Bölüm 20: Praedo Laneti

103 8 2
                                    

- Siz nereden tanışıyorsunuz?

- Urfadan tanışıyoruz. Ailelerimiz tanışıyor aslında, biz de oradan tanışıyoruz.

Türkan hocanın sorusunu cevaplayan Musa'ya, gözlerim fal taşı gibi açılmış şekilde bakakaldım. Türkan hocaya söylediklerini desteklercesine cevap verdim. Ayrıntıları bilmemesi daha iyiydi

- E... evet.

Şaşkınlık içindeydim. Ne olacaktı şimdi? Kafam allak bullak olmuştu. Hiçbir şey düşünemiyor, hiçbir konuşulanı bile anlayamıyordum.

- Esila duyuyor musun bizi?

"Evet." anlamında başımı salladım.

- Ben şimdi gidiyorum. Musa için halletmem gereken bir kaç formalite iş var. Çok sürmez.

Türkan hoca çıktıktan sonra Musa ile başbaşa kalmıştık.

- Burada ne işin var Musa?

- Ne demek o şimdi? Ne işim olduğunu biliyorsun. Senin ne işin varsa benim de o işim var.

- Sadece iş için geldin öyle mi? Buna inanmamı mı bekliyorsun gerçekten?

- Tamam senin burada olmanın etkisi var ama ben değiştim artık. İşimde gücümdeyim. Hem öyle olmasam şu an hocanın ofisinde olmazdık.

- Birbirimize yakın olmasak daha iyi Musa.

- Buna sen karar veremezsin Esila. Hem sana kendimi tanıtmama izin ver.

Türkan hocanın gelmesi ile konuşmamız bölünmüştü.

- Hayırlı olsun Musacım. Esila ile tanışıyor olmanıza da çok memnun oldum. Şu evrakları sana vereyim. Şu dosyayı da getirdim, düzenlersiniz. Yurt işlemleri için de girişteki sekreterle konuşursunuz. Benim işim çıktı şimdi, gitmem gerekli.

- Teşekkür ederim hocam. Biz hallederiz kalanını.

Türkan hoca çıktıktan sonra Musa bana dönüp konuşmaya başladı. Göz gözeydik, Musa'nın bu değişimi bakışlarına bile yansımıştı. Sanki bambaşka birine, bambaşka bir yüze bakıyordum, güzel bir yüze.

- Evet Esila sendeyim. Bana yardım edersin değil mi? Buraların yabancıyım ben.

- Peki gel hadi.

Yurt işlemleri için sekreterle konuştuktan sonra yurda geçtik. Eşyalarını yerleştirirken ben de aşağıda onu bekliyordum. Hala şoku atlatamamıştım. Musa ile iş arkadaşı mı olmuştum şimdi ben?

İşte yurttan çıkmış bana doğru geliyordu. Artık o dar takım elbiselerden giymiyordu. Üzerindeki tişört, kot, polaris sırt çantası kombini ile adeta bir akademisyen gibi görünüyordu. Ondaki bu değişimden çok memnun olmuştum.

- Çok gecikmedim umarım. Ben baya açım bu arada. Hem konuşmak istediğim şeyler var, yemekte onları da konuşuruz.

- Olur.

Ne söyleyecekti merak ediyordum. Onunla yakınlardaki bir restorana gelince aklıma onun, beni ve Dilan'ı ciğerciye götürdüğü gün gelmişti. O günden beri ne kadar çok şey değişmişti.

Yemeklerimizi sipariş ettikten sonra merakla bana söyleyeceği şeyi artık söylemesini bekliyordum. "Evet seni dinliyorum." Dermişcesine ona bir bakış attım.

- Sana ailenden haber getirdim.

Ailemden haber mi vardı? Bunu duyduğumda gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Onları o kadar özlemiştim ki.

Arada Türkiye'deki arkadaşlarımdan iyi olduklarının haberini alıyordum evet ama şimdi durum farklıydı. Bana haber göndermişlerdi.

- Ağlama lütfen. Kötü bir haber değil. Ben buradan dönünce, onlara seni bulduğumu ve iyi olduğunu söylemiştim. Şimdi tekrar gideceğimi öğrenince baban bana bu hattı verdi seni buradan aramak ve seninle konuşmak istiyorlarmış.

KANA TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin