"Şebnem Ferah - Can Kırıkları" şarkısıyla okuyun~
Tiyatro salonuna girip kostüm odasındakilere selam verdikten sonra kütüphane kısmına girdim.
"Hoşgeldin Devrim." dedi Yiğit gülümseyerek.
Başımı "Hoşbulduk" anlamında sallayınca tebessüm etmişti.
Ben de böyleydim işte, çok yakınlarım dışında kimseyle (gerekmedikçe) konuşmaz, gülümsemez ve temas etmezdim. (Ki zaten tek yakınım Nil'di.)
"Bu hafta ki oyunumuz ne olacak?" Dedi Yiğit.
"Bi' kaç örnek buldum ama pek içime sinmedi. Yetiştirebilirsek benim ya da senin yazdıklarından bir tanesini yapabiliriz. Ya da başkası güzel bir parça bulursa o da olabilir." Dedim hızlıca. Sesimin duyulması hoşuma gitmezdi.
"Benimkiler çok amatör, senden bakarız." Dedi ensesini kaşıyarak.
"Kitaplardan çıkarsak?" dedim laptopumu ve bilgisayarlarımı çantamdan çıkarıp.
"İyi fikir." dedi göz kırparak.
Zavallıcık bilmiyor ki eşcinsel olduğumu...
Tepkisizliğim ve baygın bakışlarımla karşılaştığında kekeledi,
"B-ben kitap getireyim o zaman."
"İyi olur."
~
Evin anahtarını çantamdan çıkarıp kapıyı açtım ve çantamla kıyafetlerimi odamın içine savurdum. Odanın kilidini ardımdan kilitledim.
Hava gerçekten soğuktu ve biz evden çıkarken kombiyi kapatırdık. Üstelik şuan üstümde sadece iç çamaşırlarım vardı.
Cidden çok üşüyordum ve ben soğuktan nefret ederdim.
Aslında pek umrumda değildi... Fiziksel acı benim için hep duygusal acıyı bastırırdı. Elimde olsa şuan jiletle vücudumu paramparça etmiştim bile. Ama Nil'in üzülmesinden nefret ettiğim için yapamazdım.
Çaresizdim. Benim ne Nil'in ki gibi mükemmel bir ailem vardı, ne arkadaş çevrem ne de bir sevgilim.
Yalnızlık benim iliklerime kadar işlemişti ve gitgide içten içe beni sömürüyordu... Ama fark edilmesini önlüyordum bir şekilde. Belki de tiyatrocu olmamın en iyi yanı buydu.. Kendimi kontrol edebiliyor ve mutlu gibi davranabiliyordum. Ama yalnız kalınca her şey değişiyordu işte. Bütün çaresizliğim çıplaklığıyla ortadaydı.
Gözyaşlarımı ve akan makyajımı umursamadan her zaman saklandığım dolabımın köşesinden sıyrıldım.
Aynaya baktım uzun uzun. Ayna her zaman kendimle yüzleştiğim ilk yerdi. Halime bakar ve kendime tekrar tekrar acırdım. Korkağın tekiydim. Kaybetmekten, kaybolmaktan ve kırılmaktan daima korkardım. Bundandı belki de tüm yalnızlığım.
Her an duygularımı gizlemek eskisinden daha çok yoruyordu. Ne resim, ne tiyatro, ne de yazdıklarım.. Hiçbiri eskisi gibi beni hafifletmiyordu.
Titreyen, soğuktan damarlanmış bedenime baktım. Her açıdan soğuktum. Evet, güzeldim ama bu güzelliğimi daima gizlerdim. Belki de içimde ki yaraları fark edecek, saracak kişiye açmak istediğim için gizlerdim kendimi..
Ben bile nedenini bilmiyordum.
Odamın kapısı tıklandığında irkildim.
"Efendim Nil?"
"Yeni geldim, neden açmadın kombiyi?"
"Bende şimdi geldim, üstümü değiştiriyordum."
"Peki, yemek hazırlıyorum ben."
Yerden kıyafetlerimi alıp katlamaya çalıştım.
Siyah, üstünde gri kurukafalar olan pijamalarımı ve siyah kısa kollumu giyip, makyajımı temizledim ve göz altlarımı kapattım.
Odamdan çıktığım da Nil'in neşeyle şarkı söylediğini ve bir şeyler hazırladığını gördüm.
Aslında onun neşesini hep kıskanırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renkli Ruhlar~
RomanceGri ve Mavi'nin, biraz bira, biraz boya, biraz mürekkep, biraz da aşk ve tutku dolu hikâyesine hoş geldiniz..