Sınavı bitireli yaklaşık on dakika olmuştu ve gözlerim hala kağıtta dolaşıyordu. Hatam olmadığına emin olduktan sonra kağıdı verip çıkmak için kalkacaktım ki Dolunay'ı gördüm. Önüne gelen saçlarla bir süre boğuştuktan sonra saçlarını topuz yapıp sınavına geri döndü. O kadar kusursuz gözüküyordu ki insan bir kere baktıktan sonra gözlerini çekemiyordu. Bu zamana kadar nasıl onu hiç görmediğimi düşünürken kağıdını vermek için kalktığını görmemle ben de kalktım. Dışarı çıkıp geçen gün oturduğu banka doğru ilerlediğinde yanına gitmek ile gitmemek arasında kaldım. Yanına doğru ilerlemeye başladığımda çoktan kulaklığını takmış,kitabını çıkarmıştı bile. Hangi kitabı okuduğuna bakmak istesem de görmem imkansızdı.
Omzuna iki kere dokunduğumda bu sanki aramızda bir hareketmiş gibi hissetmemle güldüm. "Nasılsın?" dediğimde yine sadece suratıma bakıyor,tepki vermiyordu. "Sınavın nasıl geçti?" dediğimde kulaklığını geri takıp kitabını okumaya geri döndü. Kitabın kapağını hafif kaldırıp baktığımda "Harry Potter ve Felsefe Taşı" okuduğunu gördüm. Daha klasik bir kitap beklediğimden şaşırsam da istemsizce kitap hakkında onunla konuşmak istedim. Harry Potter kitaplarını okumamıştım ama cidden filmini izlemeyen kalmış mıydı? Yanından kalkıp ilerideki çimenlere doğru ilerlerken aklıma bugün annemle piknik yapacağımız geldi.
Eskiden annemin yapmayı en çok sevdiği şeylerden biri de piknik yapmaktı. Abim,annem ve ben her hafta bir kere dışarı çıkıp piknik yapardık. Bacaklarını kullanamaz hale geldikten sonra kendini bize yük oluyormuş gibi hissettiğinden bizden hiçbir şey istememeye başladı. Geçen gün onunla konuştuktan sonra odasında ona minik bir piknik sofrası kurmak istedim. Abimle de konuştuktan sonra bugünü kararlaştırdık ve ona bir sürpriz yapmaya karar verdik.
"Napıyorsun kardeşim?" diyen Bera ile olduğum yerde irkildim. Ne zaman geldiklerini görmemiştim. "Bir Dolunay'a bakıp geliyorum." diyen Melodi ile Bera'ya döndüm. "Uzanıyordum öyle. Sınavın nasıl geçti?" dediğimde ona bakmıyordum bile. Melodi ile konuşan Dolunay'ı seyrederken ikisinin de kalkıp buraya doğru geldiğini görmemle şaşırarak hemen önüme döndüm. "Ohoo,sen dünyadan kopmuşsun." diyen Bera bir kez daha irkilmemi sağlarken ona göz devirip telefonuma baktım.
Onur Kalay: 6 da oradayım kardeşim.
Pars: Tamamdır Onur.
Onur Kalay: Abi^
Pars: He ondan Onur,ondan.
Onur Kalay: Birileri güreşmeyi özlemiş. Ben bir geleyim de bir güreşelim seninle.
Pars: Yalnız ben hep alıyorum farkındasın değil mi?
Onur Kalay: Rüyalarından bahsetmiyorum çocuk,gerçeklerden bahsediyorum.
Pars: Ne bu ilkokulda 'anca rüyanda görürsün' 'hııı' konuşması yapan çocukların yetişkin versiyonu mu?
Onur Kalay: Çok konuşuyorsun,boş konuşuyorsun.
Pars:Ah,gerçekten de ilkokul konuşması.
Onur Kalay: Akşam görüşürüz.
Pars: Görüşürüz.
Abimle klasik bir konuşma daha yaptıktan sonra Melodi'den mesaj geldiğini görmemle kaşlarımı çatıp mesaja tıkladım.
Melodi: Kızı yanımıza getirdim kafanı telefondan kaldırmıyorsun.
Yazdığı mesajı görür görmez hemen kafamı kaldırmam ile göz göze geldik. 'Seni kınıyorum' bakışlarını atarken Bera'nın Dolunay'a bir şeyler anlattığını ve Dolunay'ın onu dinlediğini gördüm. Neyden bahsettiklerini anlamak için biraz dinlemeye karar verdiğimde benim yapamadığımı Bera'nın yaptığını fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Teen Fiction"Onun yanına kim gidecek?" dediklerinde kaşlarımı çattım. "Kimin?" dediğimde eliyle işaret ettiği yerde bir kızın kulağında kulaklık ile orada oturduğunu gördüm. "Neden kimse konuşmak istemiyor?" dediğimde gülerek konuşmaya başlamasıyla ona baktım...