Aslında onu ilk gördüğüm anda bir soylu olduğunu anlamıştım. Ama kabullenmek istememiştim. Yürüyüş şekli konuşurken vurguladığı kelimeler bile ne kadar saklamaya çalışsa da bir soylu olduğunu bağırıyordu. Ama içten içe bunu bilsem de korktuğum için görmezlikten geldim. Beni tanımayacağını düşündüm. Çok iyi kamufle olduğuma emindim. Ve onu hafife aldım. Çekingen davranmasına güvendim. Ve bunlar yüzünden kendimi şu an yaşadığım durumun içinde buldum. Biri beni tanırsa ne yapacağımı hiç düşünmemiştim bu yüzden şu anda şok içerisinde donmuş bir haldeydim. Ona ne diyebilirdim ki? Sadece kimseye söylememesi için yalvarabilirdim. Eğer birine söylemişse de burada kalmamın güvenli olmadığı gerekçesiyle kaleye geri döner bir daha teyzemin yanına gelemezdim.
Robert söylediklerinin ardından geri çekilmesine rağmen ben kımıldayamamıştım. Sabırım şu anda en iyi çözüm sakin bir yerde konuşmak olurdu. Ve teyzemin yokluğumu fark ederek beni aramaya çıkmasını ummak. Eğer ben başarılı olamazsam belki teyzem Robert'i susaması için ikna edebilirdi.
Korkuyla titreyen ellerimle masadan destek alıp ayağa kalktım. Herkesin gözü bana dönerken zoraki bir şekilde gülümsedim.
''Bize biraz içecek alacağım.''
Hepsi başıyla onaylarken Sarah aceleyle ayağa kalktı. Belki de iyi olmadığımı anlamıştı.
''Sana yardım edeyim.''
Gelme dercesine yüzüne baktım ama sesli söyleyemedim. Şu an bunu yapacak gücüm yoktu. Neyse ki Robert kimsenin beklemediği bir şekilde beni kurtardı.
''Sen otur ben yardım ederim.''
Sarah itiraz etmek için ağzını açacakken Sussan'ın ona vurup kaş göz yapmasıyla geri oturmak zorunda kaldı. Belki de Sussan'ın bu aşk olayları ilk defa işe yaramıştı.
Ben önden içeceklere doğru ilerlerken onu da arkamdan geldiğini duyabiliyordum. Acaba nasıl anlamıştı? Yoksa beni daha önce sosyetenin düzenlediği balolardan birinde mi görmüştü? O aptal baloları sevip gittiğim için kendime lanet ettim. Eğer gitmeseydim şu anda bu durumda olmazdım.
İçeceklerin yanına vardığımıza durmak üzereyken beni kolundan yakaladı ve ilerlemeye devam etti. Onunla birlikte yürürken kalbim yerinden çıkmak istiyor gibi atıyordu. Sonunda müzik sesinin azıcık duyulduğu ara sokaklardan birine girdiğimizde durdu ve bana döndü. Gözleri yüzümü incelerken kolumu hala bırakmamıştı. Ama şu anda bunu düşünmek yerine direkt konuya girdim.
''Nasıl anladın?''
Sorduğum soru çok komikmiş gibi kocaman gülümsedi.
''Çatal tutuşundan ve yemek yeme şeklinden.''
Sinirle çığlık atmamak için dudağımı ısırdım. Çatal tutuşum bile kasabalılardan farklı mıydı?
''Peki ya prenses olduğumu?''
Umursamazca omuz silkti.
''Aslında bundan pek emin değildim farklı isim kullanıyor da olabilirdin. Buna sana sorduğumda yaşadığım şoku görünce emin oldum. Sadece soylu aileler arasında tek bir Elimy var ve o da prensin karışı olacak kişi yani prenses.''
Tabi ya bunu tamamen unutmuştum. Çok küçük yaşta prenses olarak seçildikten sonra adımın ben ölene kadar soylu çocuklarına verilmesi yasaklanıştı.
''Peki birine söyledin mi?''
Başını olumsuz anlamda salladı.
''Söyleyecek misin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ KRALİÇE
Historical Fiction4 yıl önce öylesine yazdığım bir hikaye. Yazım yanlışlarım vs var. Bunlara çok takılmam yeni dünyalar keşfetmek ve sinir krizi geçirmek istiyorum diyorsanız tam size göre bir hikaye iyi okumalar. Not: Talep olursa yb gelir Not2: yazım yanlışlarını...