"i lately realize how much i love u"

1.2K 163 141
                                    

"Tanrım! Şu üstümün hâline bak! Mont olmasına rağmen ne kadar ıslanmış!"

"Benim kıyafetlerimden al, onları asalım kurusun."

"Tamam." Odaya ilerlediklerinde dolabını açtı Suna. O sırada Osamu da kıyafetlere göz gezdirmişti.

"Hangisini istersen al, hepsi olur sana."

Osamu rengini beğendiği bir kazağı alıp yatağın üstüne koydu. Suna da o sırada bir eşofman çıkarmıştı çocuğa.

"Yeni yaraların yok, değil mi?" diye sordu Osamu durgun bir sesle. Suna tişörtünü çıkardığı için morluklarla yüz yüze gelmişti yine. Onları görmek canını acıtıyordu.

"Hayır, birkaç gündür bir şey olmadı. Ara sıra duruluyor böyle. Yoruluyordur belki." diye mırıldandıktan sonra sweatshirtü üstüne geçirmişti.

"Battaniye alıp salona gidiyorum, giyinince gel." Osamu başını sallayınca odadan çıktı.

Antrenmandan sonra koçun dağıttığı etli börekleri yedikleri için aç değillerdi. O yüzden salona geçip koltuğa uzanmışlardı. Osamu arkada, Suna öndeydi ve Osamu'nun tek kolu çocuğun altındaydı. Televizyonu açmamışlardı çünkü evi dolduran yağmur sesini dinlemek çok daha güzel olacaktı.

"Hayatımın en huzurlu anını yaşıyorum şu an." diye mırıldandı Osamu uykulu sesiyle. Suna'nın kokusu zaten mayışmasına yetiyordu, bir de böyle sıcacık yattıkları için fazlasıyla uykusu gelmişti.

"Bir de bana sor." derken kendini çocuğa biraz daha bastırmıştı. Olabildiğince birleştirmek istiyordu bedenlerini. Onun bedenini kendi bedeninde hissetmek bütün yaralarının acısını alıyordu sanki

"Seni sevdiğim için o kadar şanslıyım ki.."

"Osamu, iyi misin?" Çocuğun pek de hayat dolu olmayan sesi endişelenmesine neden olmuştu. Neden bir anda depresifleşmişti ki?

"İyiyim. Sadece son zamanlarda daha çok fark ediyorum seni ne kadar sevdiğimi ve sana ne kadar ihtiyacım olduğunu." Suna yüzünde oluşan ufak tebessümle çocuğa döndü ve elini göğsüne koydu. Burunları birbirine değiyordu şimdi.

"Aynı şeyleri düşünüyoruz demek ki." diye mırıldandığında Osamu gözlerini kapatıp "ruh eşi olduğumuz belli işte." derken kıkırdadı hafifçe.

"Hep derler ya aşk anlaşılması güç bir şeydir diye. Ben sana aşık olduğum konusunda bir kere bile tereddüt etmedim." Osamu yüzünü çocuğun boynuna gömüp kokusunu içine çekti.  En sevdiği kokulardan bile daha güzeldi onun kokusu.

"Ben de öyle. Sanki...sanki senin doğru kişi olduğunu biliyordum."

"Sanırım bu konuda fazla şanslıyız."

"Hm hm."

Şu an o kadar güzel bir andı ki Suna için, uyuyakalma ihtimalleri aklının ucundan bile geçmemişti. Tek istediği Osamu'ya sarılmak, onun varlığını hissetmekti.

Çocuk başını biraz kaldırdığında Suna dudaklarını onunkilere sürtmüştü. Osamu'dan önce hiç kimseden hoşlanmamıştı, o yüzden birine karşı duygusal ve fiziksel çekim duymayı çok garipserdi ama şimdi garipsediği şeyi yaşıyordu.

"Benim için her şeysin." diye fısıldadı çocuğun alt dudağını dudakları arasına almadan önce. Dediği şey Osamu'nun kalbini titretmişti sanki. Birinin her şeyi olma düşüncesi...güzeldi ama aynı zamanda çok da ağırdı.

"Sana aşığım Suna Rintarō." Dudaklarını yine uyum içinde hareket ettirmeye başlamışlardı ama bu sefer uzun sürecek gibi durmuyordu çünkü ikisi de birbirleriyle sarhoştular şu an.

Öpüşmeleri son bulduğunda Suna başını çocuğun göğsüne yasladı. Böyle yapınca kalp atışlarını çok rahat duyabiliyordu ve duyduğu şey garip bir şekilde rahatlamasına yol açıyordu.

Osamu yüzünü önündeki saçlara bastırıp bir öpücük bırakmıştı. Onun kokusuyla uyuyacak olmak bedenini iyice mayıştırmıştı ve artık dayanamıyordu göz kapakları.

bruises || SunaOsaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin