Bölüm 19: KABULLENİŞ

748 31 12
                                    

Şarkı: Sia-my love
Şöminenin yanında ki sallanan koltuğa tünemiş vaziyette otururken sıkı sıkı tutunduğum umudun sönüşü, içimde bir yerlerin acımasına neden oluyordu. Yanan odunların sesinden başka duyduğum tek ses Alaz'ın nefesiydi. Donmanın eşiğinden sonra yün bir battaniyenin içerisinde, ateşin karşısında ısınmak öyle güzeldi ki... Bir anlığına her şeyi unutup kendimi ateşin gıdıklayıcı rahatlığına bırakmak istedim ama merdivenlerden gelen birkaç ayak sesi kalbimin tekrar korkuyla teklemesine neden oldu. Alaz'da sese dikkat kesilmiş görünüyordu.

''Uyuyormuş numarası yap,'' dedi kaskatı bir tavırla.

''Neden?'' diye sordum endişeli bir sesle fakat Alaz'ın emreden bakışları karşısında söylediğini yapmak zorunda kaldım. Gözlerimi kapattıktan birkaç saniye sonra kapı gürültüyle açıldı ve korkumun yüzüme yansımaması için battaniyeyi sıkmak zorunda kaldım.

''Söyle, Sedat'' Konuşan kişi Alaz'dı ve içeride olmalarından rahatsız olduğunu belli eden bir sesi vardı.

''Alaz Bey, amcanız kızı görmek istediğini söyledi. Onu siz mi getirirsiniz yoksa biz mi götürelim?''

''Kız uyuyor, görmüyor musun?''

''Görüyorum, efendim ama amcanız derhal getirilmesini emretti. Uyandırmanız gerekiyor.''

''Bende sana odadan çıkmanı emrediyorum. Kız yorgun ve uykusunu alacak. Şimdi, çıkın dışarı'' dedi Alaz ve ses tonu kesinlikle tavizsizdi.

Kapı kapandıktan sonra gözlerimi açtım ve titrek bedenimi hareket ettirmeye çalıştım. Konuşma saniyeler içerisinde başlayıp bitmişti fakat bana saatler geçmiş gibi geliyordu. Beni alıp, o adamın önüne bir yem gibi atacaklarından o kadar emindim ki şu an Alaz'ın gözlerine büyük bir minnetle bakıyordum. Beni götürmelerine izin vermemişti. Adamların neden geldiklerini zaten biliyor olmalıydı.

''Ben... Teşekkür ederim'' derken ellerimle önüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına ittim.

''Teşekkür edilecek bir şey yok.''

''Hayır, var. Amcan eminim çok öfkelidir. Beni çiğ çiğ yiyebilirdi.'' Ağlanacak halime gülerken ne kadar aptal göründüğümü düşündüm ve gülümsememi yüzümden hemen sildim.

Alaz, söylediklerimi umursamayıp kendine bir bardak su doldurdu ve beni görmezden gelerek kırılmaya yüz tutmuş bir sandalyeye oturdu. İçinde kaybolduğum yün battaniyeye sıkıca sarınmış onun gergin yüz hatlarını inceliyor, bir yandan da açıklama yapmasını bekliyordum. Fakat Alaz, her zaman ki gibi konuşmayacaktı. Elinde ki bardağı çevirerek dikkatle incelemeye başladı. Bu esnada yüzünde öyle bir ifade oluşmuştu ki yüzüne yansıyan duygunun pişmanlık olduğuna yemin edebilirdim. Benim için amcasının sözünü çiğnemişti, nedeni bu olmalıydı.

''Neden beni götürmelerine izin vermedin?'' diye sordum acı bir alayla.

Alaz, düz düz suratıma baktı. ''Biraz uyu diye ama görüyorum ki konuşmaktan başka bir şey yapmıyorsun.''

''Şu an beni aradıklarına eminim yakında buradan kurtulacağım,'' dedim onu duymazdan gelerek. Bu ruhsuz sözleri kanımı donduruyordu. Hayatımda tanıdığım en anlaşılmaz insandı.

Gözlerinde görmeyi beklediğim o duygusuz ifade yerine Alaz'ın gülümsediğini gördüğüm de kaşlarımı çattım ve bir kez daha onun değişen ruh halini izledim.

''Neden gülüyorsun?''

''Çünkü komiksin ve yerinde olsaydım damarıma basmazdım. Artık sus ve uyu.''

''Seni kışkırtıyor olmaktan korkmuyorum ve uyumayacağım. Ailem beni kurtarana kadar uyumak istemiyorum. Gelecekler.''

Çaresizlikten delirmiş birisi gibi konuştuğumu fark ettiğimde gözyaşlarımın yanaklarımdan usulca süzüldüğünü hissettim.

YARALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin