Bu şarkıyı çok severim özellikle Nil söylerken çok severim. Bölümle ne kadar alakalı tartışılır ama bölümleri okurken şarkı dinlemeyi sevenleriniz için şarkılar koyuyorum.
Unutmayın ki çevrenizdeki herkesin gizlediği bir sır vardır, kendi içinde bir savaşı... Birbirinize nazik olun.
22 Ocak Çarşamba
Genç Adam kar tanelerinin üstüne konduğu siyah paltosunu kilisenin girişinde çıkardı ve annesine teslim etti. Saçını ve paltosuyla aynı renk olan ceketini düzeltti. Küçük kilisenin sol tarafındaki kumun üstüne yaktığı mumu dikti ve uzun bir süre dua etti. Duası bittikten sonra genç adam düşündü. Dostunun annesi içinde dua okumak istediğine karar verdi ve şöyle mırıldanmaya başladı:
İmanla edilen dua hastayı iyileştirecek ve Rab onu ayağa kaldıracaktır. Eğer hasta günah işlemişse, günahları bağışlanacaktır. Bu nedenle, şifa bulmak için günahlarınızı birbirinize itiraf edin ve birbiriniz için dua edin. Doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir."
(Yakup 5:15-16)
Genç Adam dua etmeyi bitirdikten sonra annesinin yanına dönüp elinden paltosunu aldı ve giyindi. Kadında oğlunun koluna girdi ve kiliseden çıktı. Bir süre karda yürüdükten sonra annesi Eliot'ı otobüs durağına bıraktı. Kadın oğlunun geçmişteki yaralarının kanadığını hissediyordu. Hissettiği için oğluna sormasına gerek yoktu. Hissetmek bazen bilmekten bile daha kesindi.
Eliot otobüse bindiği sıralarda Efser ve Evre hastanede, Evre'nin annesinin uyanmasını bekliyorlardı. Genç Evre kahverengi gözlerini tavana dikmiş sessizce orada oturuyordu. Gözyaşı dökmeyi bırakmıştı. Efser'e göre bir gün boyunca aralıksız ağladığı için artık gözleri ağrıyor ve ağlayamıyordu. Bu yüzden artık sadece bakıyordu, sesi bile kesilmişti. Koridordaki sandalyenin üstünde oturmak Efser'in sırtını bir hayli ağrıttığı için oturduğu yerde doğruldu ve Evre'yi izlemeye koyuldu. Ona, "Aç mısın, su içmek ister misin ya da uyumak ister misin?" Diye sormaya çok koruyordu bu yüzden sadece oturup Eliot'ın gelmesini bekliyordu. Evre'yi ona emanet edip bir saatliğine yüzme antrenmanı için gidecekti. Aslında gitmek istemiyordu ama burada kalmanın tek koşulu buydu yoksa Efser'in annesi hem onu hem de Evre'yi zorla eve götürecekti ki bunun büyük bir felakete yol açacağını biliyordu. Evre'nin bu kadar sinirli ve üzgün halinin tek sebebi yine burada olmalarıyla aynı sebep olan annesiydi. Efser hiçbir zaman Evre'ye annesinin neden bu hale geldiğini sormadı. Küçüklüğünden hatırladığı kadarıyla çok tatlı bir kadındı ama şu an böyle değildi. Alkol ve sigara bağımlısıydı. Evre'ye de babaannesi ve babası bakmıştı. Hikmet karısını boşamayı birçok kez düşünmüştü ama Evre bundan daha kötü etkilenir diye vazgeçmişti. Babaannesi öldükten sonra Evre'de annesi ile evde tek başına yaşamaya başlamıştı. Annesinin olduğu evde yapayalnız yaşayan bir çocuktu...
Kız, Evre'ye bakıp dalıp gitmişken biri omzuna dirseği ile dokundu ve "Bonjour." Dedi.
Kız arkasını döndüğünde Fransız arkadaşını karşısında buldu. "Hadi sen git. Ben onun yanında dururum." Eliot'ın bir elinde fırından aldığı hamur işlerinin içinde olduğu kese kâğıdı bir elinde de karton bardakta çay vardı.
Kız, Eliot'ın gelmesiyle hastaneden ayrıldı. Genç adam arkadaşının bitkin haline dayanamayıp elindekileri ona doğru uzattı.
"Midem bulanıyor bir şey yiyemiyorum." Dedi Evre.
Eliot, Evre'nin ne hissettiğini çok iyi anlıyordu çünkü aynısı başına gelmişti. O da buna benzer şeyleri yaşayarak deneyimlemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSA'NIN GÜNAHI
Teen FictionEfser, Evre, Eliot ve Meriç on yedi yaşında liseye giden dört arkadaştır ama hayatın zorlukları ve akranlarının zorbalığı yüzünden ne kadar çevrelerine belli etmeseler de içlerine kapanık gençlerdir. Bu lise çağındaki dört arkadaşın çevresinde geliş...