O akşam Jimin ve Jungkook gittikten sonra hemşireler Dahyun'un serumunu ve pansumanını yenilemişlerdi. Daha sonra hasta bakıcı yemeğini yemesinde yardımcı olmuştu. Dahyun hiç tanımadığı bu kadından yıllardır kimseden görmediği bir şevkati görüyordu. Bu kadın annesiymiş gibi hissettirmişti Dahyun'a fakat sadece kendi işini yapan sıradan biriydi. Dahyun'un kadına hayranlıkla bakmasına karşılık kadın Dahyun'un saçlarını okşamış ve kalbinden geçen tüm iyi dilekleri iletmişti kıza. Yemeği de bitince erkenden uyumuştu Dahyun. Günlerdir yaptığı tek şey buydu zaten.
Ertesi sabah hemşireler yaralarıyla alakadar olmak için yine yanına uğramışlardı. Fakat o gün yanına gelenler hemşirelerden ibaret değildi. Sabahın erken saatlerinde kapısı çalmıştı. Dahyun'un "gel" komutu ile birlikte elinde bir buket beyaz karanfil ile Sana girmişti. Gözlerinin etrafı al al olmuştu. Dahyun içinden "Umarım benim yüzümden ağlamamıştır." diye geçirirken gördüklerini idrak etmeyi deniyordu. Sana'nın gergin gibi bir hali vardı. Sanki Dahyun'dan ya da diyeceği şeylerden ötürü korkuyordu. Yine de kenardaki bir sandalyeyi alıp Dahyun'un yatağının yanına oturabildi.
"Nasılsın? Umarım iyisindir." Dahyun bir şey diyecek gibi oldu ama vazgeçti. "Lütfen bir şey deme, dinle. Sonra ister kız, ister kov beni ama n'olur bir dinle. Kimsenin benim yüzümden kötü halde olmasını istemem. Ayrıca ister inan ister inanma sen benim için kimse değilsin. Sen çok değerlisin. Sonuçta insan ömründe onu bu kadar seven kaç kişiyle karşılaşabiliyor ki? Sana yaptığım onca şeye rağmen sen beni geçen güne kadar sevmeye devam ettin ama ben sırf birkaç bencil insanın dalga geçme ihtimali yüzünden onlardan daha da bencil hale geldim. Şu anda büyük ihtimalle bana olan tüm sevgin yerle bir olmuştur. Haklısın-""Hayır"
"Ne anlamadım"
"Sana olan sevgim yerle bir olmadı. Seni hala seviyorum. Ayrıca bana karşılık vereceğine dair bir umudum da olmamıştı hiçbir zaman. O yüzden sarsılan bir umudum ya da kırılan bir güvenim de yok. Yalnızca sen yüzüne söylememi istedin diye söyledim. Mutlu olursun sanmıştım, arkadaşlarının yanında benden utanıp küçük düşme ihtimalin aklımın ucundan dahi geçmemişti. Eğer seni incitecek bir şey olduğunu o an idrak edebilseydim inan bunu yapmazdım."
"İyi ki yaptın Dahyun. İyi ki yüzüme karşı söyledin beni sevdiğini. Çünkü etrafımdaki çoğu kişi aslında gerçekten sevmiyor beni. Hepsi sahteler.""Ben değilim Sana. Seni ömrümün sonuna kadar sevmek istiyorum. Eğer aksi olursa diye korkuyorum. Ölürken bir an olsun sen aklımdan çıkarsan diye korkuyorum. Eğer sen yetişemeseydin aklımda sen varken ölecektim. Ömrümün sonuna kadar seni sevmiş olacaktım"
Sana, Dahyun'un ölümden bahsetmesinden oldukça rahatsızdı. Daha fazla ölüm hakkında bir şey duymak istemiyordu. Zaten küçüklüğünden beri ölümden, ölülerden çok korkardı. Günlerdir duyduğu her şey ölüme bağlanıyordu. Şimdiye kadar ölümden niye bu kadar korktuğuna anlam verememişti. Şimdiyse anlıyordu. Ölüm insanların hayallerini yarıda bırakıyordu.
Her ne kadar rahatsız olsa da Dahyun'a bunu yansıtmamaya çalıştı. Onun yerine konuyu değiştirmeye uğraştı."Sahte olmadığın için çok şanslıyım. Ama sen benim kadar şanslı değilsin çünkü ben sahteyi-"
"Hayır Sana böyle söyleme. Sen sahte değilsin."
"Seni sevdiğim halde sırf dalga geçilmemek için sevmiyormuş gibi davrandım. Bu sahtelikten başka ne?"Dahyun bir süre şaşkınlıktan Sana'nın yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamadı. Resmen onu sevdiğini söylemişti. Dahyun bu anı kafasında çok canlandırmıştı daha önce. Hepsi boş birer hayaldi ama hiçbiri böyle değildi. Hastane odasında aşk ilanı almak kimin aklına gelirdi ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Art Of Compliment • SaiDa
FanfictionDahyun yıllardır sınıfındaki Sana isimli kıza platonik aşıktı. Söyleyecek cesareti kendinde bulamayarak anonim hesaptan ona yazarak yakınlaşmaya çalışıyordu.