-14- CAN! CAN! CAN!

649 126 135
                                    

Öncelikle uzun bir geçikmeden ötürü özür dilerim. Normalde söz vermiştim iki haftada bir bölümü atmaya çalışacağım ama bazı sağlık açısından durumlar oldu. onun için atamadım maalesef. kitabımı düzenli bir şekilde takip edenler zaten bir önceki bölümlerde söylemiştim yeni evlendim onun için zaten sık bir şekilde bölüm atamıyorum fakat bu arada farklı şeyler olduğu için hayatıma daha yeni insanlar katıldı için bölüm yazmaya emin olun vaktim yok .bölüm yazmaya değil telefonu elime alıp Wattpade girmeye bile vaktim yok. umarım bu bölüm benim için bir özür olur severek okursunuz güzel yorumlarınızı eksik etmezsiniz benim sevgili gizli hayalet okuyucularım oy vermeyi yorum yapmayı lütfen unutmayın kitabımın okuyucu sayısı oy veren sayısından kat ve kat fazla ve bu hem gurur verici bir şey hem üzücü bir şey kitabımın okunacak kadar değer gördüğü halde oy verilecek kadar değersiz ya da kötü bir kurgu mu cidden. Ben eleştiriye açık olduğumu size söylemiştim yalnızca bazı okurlarımız fazla ağır eleştirilerde bulunuyor onun haricinde herkesin eleştirisine açığım.
Şu an bile bu bölümü hasta hasta yazdım daha doğrusu ben söyledim telefon yazdı diyebilirim eğer yanlışım olduysa özür dilerim bölümler en kısa zamanda düzeltilecek yanlışlarım gözüme çarptıkça düzelteceğim yanlışlarımı söylediğiniz zamanda düzeltiyorum farkındaysanız. sizi seviyorum iyi okumalar.

Huzur içinde olsun diye vatan huzursuzdur dağda ki aslan. Çakal pusu da uyumaz asla.

Hayat mucizelere falan gebe değildi. Hayat acılara gebeydi aslında. Gecenin gökyüzünü sarmasıyla helikopter sınıra bir kaç kilometre kala hepimizi bırakıp gitmişti.Sırtımızdaki otuz beş kiloluk çantalarla dikkatli ve hızlı bir şekilde sınıra doğru verilen koordinatlara göre ilerliyorduk, bu bölgelerde çakaların olması büyük ihtimalle yüksekti.
Takım elbiseli yüzünü gördüğümüz halde ismini hala öğrenemediğimiz köpeğin, sınır dışında ya da yurtdışına olma ihtimali çok yüksekti. Hele ki ruhsuza kafa tuttuktan sonra, damarına basıp öfkesini körükledikten ve ölümü için ant içtirdikten sonra kaçıp bir deliye sığınması en mantıklı çözümdü onun için.

Sınır dışındaki muhbirlerimize bizimle aynı saatlerde görev ve emirler verilmişti. Bize üç kişi yardım edecekti. Binbaşı Alphan' ın bildiği ,tanıdığı ama hiç görme fırsatı olmadığı üç kahraman...

Uzun bir yürüyüşün ardından kordinatların gösterdiği alana bir kaç metre kala kulağımın dibinden sinek vızıltısı gibi ses çıkartarak geçen kurşunla Işıl' ın bağırması bir oldu.

-"Pusuuuuu!".

-"Siper al askerrrr".

Kayaların arkasına geçip gelen kurşunlardan bedenlerimizi korurken bir yandan da kurşunların nereden geldiğini anlamaya çalışıyordum. Haberleri vardı köpeklerin demek ki.
Ama bu görev ultra düzeyde gizli iken bu haberi bunlara kim uçurmuştu. İçimizde hain mi vardı şimdi. Bu kanı bozuklardan farksız anaların ciğerinin yanmasına sebep olan gözü yaşlı eşler bırakan köpeklerden elbette her zaman aramızda pusuya yatmış bizim onlara yaptığımız gibi, onlarında bizim görevlerimizi, önemli bilgilerimizi uçuran köpekler vardı. Ama bu kadar yakınımıza girirek kadar nasıl gözümüzü boyamışlardı.

Öfkeyle derin bir nefes alıp fırtınayı ( Çiler'in keskin nişancı tüfeği bora-12 diye bahsetmişti. ) kendime siper aldığım Kaya'nın üstünde hızlı bir şekilde hazırlayıp kurşunların geldiği yönleri taramaya başladım. Ama görünür de kimse yoktu. Ya çok iyi saklanmışlardı. Ya da fazla profesyoneldiler.

Köpekler iyi kamufle olmuştu. Alphan binbaşı bir yandan kurşunların geldiği yöne doğru tedbirli bir şekilde ateş ederken diğer yandan, bizlerin yaralanıp yaralanmadığını da kontrol ediyordu.

PAYİDAR ERVAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin