Sonya boyuta girmesiyle son kez arkama baktım. Bu görkemi sarayı son kez görecek olmam beni bir yandan üzüyor bir yandan da mutlu ediyordu. Artık üstümden büyük bir yük kalkmış bazı sorunlu varlıkları görmek zorunda kalmayacaktım. Beni üzen şey ise önceki Felixin bize kadar bıraktığı onca rütbeyi yok etmiştik. Boyuta tekrar dönüp içeri girdim. Çıktığımda en azından kamptan kovulmadığıma sevinmiştim. Gözlerimin önünde duran bu kampı, büyüdüğüm yeri ve bir çok anın bulunduğu bu yeri bir daha göremeyecek olma düşüncesi beni hızlıca etkiledi. Bu düşüncem karşısında kafamı iğrenircesine salladım ve Tsunaların yapacağı konuşmayı incelemek için tam yönelecekken kalbimin bir anda durduğunu hissetmemle yere çöküldüm. Acının gitmesiyle elim titremeye nefesim hızlanıp düzensizleşmeye başladı. Kafamı korkarak boynuma tasma gibi takılmış olan mavi taşa döndürdüm. Taşın ortasından kocaman bir çatlak geçiyordu. Tekrar aynı acının gelmesi ile dişimi sıkıp bedenimi yere attım. Taş daha da parçalara ayrılmaya başlamıştı. Burada böyle kalmaya devam edersem kalbime koyulan büyü tarafından ölecektim. Mavi taşıtan bir çatlama sesin daha gelmesiyle pelerine dönüşen kanatlarım çözüldü ve eskisinden büyük kanatlara dönüştü. Kanadımdan destek alarak ayağa kalktım, Hızlıca kanatlarımla odama uçtum. Tekrar ama bu sefere daha uzun süren acı ile zar zor çıktığım 2 metreden yere düştüm. Bu sefer acı bir dürtü değil cimcik gibiydi, yani bu sefer bir 3 saniye kadar sürmüştü. Ne kadar kısa bir süre olsa da boğazım sıkılıyor gibi nefes alamıyor görüşüm kırmızılaşıyor yağmur yağarcasına terliyordum. Taşa tekrar bakmamla taş yavaşça parçalarını dökmeye başlamıştı. Bir an önce taşa ulaşmalıydım... Herkes nerede? Biri... biri yardım etsin. Düşüncelerimde yavaşça sessizleşmeye başlamıştı. Kanadımın altındaki dişi yere sapladım ve bedenimi zorla kaldırdım. Kafam adeta iki yandan bıçaklanıyormuş gibiydi ki bunun nedeni muhtemelen kafamdan dev boynuzların çıkıyor olmasıydı. Başımın dönmesi ile yürüyemeyeceğimi anlayıp kanatlarımı yere saplayarak devam ettim. Kanadımın daha da büyüdüğünü yere sapladığım kanatarım yüzünden ayağımın artık yere değmemesinden anladım. Kulaklarım artık ne bir kuş sesi ne de meşale seslerini duyar oldu. Düşüncelerimde bulanıklaşmasıyla ne yaptığımı düşünemez oldum. Şu an ağzım açık dişerim büyüyüp bağırıyormuş gibi duruyordu. Acaba doğru yere gidiyor muydum? Ben nereye gidiyordum ki? Ben mi? Ben kimdim? Aaaa doğru ben sadece ateş elementi için bir taşıyıcıydım. O zaman kendimi tam anlamıyla bırakma zamanım mı geldi? İstemiyorum.. Ama neden? Ben neden yaşam amacımın olmasını istemiyorum? Ama artık bir önemi kalmadı. Hığ? Bu his de ne? Hissettiğim bu yok olma hissi bir anda durdu.
Gözlerimi açmamla derin bir nefes aldım ve boğazımda bir şey kalmış gibi hissetmemle miğdem çıkacakçasına öksürdüm. Kanatlarımın tekrar pelerine dönüşmüş olduğunu görmemle rahatladım. Ama belime sarılan elleri görünce irkildim, arkamdan gelen ses ile halsiz bir şekilde kafamı çevirdim
-Demek artık sakinleştiriciler anca bir kaç dakika tutuyor. Bu iyi olmadı..
Görünümü birazcık farklı olsa da hemen tanıdım. Ne kadar hala nefes nefese kalmış ve başım dönüyor olsa da Paysko'nun karnına bir yumruk attım ve nasıl yaptığımı bilmesem de elimden turuncu alev yakıp çenesine yakınlaştırdım.
-Neden buradasın?!
-o kadar sana gözükme dediler ama neyse. Hemşire olarak geldim. Diğer kamp yöneticilerin haberi var ve...
Paysko yanımdan uzaklaşıp kafasını yere değecek şekilde eğildi
-...yani biliyorum yaptıklarım özür ile bitecek değil ama gerçekten özür dilerim...
-bana benim pullarımı isteme nedenini söyle
-özgür olmak için. Hem beni yönetenden hem de kalbime koyulan kelepçeden özgür olmak için. Ama muhtemelen yine de özgür kalamayacaktım. Bana bunlara neden olan asıl şeyi tekrar yapar mıydın diye sorarsan.
.
.
.
.
-Tekrar yapardım...
Bunu söylerken asıl şey dediği, benimle savaşması olmadığını anlamıştım. Kalbindeki kelepçe...
-Özür dilemekte gerçekten çok kötüyüm... Yani şey
-Dediğin gibi bu özürle silinebilecek bir şey değil. Ve bende ne kadar kin tutan biri olmasam da yalan söylemeyeyim yaptığın şeyleri unutamıyor ve her hatırladığımda öfkeme engel olamıyor engel olmak gibi bir düşünce de gelmiyor. Bu yüzden,
Yere değen kafasını elimle kaldırdım
-kendini affettir ve kanıtla. Bekliyor olacağım.
Yüzündeki ifadeyi merak etmiyor değildim. Sadece dev kara gözler ve bir gülücük... İkimizin omzundan aniden hologram açıldı.
-dikkat kamp yöneticisi konuşuyor dikkat
Yazının gitmesiyle Tsuna'nın yayın yaptığını gördüm.
-evet herkese merhabalar. Muhtemelen çoğunuz uzun zamandır bir açıklama bekliyorsunuz. Hem kamp saldırıları oldu ve görev panelindeki görevler normalden daha zordu. Bu yaşattığımız belirsizlik ve zorluklar için hepinizden ilk öncelikle özür dileriz. Kampa gelen saldırılar tamamen bizim suçumuz. Bununla ilgilenirken bizim normalde yaptığımız görevlere zaman kalmadığı için onları görev tablosuna koyduk. Yaptığımız bu yanlıştan dolayı aynı zamanda kamp rütbemiz düşürüldü ve şu an kamplar arasında en düşük rütbedeyiz... Bu yaptığımız yanlış şeyler sonucu dördümüzde kamp yöneticisi yetkisinden 3 ay süre sonraya kaldırılacağız. Ve bu süreçte yeni kamp yöneticilerini seçeceğiz... Şu an bir süreliğinde önümüz iyi olmayacak. Sonuçta yeni seçilecek kamp yöneticileri deneyimsizlikten ne kadar güçlü olsalar da zorlanacaklardır. BU süreçte sizlere güvenmek dışında başka şansımız yok. Hepinize zor olacak olsa da mutlu anların olacağı yaşamlar dilerim. Yakında ya da başka bir yaşamda görüşürüz.
Hologramın kapanmasıyla yavaşça kafamı çimlerin arasına koydum ve mavi bulutlu gökyüzüne baktım.
-mutlu son ha?
Eveeeet merhabalar. Biliyorum Kitabı çok garip bitirdim. Ama asıl olayı da bu kitapta anlatacak olsaydım kitap bir 50 bölüm kadar olacaktı. Ayyyy ağzımdan kaçtı.. Evet kitap böyle bitmeyecek. Yani asıl hikaye böyle bitmiş diyebilirim. Bir sonraki yazmayı düşündüğüm kitaba daha çok ek kitap diyebiliriz. Çünkü asıl amacım ne kadar böyle bitmiş olsa da bu 4 arkadaş hala beraber ve kampta mutlu anılar kazanmakla meşgul. Yani bitti? Ama biliyorum hiç mutlu son gibi durmuyor. İşte o yüzden bir sonraki ek kitapta GERÇEKTEN mutlu sonla bitecek. Ama bu sıralar çok meşgulüm. Ve zaman buldukça 1. ve 2. kitabımı düzeltecek olacağım. Yani iki kitabı da düzeltince sanırım sizlerle tekrar görüşeceğim. Takipte kalan okuyucularım ve kitabımda katkısı olan Collect ve Sonayya teşekkür ederim =D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN LANETİ 2 (düzenleniyor)
FantasyLovly babasının verdiği kolye ile ateşe lanetlidir. Bu lanet den dolayı içindeki ateş elementi ne kadar içinde bulunsa da mühürlenmiş olur. Lovly'nin yeniden yaşamasıyla üstündeki lanet kalkar ve dolayısıyla içindeki elemente konulan mühür de kalkar...