Dahyun gözlerini açacak gücü henüz kendinde bulamamıştı ama aldığı kokulardan hastanede olduğunu anlıyordu. Sol kolundaki acıdan kolunda serum olduğunu anlamıştı. Ölmeyi başaramamıştı. Mutlu değil mi Sana?
Her iki bileği de acımaya devam ediyordu. Gözlerini yavaş yavaş açtığında birkaç saniye boyunca gözünün ışığa alışmasını bekledi. Yanında hemşireler vardı. Sana yoktu. Jinyoung'un olmasını beklemiyordu zaten. Yıllardır alışık olduğu gibi yanında yine hiç kimse yoktu. Daha sonra bilincinin kapalı olduğu esnada gördüğü rüyalar geldi aklına. Annesini görmüştü. Beyaz ışıkların içinde, beyaz elbisesi ve kanatları olan, hala onu son gördüğü anda olduğu kadar genç olan kadını görmüştü. Annesi hala genç bir kadınken Dahyun büyümüştü. Hem fiziken hem ruhen. Daha sonra Dahyun annesine ellerini uzattı. Ona dokunmak istedi ama başaramadı, eli annesinin içinden geçip gitti. Çünkü o anda annesi cismi bir halde değildi. Bir ışıktan ibaretti, bir hayalden.
Rüyasının devamında annesine yalvarmıştı ona bir şey söylemesi için. Aradan geçen yıllar, Dahyun'un annesinin sesini unutmasına yol açmıştı. Annesinin ağzından duyduğu son cümleler "Nolur yapma" ve "canım acıyor"du. Yıllardır annesi gözünün önünde babasına yalvaran haliyle canlanıyordu. Sanki zihni ona bir oyun oynuyordu. Annesi ile yaşadıkları hiçbir güzel an gözünün önünde canlanmıyordu. Yalnızca ve yalnızca babasının, Dahyun'un gözleri önünde annesini bıçakladığı an geliyordu aklına. Annesi yalvarmıştı eşine. "Nolur yapma" demişti. Henüz on yaşında olan Dahyun bunları engellemek için bir şey yapamamıştı. Daha sonra annesi canının acıdığını söylemişti. Dahyun ise yardım istiyordu ama duyan kimse yoktu. Ne kadar süre annesinin ölü bedenini kucağında tuttuğunu tam olarak kestiremiyordu. Yaklaşık bir gün sonra birileri cansız genç kadın ve küçük kızını bulmuştu.
Daha sonra Dahyun bu günü ömür boyu atlatamayacağı bir travma olarak kalbine kazımıştı. Olaydan sonra babası günlerce polisler tarafından ülkenin her yerinde aranmıştı. Bulunduğunda suçunu itiraf etmiş ve karşılık olarak da ömrünün sonuna kadar hapse atılmıştı.
Şu an hala demir parmaklıkların arkasında bir yerde yaşıyordu ama her iki çocuğu da bir kez bile onu görmek istememişlerdi. Dahyun ve abisi Jinyoung yalnız başlarına yaşamaya başlamışlardı. Eski evleri ellerinden alınmıştı. Terk edilmiş, tek odalı köhne bir evde yaşamaya başlamışlardı. O zamanlar on beş yaşında olan Jinyoung, annelerinin ölümünden kız kardeşini sorumlu tutmuştu. Çünkü o gün anneleri Dahyun yüzünden oradaydı. Dahyunun doğumgününü kutlamak için oradalardı. Zaten bir daha Dahyun da doğumgününü kutlamamıştı. Eğer Dahyun olmasaydı anneleri bugün yanlarında olacaktı. Jinyoung bu sebeple kardeşine duyduğu nefreti hiçbir zaman gizleme gereği duymamıştı. Dahyun da bunu sorun etmemişti çünkü kendisi de en az abisi kadar nefret ediyordu aynada gördüğü kızdan.Aradan geçen yedi yıl pek bir şeyi değiştirmemişti. Yirmi iki yaşındaki Jinyoung, on yedi yaşındaki kardeşi Dahyun'dan hala nefret ediyordu. Bu da hastane koridorlarında Sana korku içinde doktorlardan gelecek bir haber beklerken Jinyoung'un sonunda kardeşinden kurtulacağını düşünüp sevinmesine yol açmıştı. Eğer Dahyun kendini öldürmeyi başarabilmiş olsaydı sevinen birileri olacaktı.
Tüm bu olumsuz hatıraların içinde Dahyun annesini rüyada da olsa görebildiği için bileklerine kesmeye değdiğini düşünüyordu. Yine de annesine tamamen kavuşabilseydi daha mutlu olabilirdi. Hem abisi onu ne kadar sevmezse sevmesin, Dahyun yedi yıldır onun karnını doyurduğu için abisine minnettardı. Bu yüzden onu da mutlu etmek istemişti aslında.
Bu düşünce selinin dışa vurumu olarak gözleri kızarıp yaşlarla dolmuştu. Bu sırada hemşirelerin sağlık durumu hakkında söyledikleri ile pek ilgileniyor sayılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Art Of Compliment • SaiDa
FanfictionDahyun yıllardır sınıfındaki Sana isimli kıza platonik aşıktı. Söyleyecek cesareti kendinde bulamayarak anonim hesaptan ona yazarak yakınlaşmaya çalışıyordu.