Merhabalar! Umarım herkes iyidir ve umuyorum ki artık hikayenin gidişatına alışmışsınızdır çünkü yavaş yavaş her şey ortaya çıkacak ve umarım ana konu olan akran zorbalığını aşmayı başarabilmişizdir. Sevgiyle kalın!
-Dilara Gülçiçeği
Bazen hayatta yalnız kalırız ya da yalnız bırakılırız çünkü kimi zaman, çoğunlukla aynı fikirde olmayız ya da onlarla aynı davranışları sergilemeyiz. Bu da bizi izole bir hayat yaşamaya iter. Dostlarınız artık insanlar olmaz onlar yerine; bir resim fırçası ya da gitar, flüt, piyano olur. Çok iyi bilirim, bazı insanları kitaplar yetiştirir. O insanlar ailelerine benzemezler ve onlardan çok ayrı olurlar. Bence yazarların çocukları sandıklarından fazladır ya da aslında öğretmenlerdir ama bazısı bunu fark etmez. Yazar bir idoldür. Bende de bu böyle oldu. Konuşabilmek için okudum, okudukça o insanlara benzedim ve her daim iyi yazarları seçtim. En iyi dostlarım enstrümanlarım oldu çünkü onlar asla beni yargılamadılar. Ben onlar için iyi bir dosttum.
"Biz biraz yalnız konuşsak olur mu?" Diye sordu babam. Evdeyken emir vermeden konuşmak onu yoruyordu çünkü hayatının az bir kısmı evde geçerken büyük bir çoğunluğu dağ ya da sınırda geçiyordu. Ben daha bir şey demeden arkadaşlarım odayı terk etmek için hazırlanmıştı. Babam hiçbir şey bile demese insanların üzerinde büyük bir etki yaratabiliyordu. Onlar dışarı çıkarken annem içeri girdi. Bir şey mi oldu der gibi bakıyordu. Babam oturması için ona çalışma masamın sandalyesini işaret etti. Annem yatağımın sol yanına sandalyeyi çekip oturdu ve bu sırada evimizin kapısı kapandı, artık onlar evden gitmişti. Babamda yatağımın boş olan tarafına anneme yakın bir yere oturdu, ellerini ovalayıp yüzüne sürdü ve derin bir nefes aldı.
Ellerini yüzünden çekip, "arkadaşlarına dediğin şey doğru muydu?" Diye sordu.
"Evet, okulun üst sokağındaki kabadayılar beni dövdü." Diyebildim.
Annemin ağzı şaşkınlıkla açıldı. "Koskoca adamlar ne istediler senden?" Diye sordu.
Gözyaşlarım tekrar akmaya başlamıştı. "Bir şey istemediler anne." Dedim.
"Niye sana bunu yaptılar?" Diye sordu annem. Artık sesinde öfke vardı.
Derin bir nefes aldım. Bu söyleyeceğim şey belki de beni mahvedecekti. "Anne ben eş cinselim." Dedim.
Babam ayağa kalkıp odanın içinde turlamaya başladı.
Annemin şaşkın yüzüne karşı sadece, "özür dilerim." Diyebildim.
Annem, "Neden özür diliyorsun?" Diye sordu.
Gözyaşlarım durmuyordu ve artık ağlamaktan kıp kırmızı kesilmiştim. Canım ne kadar yanıyor bunu tahmin edebiliyorlar mıydı? Hiç sanmıyordum ama annem bir kez olsun o bilinçli ebeveyn maskesini yüzünden düşürmemişti ya da o gerçekten de öyle bir anneydi. Ben bu topraklarda ezilen anne, dışında bir anne görmediğim için bu bana yalan gibi geliyordu.
"Çünkü ben normal bir çocuk değilim." Ağlamalarımın arasında bunu büyük bir zorlukla söyleyebilmiştim.
Annem gözyaşlarımı silip, "normal olmayanlar kim biliyor musun?" Diye soru verdi. Ellerini yüzümün arasına aldı. "Normal olmayanlar, daha reşit olmayan, yasalarda bile çocuk sayılan birini darp edenlerdir. Sen gayet normalsin." Diyerek az önce dediklerime karşı çıktı.
Annem bana cesaret verirken babam hala odanın içinde volta atıyordu zaten asıl korktuğum oydu çünkü bu eve beni getirmiş hatta bir süre bana kendi bakmıştı, şimdi bu duyduklarını eminim ki hiç tasvip etmiyordu.
Babam yürümeyi bırakıp, "bizim anlayamadığımız şeyi onlar nasıl anlamış?" Diye sordu.
Gözlerimi babamdan kaçırıp yerdeki halıyı izlemeye başladım. Sanki on bir yıl öncesi gibiydi halıyı kan kaplamıştı. Gözümü oradan da çekip yatağıma diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSA'NIN GÜNAHI
Roman pour AdolescentsEfser, Evre, Eliot ve Meriç on yedi yaşında liseye giden dört arkadaştır ama hayatın zorlukları ve akranlarının zorbalığı yüzünden ne kadar çevrelerine belli etmeseler de içlerine kapanık gençlerdir. Bu lise çağındaki dört arkadaşın çevresinde geliş...