Bölüm 2: KARANLIK GECE

1.7K 44 2
                                    

Pencereden süzülen parlak güneş ışıkları gözlerimi acıtıyordu. Yatağın diğer tarafına döndüm ve yastığı kafamın üstüne kapattım. Sanki dün gece birisi beni öldüresiye dövmüş gibi her yerim ağrıyordu. Tek gözümü yastığın kenarından çıkarıp odayı gözden geçirdim. Hazel yatağında değildi. Bir hışımla yorganı üzerimden atıp yatakta doğruldum. Odanın kapısı aralık bırakılmıştı. Saat 11.10'u gösteriyordu. Banyoya girdim ve kıyafetlerimi aldım, kurumuşlardı. Kan lekesi de geçmişti. Bunlar giyinmek için fazla süslü duracaktı üzerimde ama yapacak bir şey yoktu pijamalarımı giyemezdim. Aşağı kata indim ve Hazel'e bakındım.

''Buğlem hanım, hoş geldiniz.''

Sesin geldiği tarafa doğru döndüm. Evin hizmetçisi Zehra teyze, bana her zaman ki anaç gülüşüyle bakıyordu. Hazel bu evde ki hizmetçilerden en çok onu seviyor ve saygı duyuyordu. Kendi halinde, işine gücüne bakan diğerleri gibi dedikodu peşinde koşmayan bir kadındı.

''Hoş bulduk Zehra teyze. Hazel ve ailesi nerede?'' diye sordum.

''Bahçedeler güzel kızım. Onlar da senin uyanmanı bekliyorlardı.''

''Teşekkür ederim.'' Dedikten sonra mutfağa geçip bahçeye çıktım. Hazel ve ailesi önemli bir konu konuşuyormuş gibi gözüküyordu. Hazel mutsuzdu ve azarlanmış gibi bir hali vardı. Ailesi dün gece bizi görmüş müydü acaba? Konuştukları şeyin benimle alakalı olduğunu düşündüm. Benim onlara doğru yaklaştığımı görünce sustular. Ah, tabi ben zaten hiç anlamamıştım benim hakkımda konuştuğunuzu. Bana baktıklarını görünce onları yarım ağız bir gülüşle başımı eğerek selamladım.

''Günaydın Buğlem, bizde senin uyanmanı bekliyorduk kızım.''

Konuşan Hazel'in annesiydi. Kısa sarı saçları, elamsı gözleri ve sert bir çehresi vardı. Sanki dün gece olanları biliyormuş gibi kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

''Günaydın Seçil Hanım, Özür dilerim dün çok yorgundum uyumuşum baya. Hazel uyandırsaydı keşke beni.''

''Olur mu öyle şey canım? Burası senin de evin sayılır. Otur bakalım şöyle konuşalım biraz.''

Kimse bana bakmıyorken Hazel'e dönüp ağzımı oynatarak, ''O olayı anlatmadın dimi!'' dedim. Bahsettiğim olay tabi ki de yaralanmış gizemli gençti. Hazel ise kaşlarını hayır anlamında kaldırdı. İçimin rahatladığını hissettim. Hazel'in yanında ki koltuğa oturdum.

''Hazel dün yaşadığın kötü olayı anlattı. Gerçekten çok üzüldük. Bizde istediğin kadar kalabilirsin eğer ailen de isterse onlar için de bir evlilik uzmanı ayarlayabilirim. Tabi, bu sorunu atlatabilirler mi bilemiyorum.'' Dedi Seçil Hanım yüzünü buruşturarak.

Şu hayatta en çok nefret ettiğim bir şey varsa o da bana acınmasıydı. Benim acınacak bir durumum yoktu. Lanet olası babamın hatasıydı işte. Kırılmamaları için sinirlendiğimi belli etmedim ve zoraki gülümsedim. Onların bir suçu olmadığını biliyordum insanlar kendini acımanın güzel bir şey olduğuna inandırmıştı. Eğer acırsan karşında ki senin vefalı bir insan olduğunu düşünür. Acı bütün zavallı insanlara çünkü sen vefalısın.

''Aklım annem de kaldı onu merak ediyorum yalnız başına kalmasını istemiyorum eve gitmem daha akıllıca olur ve gerçekten teşekkürler bizi düşündüğünüz için ama bu sorunu atlatamazlar sanırım.'' Ellerimi birleştirdim ve gözlerimi ellerime sabitledim.

''Ah, söylemeyi unuttum. Sen gece de eve dönmeyince annen meraklanmış beni aradı. Bizde olup olmadığını sordu. Hazel'in odasına baktım ama dönmemiştiniz. Hazel'le birlikte olduğunu söyledim annene rahatladı kadıncağız, cep telefonunu bile almadan çıkmışsın.''

YARALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin