- Sana inanamıyorum Musa! Ne zamandır bu izle ilgili bir şeyler arıyorduk ve bulamıyorduk.
Bir anda boş bulunup sevinçle Musa'nın boynuna atladım. İkimiz için de biraz garip bir an olmuştu. Musa'ya sardığım kollarımı acele çözdüm ve tepkisini ölçmek için yüzüne baktım. Biraz utanmıştım. Çevredekiler çok normal olarak gürültümüzden rahat olmuşlardı. Onlardan özür dileyerek Musa'ya geri döndüm.
- Peki bu izle ilgili başka neler biliyorsun. O kağıtlarda bir şeyler yazıyor mu?
- Göbeklitepe'nin dehlizlerine kazınmış bir yazıtta geçiyormuş bu, burada öyle yazıyor. Tamamı hala çözümlenemese de hatrı sayılır bir bölümü çözümlenmiş. Sadece bu kadar biliyorum. Bir de bu izin yok edici bir lanet olduğunu. Esila kim bu lanetlenen? Geçen gelmemde karşılaştığımız arkadaşın mı?
- Evet maalesef... Benim yüzümden başı dertte... Bir insanla arasında olan bir yakınlığın cezası bu...
Gözlerim dolarak iki elimi kafamın iki yanına koydum. Bu söylediklerim Musa'nın biraz canını sıkmış gibiydi, yakınlık kelimesine fazla takılmıştı.
- Yani zorla yaptığın bir şey yok ki senin, bu kadar kendini suçluyorsun. Onunla yakın olmanın başına dert açacağından haberin bile yoktur yani senin.
- Öyle tabi ama yine de üzülmemek elde değil. Onu bu izden ben kurtarmalıyım. Başka türlü içim rahat etmeyecek.
Konunun William ile ilgili olması, Musa'nın biraz canını sıkmış gibi görünüyordu.
- Peki onu nasıl kurtaracağım Musa?
- Pek bilmiyorum.
- Sana ne kadar teşekkür etsem az. Artık en azından neyi aramalıyım nerede aramalıyım biliyorum.
Bu gece uzun zamandır hiç olmadığı kadar huzurlu bir uyku çekmiştim.
Aklım dün Musa'nın söylediklerindeydi, Praedo Laneti... İnanamıyordum. Bulmuştuk artık ipin ucunu. Musa'ya müteşekkirdim, bana adeta dünyaları vermişti. Dün her ne kadar coşkuyla boynuna atlayarak teşekkür etsem de tekrar teşekkür etmek ve bugünlük çalışmaya ara verdiğimizi haber vermek için Musa'ya mesaj attım.
Yoğun ve stresli bir süreç geçirmiştim, artık biraz kendime zaman ayırmalıydım yani birazcık da William'a... Onu çok ama çok özlemiştim.
Coşkuyla odamdan çıkıp merdivenlerden aşağı indim. Neredeydi bu William?
- Günaydın Esila.
- Günaydın Kevin, William nerede?
- O çıktı, konsey çağırdı görüşme için.
- Kevin, William'ı o beladan kurtarmanın bir yolunu bulmak üzereyim. İnanılmaz ama gerçek.
Gözlerim dolu dolu Kevin'a sarıldım ve başımı omzuna gömdüm. O ise söylediklerimi dikkate bile almıyor gibi görünüyordu.
- Nasıl olacakmış o?
Başımı omzundan kaldırıp göz yaşlarımı nazikçe sildim.
- Praedo Laneti... Duydun mu daha önce?
- Praedo Laneti mi?
Bir anda ciddi ve düşünceli bir yüz ifadesine büründü.
- Gel odama gidelim.
Kevin'la birlikte odasına doğru ilerledik.
- Praedo Laneti ha... Bravo evet ne olduğunu öğrendik, diyelim nasıl kurtulacağını da öğrendik, peki ama bu lanetten kurtulmasına konsey izin verir mi? Sen onları tanımıyorsun, bilmiyorsun. Ne yapar ne eder bu işi bozmanın bir yolunu bulurlar, onlar çok güçlüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANA TUTSAK
VampireUrfa'dan İsveç'e uzanan heyecan dolu bir serüven.. Esila üniversiteden yeni mezun olmuş, geleceği konusunda endişeleri olan genç, güzel ve başarılı bir kız. Hiçbir şeyden korkmadan, arkasına bile bakmadan kendini bambaşka bir dünyanın kollarına atı...