Bölüm 28: Beklenmedik Yakınlaşma

96 6 1
                                    

Babamla da sarılıp hasret giderdikten sonra hep birlikte oturma odasına geçip oturduk. Bu zamana kadar neredeydim, neler yaptım, merak ediyorlardı. Onlara belirli süzgeçlerden geçirerek, bu zamana kadar nerede ne yaptığımdan bahsettim. Onlara vampirlerin gerçek olduğunu söyleyemezdim tabii ki veya bu zamana kadar 4 erkekle birlikte yaşadığımı! 

Akşam yemeği vakti gelince birlikte sofraya oturmuştuk. Musa sofra kurmada, anneme ve bana yardım etmişti. Musa ailemle o kadar yakındı ki... Sanki çocukları ben değildim de oydu.

Sofraya genel bir neşe hakimdi. Durup onları izledim. Musa neşeli neşeli bir şeyler anlatıyor, annem ve babamsa can kulağıyla onu dinliyordu. Sanki buradan hiç ayrılmamıştım ve şimdi her zamanki gibi akşam yemeğimizi yiyorduk. 

- Bugün sabah kalktığımda, akşam yemeğinde sizin olacağınızı tahmin bile edemezdim. Ne iyi ettiniz de geldiniz. Ama neden geldiğinizi merak ettim doğrusu.

Babamın bu lafından sonra Musa ile göz göze geldik. 

- İş için geldik Tayfun amcacığım. 

- İş olmasa geleceğiniz yok ha.

Babam siteminde haklıydı.

- İnan bana benim için de hiçbir şey kolay olmadı baba.

- Şimdi buradasın ya, başka bir şeyin önemi yok canım kızım.

Babam gülümseyip saçlarımı okşadı. 

- Sahi ne kadar buradasın?

Utanıp sıkılarak cevap verdim. Urfa'da bulunduğum günlerin kalanında ayinle uğraşıp duracaktım. Belki gitmeden bir kere daha yanlarına uğrayabilirdim.

- Pek uzun süre değil. Sadece bugün...

Annem ve babamın yüzü düşmüştü. Ayağa kalkıp ikisine birden sarıldım.

- Bize artık ayrılık yok, merak etmeyin.


Yemekten sonra birlikte vakit geçirmeye devam etmiştik ama artık saat çok geç olmuştu. Musa ve benim için otele dönme vaktiydi. 

- Biz artık kalksak iyi olur.

- Olmaz bırakmam valla bu gece burada kal.

- Güzel diyorsunuz da yapılacak işler var. 

- Şimdi gidip iş mi yapacaksın? Saat geç oldu burada uyu. Sabah olunca işlerine dönersin.

Babamın ısrarlarına daha fazla karşı koyamayarak teklifini kabul etmiştim. 

- Ben yarın sabah erkenden gelir seni alırım o zaman.

- Ohoo seni de bırakmayız valla. 

- Madem ısrarcısınız sizi kırmak istemem.

Bu lafı ederken Musa'nın ağzı kulaklarına varıyordu.


Annem bana kendi odamda, Musa'ya ise oturma odasına yer hazırlamıştı. Saat iyice geç olmuştu, tek başıma odamdaydım. Akşam boyu telefonumu elime alamamıştım. William'dan bir sürü mesaj gelmişti. Hatta aşırı iyi göründüğü bir de selfie atmıştı. Şimdi mesajlarına dönmek için uygun bir zamandı.

"Üzgünüm akşam boyu telefonumu elime alamadım :(( Ailemle birbirimizi çok özlemişiz... Bugün çok iyi geldi."

" Gününün güzel geçmesine çok sevindim <3 <3 Yolda mısın? Seni bekliyorum :* "

" Aslında bu gece burada kalacağım :/ " Üzgün mimik yaptığım bir selfiemi de bu mesaja ekleyip, öyle göndermiştim.

" Tamam ailenle aranın iyi olmasına sevindim ve yarın seni göreceğim anı iple çekiyorum seni seviyorum ;) "

Bu mesajdan sonra, önce " Ben de seni seviyorum." mesajı yazıp, sonra o mesajı silip yerine 

" Yarın görüşürüz <3 " yazıp yollamıştım. 

Bana gönderdiği selfieye bakıyordum. O kadar yakışıklıydı ki... Ve beni seviyordu. Bu durum hayal bile edebildiğimin ötesindeydi ama yine de kendimde,  ona "Ben de seni seviyorum." diyecek cesareti bulamamıştım. Musa aklımı öyle bir karıştırıyordu ki. En beklemediğim anda adeta şapkadan tavşan çıkarıyordu. 

Gıcırdayan kapıya doğru döndüm.

- Gece lambanı açık görünce uyumamış olduğunu düşündüm. Gelebilir miyim?

Musa'ya elimle gel gel yaptım. Gelip yanıma oturdu.

- Bana neden ailenle ilgili durumları anlatmadın?

- Bilmem... Hem biliyorsun gündemimiz oldukça karışıktı, bir de ben bir şeyler eklemek istemedim.

- Şimdi ailenden kimseyle görüşmüyor musun?

Musa iyice durgunlaşmıştı. İçindeki hüzün gözlerinden okunuyordu.

- Sadece annemle.

- Olanları senden duymak isterdim. Yakın arkadaşız sanıyordum.

Yakın arkadaş lafına bıyık altından hüzünlü bir gülüş atmıştı. 

- Ben aslında odaya tişört ve şort almaya gelmiştim. Gömlek ve pantolonla uyuyamam. Arada bu odada kalıyordum. Birkaç eşyam var.

 Odamda eşyaları olması biraz garip hissettirmişti. Arada burada kaldığına göre odamdaki her şeyden de mutlaka haberi vardı. Belki eski bir günlüğümü bulup okumuştu. Bunu düşünmek beni biraz ürkütmüştü. Musa yanımdan kalkıp, dolaptan bir tişört aldı. Konuşma şekli, jest ve mimiklerine bakınca bana kırgın olduğu her halinden belliydi. Sebebi bugün karşılaştığı manzara mıydı? 

- Bugün William odama geldi ve ben yemek yerken üzerine ketçap döküldü. Sonra işte gömleğini çıkarması gerekti ve birlikte banyoda gömleğini yıkadık falan. Hepsi bu.

- Bana bunu ne diye anlatıyorsun? Ne yaptığınız umurumda değil. Zaten konu sadece bugün gördüklerim değil. Olanları benden duymadın çünkü sen beni dinlemezdin bile. Gözüne girebilmek, takdirini kazanabilmek için hep çırpınıp durdum ama sen beni hep görmezden geldin.

Musa'dan bunları duymayı beklemiyordum. Aslında, onu böyle hissettirdiğimden haberim bile yoktu. Şimdi düşününce birbirimize kendimizi samimiyetle açtığımız ilk gün bugün olabilirdi. İsveç'e çalışma arkadaşım olarak geldiği ilk günden itibaren düşündüğümde, başlarda hiç memnun olmamıştım ama sonra onunla birlikte güzel vakit geçirmiştik en azından ben öyle sanıyordum ama görünüşe göre Musa'nın ikimizin ilişkisi ile ilgili memnun olmadığı noktalar vardı. 

- Bu doğru değil Musa. Sen benim için önemlisin. Sana böyle hissettirdiğimden haberim bile yoktu özür dilerim.

Musa fısıldar gibi bir ses tonuyla bana cevap verdi.

- O hep benden bir adım önde...

Ayağa kalkıp Musa'nın karşısına geçtim ve ona sımsıkı sarıldım ama Musa karşılık vermemişti. Kolları sanki uyuşmuşçasına iki yanında öylece duruyordu, ellerini yumruk yapmıştı. Geri çekildiğimde artık göz gözeydik. Gözlerinin renginin ne kadar güzel olduğunu şimdi fark etmiştim. Ela gözlerinden yansıyan abajurumun sarı ışığının oluşturduğu, benzersiz spektrum karşısında büyülenmiştim. 

Hayatın bana ne tür bir oyunuydu bu? Düğününden kaçtığım adam değil miydi bu karşımdaki? Onunla evlenmek yerine ölmeyi yeğlerdim o zaman. Ama şimdi... Dudakları dudaklarımla buluşsun istiyorum. Elleri bedenimi sarsın... Ellerimi önce omuzlarında sonra ensesinde gezdirdim ve ensesini sıkıca kavradım. Yarı araladığım dudaklarımı dudaklarına yaklaştırdığım sırada Musa ellerini belime sardı ve dudaklarını benimkilere yaklaştırdı. Artık dudaklarımızın arasında engel yoktu.



KANA TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin