At arabası sarayın bahçesinde ilerlerken devasa sarayı inceledim. Buraya en son beş yalında gelmiştim. Ve saray o zaman hatırladığım kadar büyüktü. Ama ben büyüklüğe yada süse önem veren biri değildim. Benim için önemli olan içinde mutlu olup olmayacağımdı. Ve genelde saraylarda mutlu olunmazdı. Her an yemeğine biri zehir karıştırabilir yada daha kötüsü diğer kadınların üstü kapalı aşağılamalarına katlanırdın. Yüzümü buruşturdum. Küçükken kraliçe olacağım için sevinirdim. Ama insan büyüdükçe kraliçelerin ve prenseslerin masallardaki gibi olmadığını fark ediyor. Sanırım beni üzende bu. Aptalca mutluluk hayalleri kurup elimdeki mutluluğu çöpe atmış olmam.
''Saray hatırladığımdan büyük. Uzun zamandır gelmemiştik unutmuşum.''
Babamın sözlerini annem başıyla onayladı ve bana döndü.''Yeni evin hakkında ne düşünüyorsun?''
Gülümsedim. Ama bu gülümseyiş mutluluktan değildi. Daha çok kırgınlık barındırıyordu içinde. Saraya baktım tekrar. Bu devasa yapı benim evim olacaktı. Ev. Bu kavramı Norfolk'da ki kalemiz için bile kullanmazdım. Ev insanın ait olduğu yer demekti. Bense henüz ait olduğum yeri bulamamıştım. İnsan evinde güvende hissederdi. Ben hayatımda güvende hissetmiş miydim ki? Ev insanın rahatladığı yerdi. Ben bir kere rahatlamış mıydım? Kim olduğumun ortaya çıkmasından korkmadığım bir saniye yaşamış mıydım acaba?
Arabanın durmasıyla annemin sorusunu görmezden gelmeye karar verip ayağa kalktım. İşte savaş meydanına ilk adımımı atıyordum. Önce kendi hayatım için savaşacak daha sonra ise eğer olursa çocuklarım için. Çocuklarımdan biri tahta geçtiğinde belki rahatlar ve bu saraydan ayrılırdım. Aslında çocuğumun olmasını istemiyordum. Çünkü onlarında benim gibi olmasından korkuyordum. Taht için hayatı boyunca eğitim alıp kendi kardeşine rakip olmasını istemiyordum hiç bir çocuğumun. Ama kraliyet bebek isterdi. Ve eper bunu vermezsem prens başka biriyle daha evlenip unvanımı elimden alabilirdi. Bu benim için dünyanın sonu demekti. Eski kraliçe olarak sarayda türlü entrikalara maruz kalırdım. Ve bu sarayın köşesinde tek başıma ölüp giderdim.
''Emily bir sorun mu var?'' Babamın sorusuyla kendime geldim. Başımı ölümsüz anlamda sallayıp gülümsedim.
''Hayır sadece entrikadan uzak son saniyelerimi geçirdim.''
Açık olan kapıya yaklaşıp beni bekleyen prense baktım. Bu günde her zamanki gibi yakışıklıydı. Ülkedeki tüm kızların ona aşık olması pek şaşırtıcı değildi. Beni görünce gülümsedi ve beyaz eldivenini çıkartarak elini uzattı. Elimi yavaşça eline koydum. James'e dokunduğumda olduğu gibi heyecanlanacağımı düşünmüştüm ama preste bu olmadı. Arabadan inip kenara çekildiğimde aynı şekilde anneme yardım etti ve babamla selamlaştı. Tek sıra halinde dizilmiş ve bizi izleyen hizmetçiler eminim ki şu anda ne kar iyi anlaştığımızı düşünüyordu.''Prensesim hoş geldin. Seni göremediğim bir haftada daha da güzelleşmişsin.''
Eskiden olsa bu iltifat karşısında masumca kızarırdım. Ama artık bu olmuyordu. Bunun nedeni prensin bir sevgilisinin olduğunu ve bu iltifatlarda ciddi olmadığını bilmem olabilirdi yada James de olabilirdi...
''Teşekkürler prensim beni utandırıyorsunuz.''
Zerre utanmasam da bunu söyledim çünkü bu bir kuraldı. Biri sana iltifat edince bir leydi bunu söylerdi. Karşı iltifatta bulunursa hoş karşılanmazdı. Prens bir kaç şey söyleyip içeri yönelirken peşinden ilerledim. Sadece önüme bakıp bir leydi gibi ilerliyordum ama içimde bir dürtü sola bakmamı söyleyip duruyordu. Bunu yaparsam kabalık sayılacağı için kendimi engellesem de daha fazla dayanamadım ve başımı sola çevirdim. Ama bunu yaptığım ab pişman oldum. Gözlerim biraz ileride sarayın duvarına yaslanmış bana bakan kızıl cadıyla buluştu. Ben ona bakınca deli gibi gülümsedi ve gözlerimin içine bakarak arkasında sakladığı hançeri çıkardı. Korkuyla gözlerim büyürken kafamın içini onun sesi doldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ KRALİÇE
Historical Fiction4 yıl önce öylesine yazdığım bir hikaye. Yazım yanlışlarım vs var. Bunlara çok takılmam yeni dünyalar keşfetmek ve sinir krizi geçirmek istiyorum diyorsanız tam size göre bir hikaye iyi okumalar. Not: Talep olursa yb gelir Not2: yazım yanlışlarını...