BÖLÜM 16: HİSSİZLİK

1K 23 7
                                    


Gözlerimin üstüne örtülmüş bir bez parçasından etrafımı görmeye çalışıyordum. Her yürüyüşümde hissizlik biraz daha bedenimi ele geçirir seviyeye yükseliyordu ve ben sanki bedenimin yarısı kesilmişte, havada süzülüyormuşum gibi hissediyordum. Belli belirsiz yüzlerden ve renklerden oluşan bir kalabalığın arasından geçtiğimizi anladığımda büyük bir panik dalgası içimi kapladı. Kim olduğunu bilmediğim fakat beni kaçıran adam olduğunu tahmin ettiğim kişi paniklemeye başladığımı hissettiği anda kolunu vücuduma doladı ve beni hızlıca yürütmeye başladı. Adımlarım kesik kesikti, kolumu sımsıkı tutan o el olmasa tıpkı bir sıvı misali yere dökülüp, akıp gideceğimi düşünüyordum.

Derin nefesler almaya çalışarak, aklımdan vücudumu kontrol etmeye çalıştım. Gözlerim, sanki büyük bir basıncın etkisindeymiş gibi kapanmak için çırpınıyordu ve bilincimi yerinde tutamıyordum. Bir kez daha gözlerimi kapatıp kendimi karanlığa teslim ettiğimde oldukça sert ellerin belimi kavrayışını hissettim...

Gözlerimi koca bir karanlığa ve belirsizliğe açtığımda ne kadar zamandır uyuduğumu ve nerede olduğumu bilmiyordum. Doğrulmak için harekete geçtiğimde bileğimi kavrayan sert metalin soğukluğuyla irkildim ve bir kez daha anlamsız bir çırpınmaya giriştim. Bu küçük çaplı hareketim bile midemin ağzıma gelmesine ve başımın dönmesine neden olmuştu. Kendimi yıllarca komada kalmış, herkesin umudu kestiği bir hasta gibi hissediyordum. Her şey bulanıktı ve sanki nesneler bir asanın etkisiyle oradan oraya uçuyormuşçasına hareket halindeydi. Duvarları füme rengi taşlarla kaplı, soğuk bir odadaydım. İşte şimdi izlediğim o filmlerin içinde gibiydim. Başroldeydim. Filmlerde ki kurbanlar hep yatağa bağlı olurdu ve bende öyleydim. Etrafımda uçuşan, dönen her şeyin son bulmasını umarak gözlerimi tekrar kapadım ve derin nefesler almaya çalıştım. Bacaklarımı birbirine sürttüğümde hissedemediğim şeyin şokuyla gözlerimi açtım ve kusmuğumun ağzıma gelmesine aldırmayarak bileğimi morartırcasına sıkan kelepçelerden kurtulmaya çalıştım. Pantolonum üzerimde değildi, bacaklarım çıplaktı. Üzerime örtülmüş ince bir çarşaf vardı ve bacaklarımı kullanarak çarşafı hızlıca üstümden fırlattım. Ne beklediğimi ya da neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Hissedebildiğim tek şey; vücudumda kalbimin ritmini bana hissettiren her bir damarın oldukça hissedilir olduğuydu. Düşünebildiğim tek şey ise; Böyle bir şey yoktu. Düşünemiyordum. Gözlerimden ardı ardına akan yaşları omzumun kenarına silerek başımı hafifçe o bölgeme doğru eğdim ve orada bir acı hissetmeyi bekledim.

Fakat düşündüklerimin hiç biri yoktu. Ne bir acı ne de külotumun üstüne yayılmış bir kan... Hiç biri yoktu.

''Sakin ol. Sana tecavüz etmedim.''

Bu tanıdık sesi duyduğumda tırnaklarımı kanatırcasına çarşafı kavradım ve içeriye tek bir ışık huzmesinin dahi süzülmediği odada onu bulmaya çalıştım. Her şey belli belirsizdi, göz bebeklerim ufak bir kıpırtı yakalamak için çırpınıyordu.

''B-bana ne yaptın?'' diye sorarken ağzımdan hafif bir iniltinin çıkmasına engel olamadım. Bunun nedeni çılgınca ağlama isteğimi bastırıyor oluşumdan geliyordu. Korkuyordum, hem de çok korkuyordum.

Duvarın sol köşesinden bana doğru yaklaşan bir kıpırtı fark ettiğimde kendimi uzağa, yatağın kenarına itmeye çalıştım ama beni yatağa tutsak eden kelepçe yeteri kadar uzaklaşmama engel oluyordu.

Adımları yaklaştıkça, kanın bedenimde ki pompalanışını duyuyordum sanki. Bana tecavüz etmemişti. Belki de bunun için beklemeyi tercih etmişti. Uyanmamı, bir canlılık belirtisi göstermemi, çırpınmamı görmek istemişte olabilirdi.

Yüzüme vuran sıcak bir nefes hissettiğimde, dudaklarımı olabildiğince sert ısırdım ve yüzümü geri çektim. Yatağa uygulanan bir baskı hissettiğimde onunla şu anda aynı yatağı paylaştığımı anlayabilmiştim. Yanımdaydı ve sadece bir öne atımlık mesafemdeydi.

YARALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin