Vatan Sağ Olsun!

4.1K 256 235
                                    

selam ederim kınalı kuzularım <3

Martta dedim ama hastalıklardan dolayı ancak bakabildi. yine de martın sonuna yetişeceğiz sanırım :) şimdi size eski bölümlerden bir bölümü düzenledim. bu sayede hikayemizi hatırlarız diye düşünüyorum. hafta içi Yağmur'un anlatımı ile bölümlere başlarız. bir aksilik olmazsa haftada bir bölüm yazmak istiyorum. inşallah sözümde durabilirim. arada size Hamza ve Yusuf( aa o da kim?)lu bölümler de yazabilirim eğer isterseniz :))) 

aksiyonu bol romantik ve kına kokulu bölümler olsun. beni yalnız bırakmayın. yorumlarınızla destek olursanız çok mutlu olurum. 

sizi seviyorum...

selam ve dua ile kalın...

Şennur Kasa

not: kapak nasıl? şimdilik idareten yaptım on tane denememin içinde en çok içime sinen buydu. ileride değiştirebiliriz. bakalım. kısmet :)


**






"Yarınlar yorgun olanların değil, rahatından vazgeçenlerin olacaktır."

– Hasan el- Benna -

Genç adam yemek yediği kafenin camından dalgın bakışlarla dışarıyı seyrediyordu. Moskova'da o gün karanlık ve puslu bir hava vardı. Otelden çıktıklarında çiseleyen yağmur saatler içinde şiddetini artırmış ve şehrin semalarında neredeyse bir fırtına gibi esip gürlemeye başlamıştı. Zaten havası sıcak olmayan bu memleketin yağmuru da bir değişik gelmişti genç adama. Bedeni aylardır yabancı bir soğukla sınanıyor, dimağı yabancı yüzlerle karşılaşıyor ve kafasına hiç yatmayan olaylar yaşıyordu.

Ve o ilk damla adamın yüzüne değdiğinde bedeni istemsizce irkilmiş ve aklına sevdiği kadını düşürmeyi başarmıştı. Aylardır cüzdanında saklayıp sakındığı küçük bir fotoğrafı yine avuçlarının içine alıp fotoğraf karesinde gülümseyen kadının yüzünü hasretle süzdü. Sevdiği, o çilli yüzü ile hafızasına mıh gibi işleyen kadının siluetini hayal etmek için göz kapaklarını usulca kapattı adam. Yağan yağmurun feryat eden hüzünlü sesi ve soğuk ama nemli esintisi ile beraber karısının kalbine düşen izdüşümünü dinledi. Bu melodi ezelden aşina olduğu, dağlar ötesini aşıp gelen aşk nağmeleri ile dağlanmış bir gurbet türküsü gibiydi.

Kafede çalan şarkı da hayaller âlemine itiyordu sanki adamı.

"I dream of rain..." diyordu Sting. "Yağmuru hayal ediyorum, yukarıdaki boş gökyüzüne bakışlarımı dikiyorum, gözlerimi kapatırım, bu müthiş koku, aşkın tatlı sarhoşluğudur..." ( Sting – Desert Rose)

Günlerdir Rusya'daydı. Buraya gelmeden önce de birkaç ülke gezmişti. Hem dil öğreniyor hem de yeni görevinin inceliklerini kavramaya çalışıyordu. Aslında polis okulunu birincilikle bitirince okulu onu birkaç ülkeye göndermişti ve sonra da bir senelik dil eğitimi almıştı. Yine de dil bilgisi ve askeri tecrübesi yeterli görülmemiş ve şimdi bir sene daha eğitim almasına karar verilmişti. Çünkü kendisi için düşünülen yeni görevi hem karmaşık hem de bilgi gerektiren zorlu bir süreç gerektiriyordu.

Yüzüne sebepsiz bir gülümseme yayıldı adamın. O son gece, kendisi konuşurken şaşkın ve hayran gözlerle yüzüne bakan karısını anımsadı.

"Kaç dil biliyorsun peki?" demişti Yağmur sonra gözlerini kısıp kaşlarını çatmış ve yüzüne yapmacık bir sinir hali yüklemişti. "Akçakoca'dayken yol tarifi isteyen o turist kadınlarla rahatça konuşmandan anlamıştım zaten ben."

Yağmur şehre karışırken - Ara Verildi -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin