COLLECT XI

44 5 7
                                    

           Gitmelerinden bir dakika geçmişti ve ben geçitten geçmek için sanırım her şeyi denemiştim. Aklıma gelen son fikire karşı korkmuştum çünkü bu bizim için yasaklanmış bir şeydi. 

-AMA BEN COLLECT  FİOVANA KURALLAR BENİM İÇİN Bİr hiçtir... amaaaaaan neyse.    

            Gözlerimi kapatıp parmaklarımı birbirine geçirdim. Açıkçası daha önce hiç buna dönüşmeyi denememiştim.....

hiçliğe

             Kaşlarımı çatıp beynimi zorlayarak dönüşmeye çalıştım. Aklıma bu büyünün ölüme neden olup aynı zamanda hiç kimsenin seni hatırlamamasına neden olacağı gelse de yapmaya çalıştığım şey hiçlik ve varlık arasındaki bir çizgi olduğundan bir şey olmaz diye kendimi avuttum. Ve işe yaramasıyla içimden bir korku geldi, hissettiğim şey kelimelerle anlatılacak bir şey değildi daha çok bardağın boş olması gibiydi. Hızlı olmam gerektiğini hatırlayıp hızlıca kendimi ağacın dallarından içeri girmeye çalıştım, ilk başta bir duvara toslamış gibi hissetsem de içeri girmeye başladım. Dallar arasından geçmemle tekrar hızlı bir şekilde eski halime dönüp ağzımdan derin bir oksijen çektim. Nefes aldıktan sonra yüzümde kocaman bir gülücük belirdi ve zıplamaya başladım. Belkide o an daha sevinmeye devam edecektim ama buradaki zaman akışıyla oradaki zaman akışının farklı olup ikide bir değiştiği aklıma gelince boşa zaman harcamamam gerektiğini hatırlayıp ağacın gövdesine doğru hızlı adımlarla içine girdim. İçeri girmemle tam anlamıyla hayatımın şokunu geçirdim. Burayı tasvir etmek az önceki yaptığım şeyi tasvir etmek kadar zordu tek diyebildiğim şey karanlık ve ölümdü. Yanımda hiç bir kaynak olmadan buraya girmem aptalcaydı ama yön duyguma güvenip kendimi bir çitaya çevirdim (o an aklıma sadece en hızlı bu canlı geldiği için) öylece ileriye doğru koşarken uzaktan gelen bir gürleme sesi duydum. Ne olabileceğini düşünmeden hızlı bir şekilde oraya doğru koştum vardığımda ise Zackın kucağında yatan Sonyayı ve dur bir dakika ne!!!!! yanlarında anlamak zor olsa da kampa saldıran kişi vardı. Gizlice arkasına geçip üstüne atlayacaktım ki beynimde tanıdık bir ses yankılandı 

sana gelme dediğimi hatırlıyorum

           Aklımdan yankılanan sese içimden cevap verdim

Sonya? 

evet ben ne oldu beni mi özledin?

siz nasıl?

söylemedim mi sana kimse benim gücümün kaynağını bilmiyor buna bende dahilim

... şey gelmemin nedeni sadece size yardım etmek istiyorum

karşında 3 tane kamp yöneticisi var ve sen eğlenmeye mi geldin?

tabi ki de hayır ben sadec-

şu an geri dönüyorsun ya da dur geri dönemezsin bizimle bekle Tsuna taşı almaya gitti bizde ben konuşabildiğim de gideceğiz 

Tsuna tek başına mı gitti hangi yöne?

güne- hey sakın peşinden gitmek yok zihimden konuştuğum için yanlışıkla neredeyse söylüyordum gitmek yok bizimle kalıyorsun ve kampa döndüğümüzde güzel bir ceza alacaksın

özür dilerim

bu bir şeyleri değiştirmeyecek kamp yöneticisinin sözüne karşı gelmek demek 1 yıl boyunca oda temizliğinden sorumlu olmak demek

şey onun için özür dilememiştim ama neyse kampa döndüğümüzde daha ağır bir ceza çekeceğim o yüzden özür dilerim. 

Ve Sonya'nın daha fazla konuşmaması için zihnimi kapattım ve güneye doğru koşmaya başladım. İlerledikçe tozdan canavara dönüşen şeyleri görünce doğru yönde olduğumu anladım ve en sonunda kendimi bir uçurumla karşı karşıya buldum. Tekrar insan formuna etrafıma bakındım, etrafta tek dikkat çeken şey dokunsam parçalanacak gibi gözüken tabelaydı. Lens takmaya üşenen gözlerimle kafamı tabelaya yakınlaştırıp yazıyı okumaya çalıştım.

ATEŞİN LANETİ 2 (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin