Kalabalık ekibimizle birlikte Urfa'ya doğru yola çıkmıştık. Önce havaalanına kadar bir minibüsle gidecek, ardından uçakla İstanbul'a İstanbul'dan ise Urfa'ya geçecektik. Uzun ve yorucu bir yolculuk bizi bekliyordu. Dünden sonra gerekli bir kaç basit soru dışında -Şunu yanına aldın mı gibi benzeri sorular- William'la konuşmamıştık.
"Çünkü sana aşığım." hala kafamın içinde yankılanıp duruyordu. William ile birlikte çok günler geçirmiş, çok şey yaşamış, bazen kavga etmiş, bazen yakınlaşmıştık. William ile aramızdaki ilişki oldukça karmaşık ve anlaşılması zordu. Onunla ilgili hiçbir şeyden emin olamıyordum. Her ne kadar tanımlamakta zorlansam da tek emin olduğum şey aramızdaki bağın güçlü oluşuydu.
Minibüste Türkan hoca ile yan yana oturuyorduk. Musa arkamızda, ekipten biriyle oturuyordu. William hemen önümüzde, Kevin ile birlikteydi. Türkan hoca William'ı şimdiden darlamaya başlamış ve tek elini oturduğu koltuğa kelepçelemişti. William ise başına geleni çekmekten başka çaresi olmadığının bilincinde olduğu izlenimini verir şekilde, Türkan hocayla zıtlaşmadan, yerinde olabildiğince sakin bir şekilde oturuyordu.
Musa ve William'ın arasındaki gerginlik ise aralarındaki mesafeye rağmen hissedilecek kadar şiddetliydi. Birbirlerini sevmek zorunda değillerdi şu bir kaç gün sabretseler yeterdi.
Artık kendimi daha iyi hissetmeme neden olan şeylerle kafamı yorsam daha iyi gelecekti. Başarmıştım işte. William'ı lanetten kurtarmanın yolunu bulmuştum. Kendimle gurur duymalıydım ve tabi ki şansımın yaver gittiğini de kabul etmeliydim. Musa olmasa hala lanetin adını bile bulamamış olacaktım. Musa'nın buraya gelmesinin bu kadar faydalı olacağını nereden bilebilirdim? Onu ilk gördüğümde neredeyse buradan kovalayacaktım...
Ondaki bu değişimin sebebini merak ediyordum. Bu konu üzerine hiç doğru düzgün bir konuşma gerçekleştirememiştik. Ama anladığım kadarıyla Musa, birtakım zorluklarla karşılaşmış, o zor günlere göğüs germiş ve başarıyla atlatmıştı. Onunla gurur duyuyordum.
Ufra'ya doğru yol alıyorduk. Beni Urfa'da ne bekliyordu? En son oradan kaçmıştım. Kendimi stresli ve tedirgin hissediyordum ama artık korkmuyordum. Kendimi her şeyin üstesinden gelebilecek gibi hissediyordum. Bu yola yalnız çıkmıyor oluşum da kendimi daha güvende hissetmeme sebep oluyordu.
...
Uzun ve yorucu yolculuğumuz nihayet sona ermişti ve artık Urfa'daydık. Saat öğleden sonra 1 buçuk cıvarıydı. Urfa havaalanına indiğimiz anda Musa ile göz göze geldik. Anılarımız gözlerimizin önünden geçmişti. Musa gülümseyince ben de ona doğru gülümseyip, yanına yaklaştım.
- Biliyor musun hani o gün vardı ya, yani düğün günümüz. O gün ben havaalanında seni görmüştüm. Şuralarda insanların arasında oturuyordun. İnsanlar arasında seni ayırt etmek benim için pek zor olmadı yüzünü saklaman yetmezdi ama neyse ki sadece ben fark ettim.
Parmağıyla işaret ettiği yöne doğru baktım. Gerçekten de oralardan oturarak insanların arasında kamufle olmaya çalışıyordum. Şimdiye dek başarılı olduğumu düşünsem de, şimdi öğrendiğim bu bilgiye göre yanılıyordum. Musa beni şaşırtmaya devam ediyordu.
- Hatta yanımdakileri gitmeye ikna ettikten sonra, ben geri gelip gidişini seyrettim.
- Bunu neden yaptın Musa?
- Kıyamadım... Sana sinirliydim evet ama yakalanman da senin için hiç iyi olmazdı.
Ne demem gerektiğini bilemeyerek Musa'nın gözlerinin içine baktım. Ona minnettardım. Hem de her konuda. Aslında hayatıma girdiği ilk andan beni bana karşı hep iyi olmuş, benim yanımda olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANA TUTSAK
VampireUrfa'dan İsveç'e uzanan heyecan dolu bir serüven.. Esila üniversiteden yeni mezun olmuş, geleceği konusunda endişeleri olan genç, güzel ve başarılı bir kız. Hiçbir şeyden korkmadan, arkasına bile bakmadan kendini bambaşka bir dünyanın kollarına atı...