Kardeşinin şaşkınlık dolu çığlığıyla uyandı Selin. Uykunun verdiği dalgınlıkla “niye bağırıyor bu, sabah sabah!” dedi, eli otomatikman telefonuna giden Selin. Saat 9’u çoktan geçmişti. Yaz tatillerinde geç uyanmak normal bir şeydi onun için. Yaz tatillerinde normal bir şeydir tüm öğrenciler için. Yatakta on dakika kadar daha kaldı. Sabahın verdiği uyuşukluk onu yatakta tutuyor, habire esniyordu yumuşak yatağında. Sonunda yataktan kalkmak zorunda kaldı, çişini daha fazla tutamayacak olan Selin. Tuvalete doğru uykulu uykulu giderken kardeşi Buse, önünü kesti, sabahki aynı şaşkınlıkla. Elindeki Rosie’nin karton kutusunda bir civcivin çıkabileceği büyüklükte bir delik vardı. O deliği ablasına gösterip:
-Bak abla küçük Rosie’nin yaptığına. Kendi evine büyük bir kapı açmış, sabah onu parmağımı gıdıklarken yakaladım.
Uykunun verdiği dalgınlıktan bu sözlerle ayılan Selin, hemen parmağına baktı kardeşinin.
-Bir şeyin var mı, kanatmış mı?
-Hayır, abla beni seviyor küçük Rosie. Herhalde canı oyun oynamak istemiş, beni uyandırmaya çalışıyordu.
Küçük kardeşinin yanağına tombul bir öpücük verdikten sonra elindeki kartonu aldı. Babasının civcive yaptığı kartonda hiç delik yoktu. Zaten geceleyin koyuyorlardı onu. Kartonunun zemin kısmında bir delik açmıştı siyah civciv. Bu delikleri nasıl yapıldığını hatırladı, eline aldığı kartonu inceleyen Selin. Demek ki üç gecedir devam eden tıkırtılar buydu. Kartonu gıdıklayıp kendine bir çıkış yolu açmıştı Rosie… Bu, dün sabah başının dibinde dikilmesini, bu sabahta Buse’nin parmağını gıdıklamasını açıklıyordu. Bu civciv de bir tuhaflık vardı. Kardeşine hala masumca gelen bu tuhaflık Selin’i tedirgin etmişti. Hemen kardeşine civcivin şu an nerede olduğunu sordu.
-Bilmiyorum abla, bugün peşimden gelmiyor.
Mesanesini patlayacak şiddette gelen çişini unutup, kardeşiyle birlikte bütün odaları aradılar. Hiçbir yerde yoktu küçük civciv. Buse, civcivinin kaybolduğunu düşünüp ağlamaya başlarken Selin, civcivi hala bulamamalarının korkusunu yaşıyordu. Neredeydi bu lanet civciv? Neden saklanıyordu onlardan? Artık civcive karşı olan şüpheleri gerçeğe bırakmıştı yerini. Çoğu rüyasında gerçekleri görürdü Selin, diğer insanların aksine. Bu civcivde şeytani bir şey vardı. Mezarlıkta bulmaları ayrı bir belirsizlikti. Kardeşine, civcivi mezarlıkta bulduğu sıra annesini görüp görmediğini sordu. Küçük Buse, ablasının yüzündeki endişeye şaşkınca bakarak, Rosie’ den başka bir civciv veya tavuk görmediğini söyledi. İdrarının daha fazla tutamayan Selin, tuvalete giderken kardeşine:
-“Boşver, şimdi çıkar bir yerlerden” diyerek avuttu onu. Küçük kardeşi hala civcivini ararken siyah civcivin alnındaki haç işaretini düşünüyordu Selin. Tuvalet kapısını açar açmaz çığlık atması bir oldu Selin’in. Tuvalet fayansları yeşil pis bir sıvıyla boyalıydı. Ancak daha korkuncu ağzındaki küçük pis fareyle civciv Rosie’ nin bulunmasıydı. Artık küçük falan sayılmazdı. Bir tavuk kadar büyümüştü. Ancak tavuğa dönüşmemişti. Sadece küçük civcivi aynı oranda büyütmüş gibiydiniz. Selin’in attığı çığlıkla yanına gelen annesi ve Buse birbirinden farklı tepkiler verdiler. Buse de Selin gibi büyük bir çığlık atıp adeta aklını kaçırdı. Annesinin bacaklarına sarılıp peşinde bir canavar varmışçasına tırsıyordu. Ancak annesi soru işaretiyle iki kızına bakıyordu. Sevda’nın gördüğü tek şey Küçük Rosie’ nin tuvalette “cikcikliyor “olmasıydı. Selin, on beş yaşında olmasına rağmen altına kaçırmıştı. Bunu gören Sevda kızının yanağına okkalı bir tokat attı:
-“Kendine gel kızım, noluyor, neyden korkuyorsunuz. On beş yaşındasın aklına başına devşir!” diye Selin’i sarsarken Selin hala delirmişçesine tuvaletteki civcive bakıyordu.
Kucağında küçük kızı Buse, “öcü,öcü” diye bağırırken daha fazla dayanamayan Sevda Hanım sinirle bağırdı. “Yeter artık, kendinize gelin ikiniz de! N’oluyor, daha dün sevdiğiniz civcivden mi korkuyorsunuz!” diyerek tuvaletin kapısını kapattı.
Bir saat kadar iki kızı da sakinleşmiş olan Sevda, sakince sordu Selin’e:
-Selin ne gördünüz kardeşinle birlikte? Anlat bana kızım -, korkuyorum ikiniz için de…
-Aa- aanne tuvaletteki o “şeyi” görmedin mi cidden… Rosie tavuk kadar büyümüş, alnındaki o beyaz haç işareti var ya hani? O haç adeta parlıyor. Ağzında da pis bir fare vardı. Duvarlar da yeşil sıvıyla boyanmıştı. Gerçekten hiçbir şey görmedin mi?
-Kızım aklını mı kaçırdın sen. Tuvalette sadece küçük Rosie var. Şirin şirin ötüyor. Olan bu…
-“Hayır, anne o öcü olmuş, pis o pis! Onu istemiyorum, korkuyorum ondan…” diye araya girdi küçük kızı. Bir tek kendisi mi göremiyordu bunları. Kafası çok karışmıştı. Onları yatıştırdıktan sonra eşini aradı. Ne yapacağını bilemiyordu. İki kızına birden ne olabilirdi. Acaba sorun kendisinde miydi? Yoksa o mu göremiyordu? Bu düşünce karmaşası altında kızları çığlığı bastılar gene. Buse kendisine sarılırken Selin, kapıya doğru koşup rüzgarın kapatma şiddetiyle mutfak kapısını kapattı.
-Şimdi n’oluyor, aklımı kaçıracağım!
-Nasıl duymazsın… tıkırtılar eşliğinde derinden gelen pis bir hırıltı sesi geliyor tuvaletten!
-Ne hırıltısı be! Tek ses yavrucağın “cik cik” sesi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM KONÇERTOSU
HorrorÇocukluktan beri iki arkadaş, Fatih ve Selin, Başlarına gelecek Timor'un Laneti İlk kurbanlar, Çoktan seçildiler bunun için Bundan bihaber...