BÖLÜM 27

494 42 4
                                    

Yutkundum. Zira yutkunmak dışında yapabileceğim bir şey yoktu. Vücudum taş kesilmişti. Gözlerimi bile kırpamıyordum. O kadar çok korkuyordum ki kalbim hızlı çarpmaktan acımaya başlamıştı. Bir kaç saniye sonra kalbimin çarpmayacağı düşüncesi gözümden bir damla yaşın düşmesine neden olurken kızıl cadının fark etmesine izin vermeden hızla sildim.

Gözlerimi korkarak gözlerine çıkardığımda beni baştan aşağıya süzdüğünü fark ettim. Belki de beni neremden hançerlemesi gerektiğini düşünüyordu.

''Emily bir cadı olarak insanlardan nefret etmem normal. Ancak seni her gördüğümde içimdeki nefreti biraz daha harlıyorsun. Seni öldürmemek için kendimi zorluyorum.''

Sesiz kaldım. Şu anda konuşmam ölüme yaklaşmam demekti ve ben ölmek isteyecek kadar cesaretli biri değildim.

''Şu haline bak. Sanki tanrı seni özenle yaratmış. Üstüne birde seni kutsayarak tüm erkekleri sana aşık etmiş. Ne kadar tiksinç.''

Yatağımdan kalktı ve bir kaç adım atarak tam önümde durdu. Sertçe çenemi kavrayıp gözlerini gözlerime dikerken gülümsedi.

''Güzelliğin yirmi beş yıllık büyümü ikinci kez bozdu. İşte bu seni öldürmem gerektiğinin bir işareti. Prensi daha annesinin karnındayken kendime aşık ettim ben. Annesi de bir cadıydı. O en yakın arkadaşımdı. Ben ona annesinin karnındayken aşık oldum ama sen o on iki yaşındayken aniden ortaya çıktın ve büyümü yerle bir ettin. Bir aşk büyüsünü sadece ne bozar biliyor musun? Gerçek aşk. Sen prense bunu verdin. Ama düzelttim. Zaten ondan uzak olduğun için zor olmadı. Seni unutturdum ve tekrar onu elde ettim. Sırf ona yakın olmak için kardeşini öldürüp onun yerine geçtim ben."

Büyük bir kahkaha attı. Ama bu mutluluktan uzak sinir dolu bir kahkahaydı.

''Beni kardeşi bilse bile aşık oldu. Ama sen yine ortaya çıktın. Bu sefer büyümü bozmadığın için seni tehdit etmekle yetinmiştim ancak sen yine büyümü yerle bir ettin. Ayrıca benim olan dudaklara dokundun. Sen ölmeyi bu kadar çok mu arzuluyorsun?''

Başımı hızla olumsuz anlamda salladım. Ve o sırada gözlerim açık pencereye kaydı. Acaba aşağı atlasam hayata kalabilir miydim?

''Her neyse arzulaman veya arzulamaman önemli değil şimdi sana yaptıklarının bedelini ödeteceğim.''

Cümlesi bittiği an elindeki hançeri fark ettim. Onu uzaklaştırmaya veya direnmeme fırsat dahi kalmadan kalbimdeki acıyla öne doğru eğildim. Küçük bir nefes almaya çalışınca acının biraz daha arttığını hissedince nefesimi tuttum. Kalbimin atışının gittikçe yavaşladığını ve göğsümden aşağıya akan kanları hissedebiliyordum. Ben şu an ölüyordum. Demek ölüm böyle bir şeydi. Bu kadar acıtıyordu. İnsanların ondan bu kadar korkması garip gelmiyordu şimdi. Kalbimdeki acıya rağmen nefes almak zorunda kaldığımda gözümden yaşlar süzüldü. Sanırım son nefesimi almıştım. Gözlerim kaybettiğim kanında etkisiyle kapanmaya başlarken son kez düşündüm. Gerçekten bunu hak etmiş miydim? Bilimcim kapanmadan önce kulağımda tekrar onun sesini duydum.

"Artık beni ciddiye alman gerektiğini anlamışsındır sürtük"


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

....

Saçlarımda hissettiğim ellerle neye uğradığımı şaşırdım. Biri saçlarımı okşuyordu ve benim kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Gözlerimi zorla açtığımda en son ne yaşadığımı hatırlamaya çalışıyordum.
Ancak bu çaban dibimde gözlerini bana dikmiş prensi fark etmemle yok oldu. Hızla olduğum yerde doğruldum. Prensin kaşları bu yaptığımla çatılırken konuştu.

''Ani hareketler yapma. Zaten yorgunluktan bayıldığın için kendimi suçlu hissediyorum.''

Şaşkınlıkla ona baktım.

''Yorgunluk mu?''


Bunu mırıldanırken elim ve gözlerim kalbime gitmişti. Ama hiç bir şey yoktu. Bir yara veya kan lekesi bile. Oysa ki Barbara'nın beni kalbimden bıçakladığına emindim. Prensin kalbimin üzerinde duran elimi tutmasıyla tüm dikkatimi ona verdim.

''Sorun ne? Kalbin mi acıyor? Doktor çağırmalı mıyım?''

Başımı olumsuz anlamda salladım. Ağrıyan tek yerim başımdı. O da düşünmekten ağrıyordu. Bayılmadan önce son hatırladığım kalbimin tarif edilemez acısı ve etraftaki kan gölüydü. Ancak prensin dediklerine ve davranışlarına bakarsak bunlar hiç yaşanmamıştı. Bu da demek oluyordu ki Barbara beni kandırmıştı.

Düşüncelerimin arasından tam karşımdaki duvara kanla yazılmış cümleyi fark ettim.

''Gösterimi beğendin mi sürtük? Eğer prensten uzak durmaz ve onunla evlenirse sana gösterdiğim o minik sahne olacakların fragmanı olur.''

Vücudum buz keserken gözlerimi kapatıp sakinleşmeyi bekledim. Artık daha fazla kayıtsız kalamazdım. Bu işin sonunda ölecek olsam da doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yapıp ölmeyi tercih ederdim.

''William sana söylemem gereken bir şey var.''

Prens ilk defa ona ismiyle seslenmemin şaşkınlığını yaşarken başını olumlu anlamda sallamakla yetindi. Eğer şimdi her şeyi anlatmazsam bir daha anlatma cesareti bulamazdım.

''Belki anlattıklarıma inanmayacaksın ama emin ol doğruyu söylüyorum. Sen doğduğun günden beri bir bü-''

Cümlemi yarıda kesen dudaklarımın üzerine kapanan dudaklardı. Şaşkınlıkla donup kaldım. Aklımda sadece bir isim vardı James. Prens dudaklarımın üzerine bir kaç küçük öpücük kondurup geri çekildi. Dilim lal olmuş yüzüne bakan beni gördüğünde gülümsedi ve yüzümü hafifçe okşadı.

''Yarın düğün olduğu için bu kadar heyecanlanacağını düşünmemiştim prensesim. Lütfen tüm endişelerini bir kenara bırak ve dinlen. Tüm sorunlarla ben ilgileneceğim.''

Bana göz kırpıp geri çekildiğinde hala anlamayarak yüzüne bakıyordum. Bu halime erkeksi bir şekilde kıkırdayıp alnıma bir öpücük kondurdu.

''Sen sadece dinlen ve yarın bu ülkenin en güzel kraliçesi ol.''

İstemsizce başımı olumlu anlamda sallarken içimden kendime kızıyordum. İşte tek fırsatımı da kaybetmiştim. Sanki prens özellikle bu konuyu kapatmış gibi tüm laflarımı ağzıma tıkmış ve ona her şeyi anlatmak için toparladığım cesaretimi bin parçaya ayırmıştı.

Kapanan kapıyla elim dudaklarıma kalandı. Gözümün önüne yine James gelirken başımı hızla salladım. Yarın kocam olacak adamla öpüşürken başka bir adamı düşünemezdim. Ben artık bu vicdan azabından kurtulmalıydım. Ayrıca bir plan düşünmezsem yarın koca yerine bir tabutum olabilirdi.

 Ayrıca bir plan düşünmezsem yarın koca yerine bir tabutum olabilirdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ÖLÜ KRALİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin