Bölüm 27: Ertelenen Kavuşma

84 6 0
                                    

Peşinden seslenip dursam da beni duymamıştı. Bizi yanlış anlamıştı.

"Bunu neden yaptın?" der gibi William'a baktım.

- Ne yani? Yalan mı söyledim??

- O öyle anlamadı ama.

- Neden umursuyorsun ki? Seni bazen anlamıyorum gerçekten.

- O çok iyi biri. Üzülsün istemiyorum.

- Ne yani o üzülmesin diye senden uzak mı durmam gerekiyor?

Elleri ile iki yandan yüzümü kavradı ve burnumun ucuna bir öpücük kondurdu.

- Ben şimdi hazırlansam iyi olur.

- Peki. Ben de odama geçeyim o zaman ama gelince bana yaz.


William'ı yolcu ettikten sonra üzerimi giyinip Musa'nın yanına gittim. Yüzüne bakmaya biraz utansam da kapısını çaldım. Musa kapıyı açtığında hala sinirli duruyordu. Sanki az önceki olay yaşanmamış gibi söze girdim.

- Ben hazırım. Hani ailemi görmeye gidecektik ya...

- Ben de hazırım, gidebiliriz.

Bir süre birbirimize şaşkın şaşkın baktık. Bu sefer sessizliği Musa bozmuştu.

- O adamın seni kandırıp durmasına nasıl izin verebiliyorsun aklım almıyor Esila. Onun nasıl biri olduğunu ben bile anladım. O güvenilmez biri, üstelik de vampir!

- Tamam aranız çok iyi değil farkındayım ama biraz haksızlık ettiğini düşünüyorum. O sandığın gibi biri değil. Hem ayrıca aramızda sandığın gibi bir şey yok. En azından henüz.

- Gözüme mi inanayım yoksa laflarına mı Esila? Sizi gördüm. Neyse daha bu konuyu fazla konuşmak istemiyorum.

Musa ile arabaya binip evime doğru yola çıktık. Bu yüzleşmeden çok korksam da ailemle görüşmeye çok ihtiyacım vardı. Onları çok özlemiştim.

Evime yaklaştığımızda daha fazla heyecanlanmaya başlamıştım.

- İstersen sana eve kadar eşlik edebilirim.

- Ben tek gitsem daha iyi olacak.

- Peki ben arabada bekliyorum o zaman.


Musa arabayı park ettikten sonra indim. Yıllarca yaşadığım bu çevre bana yabancı geliyordu şimdi. Apartmandan içeri girdiğimde merdivenlerden aşağı inen bir komşuyla denk geldim. Bana "Bu da kimmiş?" der gibi bakıp, yanımdan geçip, merdivenden indi.

Evimizin kapısının önüne geldiğimde, kapının önünde duran ayakkabılar gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Annem çok severek aldığı o yeni ayakkabısını, şimdi ökçesine basarak terlik gibi kullanıyordu. Annemi görmeyeli ne kadar uzun zaman olduğu gerçeği ile yüzleşmem, o ayakkabı sayesindeydi.

Tüm cesaretimi toplayıp zile bastım. Kapıyı annem açtı. Normal olarak beni görmeyi beklemiyordu. Önce şaşırıp sonra da ağlamaklı oldu.

- Anne...

- Gel içeri gel gel.

Annem beni sıkıca kucaklayıp, elimden tutarak içeri soktu. Musa İsveç'e gelip, bana ailemden haber getirdikten sonra ara ara babamla konuşuyordum ama annemle uzun zamandır hiç konuşmamıştım.

- Haberlerini hep Musa'dan aldık. Sağ olsun bizi hiç habersiz bırakmadı. Yaşadığı onca şeye rağmen bizimle hep ilgilendi.

Şimdi biraz mahcup olmuştum çünkü ailemi habersiz bırakmıştım. Gözlerimden usul usul yaşlar süzülüyordu. Annemin dediği "Yaşadığı onca şeye rağmen bizimle hep ilgilendi." de ne demek oluyordu? Musa'nın yaşadığı onca şey neydi?

Üzgün olduğumu gören annem beni dizine yatırıp başımı okşadı. Şu anda bundan başka bir şeye ihtiyacım yoktu. Annemin gösterdiği bu şefkat resmen ilaç gibi gelmişti.

- Şimdiki aklım olsa seni hiçbir şeye zorlamazdım Esila. Hiçbir şey seni kaybetmeye değmezdi.

Şimdi daha fazla ağlamaya başlamıştım aileme çok büyük bir acı yaşatmıştım.

- Özür dilerim anne, sizi habersiz bıraktım.

- İnsan çocuğunu tanımaz mı? Nereye gideceğin belliydi. Musa'ya ben söyledim İsveç'e gitmiş olabileceğini. Aslında peşinden gelmeyecekti ama ben senden bir haber almayı çok istediğim için biraz ısrarcı oldum ve o da beni kıramadı. Anlayacağın sen gittikten sonra bir oğlum oldu, adı da Musa...

Musa ile ilgili şaşırıp durmaya devam ediyordum. Hele bu duyduklarımdan sonra ona bakışım iyiden iyiye değişmişti. Musa'nın ne yaşadığını daha fazla merak etmeye başlamıştım. Geldiğimden beri annem Musa'dan bahsedip duruyordu ama acaba babam neredeydi?

- Babam nerede?

- Gelir birazdan, mahallede turlamaya çıkmıştı.

Annem mutfağa geçince bende evi gezmeye başlamıştım. İlk rotam odamdı. Kapı kulpunu usulca çevirip, odamın kapısını hafifçe araladım. Odamda birtakım değişiklikler yapılmıştı. Artık bir yatağım yoktu. Yatağımın yerine üçlü bir koltuk, hemen karşısına ise eski tüplü bir televizyon koymuşlardı. Onun dışındaki eşyalarım ise yerli yerindeydi. Koltuğa oturup etrafı izlerken, eski günler gözümün önünden geçiyordu. Evin kalanını da turladıktan sonra mutfağa annemin yanına gittim. Ben gittikten sonra Musa ne yaşadı merak ediyordum.

- Anne hani şey dedin ya...

- Ney?

- Musa yaşadığı onca şeye rağmen bizimle hep ilgilendi. Musa ne yaşadı?

Annem bir anda ciddileşip kafasını iki yana sallamaya başladı.

- Ahh ah... Meğerse Musa üvey evlatmış... Bu gerçeği hep ondan saklamışlar. Sen düğünden kaçtıktan sonra, çok üzücü bir şekilde öğrendi bu gerçeği. Babası "Bir kadına bile sahip çıkamadın elinden kaçtı gitti! Eğer sen gerçek bir ağa oğlu olsaydın bu böyle olmazdı. Sen benim kanım canım değildin, artık hiçbir şeyim değilsin." diyerek evden kovmuş. Musa'yı aslında Ramiz ağa çıktığı av gezisinde bir ağacın altında bulmuş daha minicik bir bebekmiş. Hemen adamlarına talimat verip Musa'ya sahip çıkmış. Başlarda amacı Musa'yı büyütüp yanında çalıştırmakmış ama bebeğini yeni kaybeden Zümrüt hanım, Ramiz ağaya karşı çıkmış ve Musa'yı ölen bebeklerinin yerine evlat edinmek istemiş. Ramiz ağa başta bu durumu pek hoş karşılamasa da Zümrüt Hanımın Musa'yı emzirdiğini görünce o da Musa'yı kabul edip, oğlu bilip, bağrına basmış. İşte hikayesi bu kadar. Ne anası belli ne babası yavrucağın... İşte sen gittikten sonra onunla ortak bir noktada buluştuk. Bizim kızımız gitmişti, onun ailesi. Bu şekilde birbirimize destek olmaya başladık.

Duyduklarıma çok üzülmüştüm.


Kapı zilinin çalmasıyla annemle birlikte birbirimize baktık. Annem "Sen dur." dercesine bir bakış attıktan sonra kapıya doğru yöneldi. Bende onu peşinden takip edip, kapıya yakın ama görünmeyeceğim bir yerde beklemeye başladım. Gelen babam olabilirdi.

- Hanım sana bir sürprizim var. Bak kapının önünde kiminle karşılaştım. Yukarı gelmemek için naz yapsa da tuttum kolundan, çıkardım yukarı.

Gelenin babam olduğunu öğrenince iyice kapıya doğru yaklaştım ama kapının arka tarafında olduğumdan görünmüyordum. Sesi oldukça neşeliydi.

- Hoş geldin bey, sen de hoş geldin Musa oğlum.

- Hayırdır hanım, neden öyle bakıyorsun?

- Benim de sana bir sürprizim var.

Annem bu lafı dedikten sonra annemin yanına yaklaştım artık babam ve Musa'nın tam karşısındaydım.

- Baba...

- Kızım!

KANA TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin