Hilal okula gelmeyeli iki gün olmuştu. Çok kötü hastalanmıştı. Kafasını kaldıramıyordu ve ben bütün gün okulda gergin gergin dolanıyordum. Her an birileri gelip bana sataşabilirdi. Kazağımın kollarını sıkarken bir yandan da da dudaklarımı dişliyordum. Stres olduğumda hep böyle yapıyordum. Son teneffüsteydik ve şu ana kadar henüz kimse bana bulaşmamıştı. Neyse ki.
Kantine gidip bir vişne suyu aldım ve pipeti dişleye dişleye vişne suyumu yudumlamaya başladım. Cebimdeki telefonun titremesiyle dişlerimin arasında eziyet ettiğim pipeti rahat bırakıp vişne suyumu oturduğum masaya bıraktım. Telefonu cebimden çıkarıp telefondaki Hilal ismini görmemle hızla açtım telefonu. Sesi çok cılız ve kötü geliyordu.
"İyi misin bebeğim? İçime kötü bir his doğdu. Kalkabilsem geleceğim ama kafamı kaldıramıyorum. Özür dilerim, çok özür dilerim. Biri bir şey yaptı mı?"
Cılız ama heyecanlı sesine karşılık hafifçe gülümsedim. "Yok ben iyiyim sorun yok merak etme. Kimse bir şey yapmadı. Sesin çok kötü geliyor dikkat et kendine. Üstünü iyice ört, iyi bir uyku çek. Bugün geleceğim yanına tamam mı?"
"Tamam. Bak dikkatli ol sen de. Bugün son sonra haftasonu. Pazartesine iyileşirim ben." Görüşürüz deyip telefonu kapattım. Benim de iç,me kurt düşmüştü. Hilal bir şey hissedince genelde doğru çıkardı. Umarım bu kez çıkmazdı. Umarım...
Teneffüsün bitmesine 5 dakika kalmıştı. Bir şeyin olacağı yoktu. Rahat rahat bugünü de bitirmiştim. Artık rahat olabilirim derken boynuma dolanıp beni kendine çeken Halukla şom ağzıma küfrettim. Açmayacaktım ağzımı işte. Haluk beni daha da kendine çekerken koluyla boğazımı sıkıştırmaya başladı.
Sinir bozucu sesinin kulağıma dolmasıyla sinirlenmeye başladım. "Naber lan ibne? Özledin mi beni? Gel konuşalım seninle." Dilimi eşek arıları soksaydı keşke. "Haluk niye kendi kendine sesleniyorsun ki?" Dilimi eşek arıları soksun demiş miydim? Huydu bendeki de. Sivri dilimden kurtulamıyordum. Söylediğim şeyin farkına bir kez daha varırken korkuyla gözlerimi yumdum. Yanımdaki başta ne dediğimi anlamamış sonradan fark edip kaşlarını çatmıştı. "Acaba ölürsen cennete gider misin?" dedi sinirle sırıtarak. Boynumu daha da sıkıp "Öğrenmenin tek bir yolu var." dedi.
Biraz daha uğraşsaydı büyük ihtimalle kantinin ortasında boğulup ölebilirdim. Nefes almam zorlaşmıştı ama ağzımı açmaktan korkuyordum. Şerefsiz boynumu sanki her geçen saniye daha da sıkıştırıyordu. Yüzünü bana çevirip gülümsemesini daha da genişletti. Boğazımı biraz rahat bıraktı ancak kolu hala omzumdaydı. "Gözüme gözükme yoksa elimde kalırsın." Kafamı korkuyla sallarken üstüme işemediğime dua ediyordum. Koca eliyle enseme bir tane geçirip gülerek uzaklaştı. Gerçek bir psikopata denk gelmiştim ancak neyse ki iyi günündeydi.
Nefes almak hala zor geliyordu. Hafif hafif öksürüyordum ancak boğazımdaki his bir türlü geçmiyordu. Zil çalmadan hızlıca elimi yüzümü yıkayıp üstüme işemeden önce çişimi tuvalete yapmaya karar verdim. Tuvalete girip işimi bitirdikten sonra lavaboda ellerimi yıkamaya başladım. Boğazımda hala bir öksürme ihtiyacı hissediyordum. Yüzümü soğuk suyla yıkarken bir yandan da öksürüklerimi durdurmaya çalışıyordum ki aynada Gökhan'ı gördüm. Elindeki açılmamış su şişesini uzatıp almamı bekledi. Ben ona alık alık bakmaya devam edince "Alsana geri zekalı. İç öksürüğün geçer belki." dedi. Hızla elindeki şişeyi alıp gözlerimi kaçırdım. O da bana bakmadan hızla tuvaletten çıktı. Kendisini tanımasam iyi bir insan sanabilirdim belki. Ancak maalesef nasıl bir deli olduğunu az çok öğrenmiştim. Ondan gerçekten hiç hoşlanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kokusu bxb Yarı Texting
Novela JuvenilÖnceki hesabım kapandığı için kitabın devamı buradadır. Gökhan: Bal gibi de yürüyorsun kıza çocuk yok karşında Deniz: Sen olayı baya yanlış anlamışsın be Gökhan Deniz: Benim gözüm kızlarda değil ki :D Gökhan: Ne diyorsun amk Gökhan: Gay misin? Deniz...