§18§

1K 106 33
                                    

Elimdeki poşetteki cipslere bakarken bir yandan da kapının açılmasını bekliyordum. Acaba geç kaldığım için beni dışarıda mı bırakacaklardı? Bir kez daha zile basmak için uzanacaktım ki kapı açıldı. Halil arkadan Can'a sarılmış çocuğu rahat bırakmıyordu. "İçeri geç." dedi Can arkasındaki bedenle beraber geri çekilmeye çalışırken.

Sesimi çıkartmadan içeri girdim ve gözüme aşırı rahat gözüken kırmızı koltuğa kendimi attım. Çok geçmeden Hilal de yanıma oturup kolunu omzuma attı. "Birazcık geç kaldın ama olsun daha film seçemedik zaten." Gülümseyerek karşılık verdim "Ee, ne izlemeyi planlıyoruz? Aklınızda hangi filmler var?" Can sevinçle öne atılıp konuştu. "Ben Lucy'i izlemek istiyorum!" Halil de hemen ardından "Ben de." diye mırıldandı ve kafasını Van'ın omzuna koydu.

Ece sıkıntıyla oflarken "Ben onu izledim ya..." diye mırıldandı. "Ama neyse izlemek istiyorsanız izleriz. Zaten unuttum biraz." "Ama korku filmi izlemeyecek miydik?" diye söylenen İzel'e arka çıktı Ekin "Evet öyle anlaşmıştık en başta." Gökhan koltuğun yanına bıraktığım poşeti alıp mutfağa gitti ve çok geçmeden elinde kaselerle geri döndü. Ekin de kalkıp ona yardım etti.

Salondaki tartışma hâlâ devam ediyordu. Cidden başım ağrımaya başlamıştı. İyi arkadaşlardık ama zevklerimiz neredeyse hiç uymuyordu. Gökhan tepsideki içecek dolu bardakları da masaya bırakıp tekli koltuğa oturdu ve kumandayı eline aldı. "Buz Devri'ni izliyoruz. İtirazı olan?" Kimseden ses çıkmayınca Buz Devri'ni açıp koltukta iyice yayıldı. Herkes sakinleşmiş filmi izliyordu. Gökhan'ın kardeşi de çok geçmeden çekingen bir şekilde salona girip Gökhan'ın yanına kıvrılmıştı.

Gözlerim ikilinin üstünde dolanıp duruyordu. Gökhan kardeşine çok şefkatli davranıyordu. O gelir gelmez hemen Türkçe altyazı açmıştı. Ona atıştırmalık verip sürekli bir şey isteyip istemediğini kontrol ediyordu. Kardeşi konusunda ne kadar hassas olduğunu gayet iyi biliyordum. Ne kadar iyi bir abi olduğunu da.

Bakışlarımı onlardan çekip filme odakladım. Buz Devri izlemeyeli çok olmuştu. Ancak hiç eskimeyen bir seriydi.

Film bitince Gökhan televizyonu kapatıp bize dönmüştü. "Ee ne yapmak istersiniz şimdi?" Ece bir süre düşünüp aklına bir şey gelmiş olacak ki yüzünü Gökhan'a çevirip konuştu. "Onu bunu bırak da, sen girebildin mi okulun orkestrasına? Öğretmenle konuşacağım diyordun."  Gökhan kocaman gülümseyip kafasını heyecanla salladı. "Evet! Çok mutluyum ama biraz çalışmam gerekecek." dedi neşeyle. Kabul etmek lazımdı ki bazen çok tatlı oluyordu.

"Ne çalıyorsun ki sen" dedim merakla. "Çello" diye mırıldanıp boş tabakları topladı ve mutfağa götürdü.

Ben de arkasından kalan birkaç boş kaseyi alıp mutfağa girdim. "Çok konuşmadığımız için bilmiyordum." dedim mahcup bir gülümsemeyle ve kaseleri tezgaha bıraktım. "Sorun değil." dedi hafifçe gülümserken. "İçeriye geçelim." omuzuma kolunu atıp beni salona doğru ilerletti. içimdeki garip hissi görmezden gelmeye çalıştım ancak biraz zordu açıkçası.

Bir yarım saat daha oturup konuşmuş ardından ailemizden azar işitmemek için yavaş yavaş dağılmak zorunda kalmıştık. "Benim de yavaş yavaş kalkmam gerek sağ ol her şey için." deyip kapıya doğru ilerledim ve ayakkabılarımı ve montumu giydim. Kapıyı açmak için uzandığımda Gökhan elini omzuma koydu. "Şey, senin soğukta dudakların çok çatlıyor. Bir de sürekli dişliyorsun dudaklarını. O yüzden, şey, belki kullanırsın diye almıştım..." deyip elindeki dudak kremini bana uzakta çekingence. Kalbim kısa bir süre teklerken dudak kremini elinden alıp teşekkür ettim ve evden çıktım.

Deniz Kokusu bxb Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin