Şarkıyla okuyun lütfen.
"Öyle deme sakın bak ağzına acı biber sürerim Pars."
"Gel bakayım buraya,sen de gel. Çocuklarım yanımda daha ne isteyebilirim."
"Size yük mü oluyorum çocuklar."
"Babanız,bizi bırakıp gitti. Ama biz mutlu olacağız tamam mı? Ona ihtiyacımız yok."
"Babanız evlenmiş."
"Pars,Dolunay kim?"
"Çikolata mı getirmedin mi?"
"Canım çok pizza istiyor. Hadi bugün pizza partisi yapalım!"
Kafamda çocukluğumdan beri annemin kurduğu cümleler dolanırken hala bir şey yapmadan başında oturuyordum. Her yeri kan içinde,merdivenlerin hemen yanında jilet ve bıçakla yatıyordu. Diğer tarafında duran mektubu açmaya henüz hazır hissetmiyorken ne yapacağımı bilemiyordum.
Nefes bile alamadan ağlarken kendimden geçmiş gibiydim. Tek bir söz yankılanıyordu kafamda. Duymamak için kulağımı bile kesmek istediğim ses susmadan bağırıp duruyordu.
"Annen öldü."
"Annen sizi bırakıp gitti."
"Bunu kendisi istedi Pars. Bak kollarını kesmiş."
"Sus artık!" diye bağırdığımda ayağa kalktım. Bir sağa bir sola giderken bir yandan da sus diye bağırıyordum. "O ölmedi. Birazdan kalkacak." dediğimde aynı ses tekrar yankılandı kafamda.
"Kalkacak. Kalkacak. Annem o benim. Beni bırakmayacağına emin olduğum tek kişi. Kalkacak şimdi zaten. Beni bırakmaz ki o." Kendimi tekrar ederek konuşurken kapıdan abimin sesini duydum. Kapıyı kapatmamıştım. Gelirken ona aldığım çikolatayı cebimden çıkarmamıştım.
Üstü pislenmiş diye üzerindeki kanları sildiğim için her tarafım kan içindeydi. Annem kalkınca kendini pis hissetmesin diye temizlemiştim her yerini. Kolunda ve tişörtünde biraz kalınca tişörtünü değiştirmiştim.
Yattığı yerde hala kan vardı.
"Öldü artık kabul et."
"Bir saattir başındasın neden kalkmadı hala o zaman?"
Sesin haklılığı karşısında kendimi yere bıraktığımda dizlerimin üzerine düştüm. Dizlerimi kendime doğru çekip,kafamı ellerimin arasına aldığım mırıldanmaya başladım. "Doğru değil,seni bırakmadı,birazdan kalkacak ve sende çikolatanı vereceksin."
Bir ileri bir geri oturduğum yerde sallanırken abim donmuş bir şekilde annemin başında oturuyordu. Birini aradıktan hemen sonra tekrardan eski pozisyonuna geldi. İkimizde anneme bakarken ben hala kalkmasını bekliyordum. Neden hala kalkmamıştı? Acaba onu yatağına mı götürmemizi istiyordu.
"Abi onu yatağına götürmemizi istiyor o yüzden yatıyor. Hadi götürelim." deyip ayağa kalktığımda annemi kaldırmaya çalışmıştım. Abim kalkıp beni durdurmaya çalıştığında sinirlenip onu kenara doğru ittim.
"Bıraktı bizi Pars. Ne yatağından bahsediyorsun. Ölmüş görmüyor musun? O da gitti Pars. Sevdiğimiz herkes gibi."
Yarım saat sonra ambulans gelmiş,çevredeki herkes evin önüne gelmişti. Melodi ve Dolunay kapıdan girmiş bize doğru gelirlerken ikimizde dizlerimizi kendimize çekmiş bir şekilde sallanıyorduk. Melodi yanıma geldiğinde tam önümde durması ile onu hafifçe kenara ittim.
Annemi kaldırdıklarını görünce sevinçle ayağa kalktım. "Biliyordum. Birinin benim gibi düşüneceğini biliyordum. Hadi odası üst katta." dediğimde adamlar bana tuhaf tuhaf bakıp dışarıya doğru annemi götürmeye başladılar. Melodi yanıma gelip "neden yukarı götürmek istiyorsun. Hastaneye götürüyorlar Pars. Pars beni duyuyor musun?" dediğinde bakışlarımı ona doğru çevirdim. Onun da ağladığını fark ettim.
"Annem oyun oynuyor. O sadece onu yatağına götürmemizi istedi götürünce kalkacak. Bak gerçekten lütfen götürelim. O daha kalkacak." dediğimde Dolunay elimden tutup beni yukarıya götürmeye başladı. Merdivenlerden çıkarken hiçbir şey demedi. Hangisi der gibi bana baktığında annemin odasını işaret etti.
Odaya girip beni yatağa doğru yatırdıktan sonra kendisi hemen yanıma uzandı. Hıçkırıklarım ve ağlama seslerim odada yankılanırken Dolunay kendini tutuyor gibi gözüküyordu. Telefonunu bana doğru çevirdiğinde bulanık gördüğüm için önce gözyaşlarımı silip daha sonra telefonu elime aldım.
"Sakin olmanı istiyorum Pars. Annen gitti. Ama kendisi istedi. Öyle mutlu olacağına inandı. Annenin mutluluğunu istiyorsun değil mi?"
İstemsizce kafamı onaylar anlamda salladım. Tekrar bir şeyler yazıp bana doğru uzattıktan sonra okudum.
"Annen öldü. Buraya çıkartsaydın bile uyanmayacaktı. Ama o asil bir şekilde,kendi isteğiyle,mutlu bir şekilde öldü. Tamam mı? Bu yatakta sen yatabilirsin. Onun gücünü sen alabilirsin." Okuduğum şeyler ile kendime gelmeye başlarken Dolunay'a sımsıkı sarılıp ağlamaya başladım. Kolları beni sarmış,dudakları saçlarımın üzerindeydi. Bir yandan saçlarımı öpüyor bir yandan bir eliyle saçlarımla oynuyor bir yandan da sarılıyordu.
Kokusu burnuma gelirken,saçlarımla oynaması mayışmamı sağlamıştı. Yaklaşık iki saattir ağladığım için ağrıyan göz kapaklarım yenik düşmüş,kapanmışlardı.
Aşağıda annemin cansız bedeni götürülürken ben elimde kalan üç kişiden birinin yanındaydım. Bir şekilde güvende ve huzurlu hissetmemi sağlamıştı. Dolunay'a daha da sıkı sarıldığımda bedenim de kendini uykuya teslim etmek üzereydi.
Genç adam kızın kolları arasında uyuyakalırken, kız sadece genç adamı düşünüyordu. Nasıl toparlayacağını,nasıl eski haline,neşesine dönebileceğini düşünüyordu. Daha bugün kendisine onu sevdiğini söylediği adam şimdi kolları arasında ağlamaktan perişan olmuş bir şekilde yatıyordu.
Aslında Pars'ın okuması için yanına aldığı mektubu genç adama veremediğinden yavaşça yanından kalkıp aşağıya doğru indi. Herkesin gittiğini görmesiyle etrafa bakındı. Pars'ın abisinin hala aynı yerde aynı şekilde oturduğunu görmesiyle yanına doğru ilerledi.
Böyle zamanlarda yanında birinin olması önemliydi. Kendini en çok herkesden uzaklaştırdığın ve yalnız hissettiğin dönemlerden biriydi.
Genç adam yanına doğru gelen kıza baktığında Pars'ın nerede olduğunu merak etti. "Pars iyi mi?" dediğinde genç kızın telefonunu çıkardığını gördü. Bir an kıza üzülse de daha sonrasında kendi haline döndü. "Yukarıda uyuyakaldı."
Genç kız yavaşça mektubu uzattığında adam şaşırarak kızdan mektubu aldı. Mektubu annesinin yanında görmemişti. "Bu nedir?" diye sorduğunda Dolunay telefonunu adama doğru çevirdi.
"Annenin yanında duruyordu." yazdığını görmesi ile genç adam hemen okumaya başladı.
Orada genç adam her ne okudu ise güümsedi. Rahatladığını hissetti. İçindeki sıkıntı biraz da olsun azaldı. Annesine olan kızgınlığı geçti. Yerini saf bir üzüntü aldı. Genç kız ise adamın yüz ifadelerini izledi. Gülümsediğini gördüğünde bir an önce Pars'a da okutması gerektiğine karar verdi.
Genç adam birden ayağa kalkıp Dolunay'a "sarılabilir miyim? Lütfen." dediğinde Dolunay şaşırsa da kafasıyla onayladı.
Pars yukarıda acısı ile beraber sarmaşıkların içinde uyudu.
Onur ise biraz daha rahat,daha az kızgındı. Uyuyamıyordu,uyuyamazdı.
İki kardeş kalan bu ikili Dolunay'a kendini hatırlattı. Annesi ve kardeşi gittiğinde,babası ile kalmıştı. Babası ona hayatta olmasına rağmen yokmuş gibi hissettirmişti. Bu hissin altında ezildi Dolunay.
Ölürken bile oğullarını düşünüp mektup yazmış dedi kendi kendine.
Öldüğünde bile onların iyiliğini düşünmüş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Teen Fiction"Onun yanına kim gidecek?" dediklerinde kaşlarımı çattım. "Kimin?" dediğimde eliyle işaret ettiği yerde bir kızın kulağında kulaklık ile orada oturduğunu gördüm. "Neden kimse konuşmak istemiyor?" dediğimde gülerek konuşmaya başlamasıyla ona baktım...