"Beş dakikadır seni arıyorum, teneffüs zaten on dakika!" diye homurdanarak çocuğun yanına yaklaştığında güldüğünü gördü. Ve gülüşünü görmek bütün kızgınlığını almıştı...
"Kendini yorma demiştim sana."
"Yorulduğumdan değil, beş dakikada hiçbir bok konuşamayız. Ona sinirliyim."
"Zaten anlatmayacağım Osamu. Sinirlenmene gerek yok."
"Anlatacaksın."
"Bana emir mi veriyorsun?"
"Yoo."
"İyi. Emirlere uymayı sevmem zaten." Bu da yediği dayakların başka bir bahanesiydi babası için. Söylediği şeyleri yapmayınca döver, sonra da bunun için Suna'yı suçlardı.
"Rica ediyorum."
"I-ıh, bu da olmaz."
"Çok acıyorlar mı?" Bir anda değişmişti ses tonu. Duyacağı cevaptan, acıyor demesinden korkuyordu.
"Ne fark eder? Her türlü oradalar zaten."
"Suna...baban mı yapıyor bunları?" Atsumu'yla oturup düşünmüş ve bu sonuca varmışlardı. Okuldan biri olma ihtimali yoktu. Hem Suna'yla problemi olan birini bilmiyorlardı, hem de olsa bile bunlar tek seferlik izler değildi. O yüzden buna ihtimal vermemişlerdi.
"Ne?" Suna şaşkınlıkla baktı ona. Şaşıracak bir şey yoktu, sadece soru sormuştu ama ilk tahmininde bilmiş olmasına şaşırmıştı.
"Baban mı?"
"Ne önemi var Osamu?" diye geçiştirmeye çalıştı onu ama bu belli etmişti tahmininde doğru olduğunu.
"Nasıl ne önemi var? Tanrım! Birlikte yaşadığın kişi, baban, bunu sana nasıl yapabilir?" Gerçekten akıl sır erdiremiyordu buna. Bir baba nasıl dövebilirdi ki çocuğunu?
"Konuşmak istemediğimi söylememe rağmen ne diye hâlâ soruyorsun?" diye sinirle konuştu çocuk. İstemiyordu işte, anlatmak istemiyordu.
"Çünkü-"
"Duymak istemiyorum, boşver." Sinirle geçti yanından. Bir anda atmıştı tepesi. Acınası hâlini öğrenmesini istemiyordu çünkü.
Osamu çocuğun arkasından bakmakla yetindi. Onu sinirlendirdiğinin, hatta büyük ihtimalle üzdüğünün farkındaydı ama bunun böyle olacağını biliyordu önceden. Bu yaraların hikayesini anlatmak hiçbir şekilde kolay olmayacaktı zaten..
Biliyorum bölümleri böyle kesik kesik atmam çok sinir bozucu ama bölüm atmamı isteyen bi bebişim oldu da..
Ve bi tane attım bu daha sinir bozucu im sorry