Bölüm 3: KORUYUCUM

1.4K 39 2
                                    

''Buradayım.''

Etrafımın sık çalılıklarla ve ağaçlarla dolu olduğu bir alandaydım. Rüzgârın kuvvetinin ağaçları neredeyse kökünden koparacağı bir geceydi. Duyduğum sesle irkildim ve başımı deli gibi döndürmeye başladım. Sesin nereden geldiğini anlayamıyordum. Bir yaklaşıp bir uzaklaşıyordu sanki. Üşüyordum, iliklerime kadar donduğumu hissediyordum. Kaçmak istiyordum ama ayaklarımı oynatamıyordum.

''Korkmana gerek yok.'' Dedi o ses ve ben sanki bu sesi tanıyordum.

Aniden ılık bir ten ve sıcacık bir nefes hissettim ensemde.

''Kıpırdarsan'' dedi, ''Canını yakarım.''

Şimdi nefesi ensemden boynuma doğru ilerliyordu. Onun kim olduğunu biliyordum. Ona vurmanın veya kaçmaya çalışmanın hiçbir işe yaramayacağını aksine onu daha fazla kızdıracağını da biliyordum. Peki, şimdi ne istiyordu benden?

''Ne yapacaksın bana?'' diye sordum fısıltı gibi çıkan bir sesle. Önüme geçti ve alnıma düşen bir tutam saçı geriye itti.

''Şşşt'' dedi. ''Korkmana gerek yok.''

''Lütfen... bana bir şey yapma'' dedim yalvararak. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Çaresiz ve güçsüz olmaktan nefret ediyordum. Hayatımda ilk kez bir insana karşı kendimi bu kadar güçsüz ve aciz hissediyordum.

Başparmağını usulca alnımda gezdirdi, küçük daireler çizdi ve sonra elini boynuma koyup bana doğru eğildi. Bana baktı ve gözlerimde ki korkudan zevk aldı. Boğazımı gittikçe daha fazla sıkmaya başladı. Gözlerimden akan yaşlar onun boynumda ki elini ıslattı. Yüzünde bir anlık merhamet ifadesi gördüğümü düşündüm.

''Yap...ma'' dedim ağlayan sesimle.

Nefesim kesiliyordu, gözlerimin kaydığını ve dünyanın kocaman bir karanlığa büründüğünü hissediyordum. Ellerimle onun elini tutup boğazımdan çekmeye çalışırken yavaşça gücümün tükendiğini ve ellerimin iki yanıma düştüğünü hissettim. Her şey bitmişti. Çığlık atıyordum sanki ama sesim duyulmuyordu...

Beynimin içinde bir ses benim adımı bağırıyordu. Beni hızlıca sarsıp kâbusun içinden çıkaran bir el hissettim. Korkuyla gözlerimi açıp beni tutan eli ittim ve yatağımdan fırlayıp kendimi odamın duvarına attım. Yatağım da oturmuş benim delice hareketlerimi izleyen kişi, Akanttı. Güçlükle aldığım her nefesle göğsümün yükseldiğini hissediyordum. Odamın penceresinden gözlerime vuran güneş ışıkları gözlerimi kısmama neden oldu.

''Senin... Senin ne işin var burada?'' diye sordum telaşlı bir şekilde.

''Seni iki gündür deli gibi arıyorum. Telefonuna bakmıyorsun, şu an benim onları yakalamamı bekleyen bir sürü suçlu var dışarıda ama ben neredeyim? Yıllardır kardeş yerine koyduğum kızın yanındayım. Peki, neden? Çünkü o telefonuna bakma zahmetine bile girmiyor!''

Gözlerimi sıkıca kapatıp elimle başıma vurdum. Ah!! Gerçekten mi? Telefonuma dün hiç bakmamıştım. Kimsenin elinden düşürmediği teknoloji harikasını ben umursamıyordum bile. Aklımdan çılgınca bahaneler üretmeye başladım. O keskin yeşil gözler kısılmış, kaşlar çatılmış ve yumruklar sıkılmıştı. Bu duruşun anlamını biliyordum. ''Senin kafanı duvardan duvara vurmak istiyorum'' bakışıydı bu.

''Sen neden işini bırakıp geldin ki? Yani...''

''Neden işini bırakıp geldin mi dedin sen bana!'' Sesini yükseltmesi biraz irkilmeme neden oldu.

YARALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin