"Artık üzülmüyorum.
Aynaya baktığımda mesela, yansımamın yanaklarından akan kanı görüyorum ama acıyı hissetmiyorum.Geçmişi fark ediyorum, ellerimi koparıyor dokunamayayım diye geleceğe; bacaklarımı kırıyor hayallerime yürüyemeyeyim diye.
Ama...
Ama artık hissetmiyorum.
Söyleyin bana; hayatın tozuna toprağına bulanmış bir insanın bir avuç çamurdan ne farkı vardır?
Hele de ağlıyorsa...
Size sadece ruhuna şekil verip kurutmak için güneşe bırakmak kalır.
Sonra hazır.
İpleri kendi parmaklarını kesen, kilden bir kukla."
-Him Hana/ Eskiz 321
Beş Yıl Önce/ Seul Spor Lisesi
Hana, bir grup kızdan duyduklarıyla yemekhaneden adeta fırlayarak çıkmıştı. Korkudan ve gerginlikten elleri titriyor, kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
Telefonunu çıkartıp arkadaşlarını aramak istedi ama açmayacaklarını bildiğinden bu fikirden hemen vazgeçti. Koştu, koştu, koştu...
Ders aralarında gizlice sigara içtikleri, okulun kör noktasında kalan o duvar dibine doğru bütün gücüyle koştu.
Artık bitmişti, ondan bu kadardı. Onun sözlerini bu kadar gözardı edebiliyorlarsa yokluğuna da katlanacaklardı. Bırakacaktı artık onları, hayatlarından def olup çıkacaktı. En sonki atışmalarından sonra bir daha kavga etmeyeceklerine dair verdikleri söz uçup gitmişti anlaşılan.
Kendi kendine onları umursamayacağına dair söz verse de yine de merak ediyordu işte. Onlardan başka kimsesi yoktu; sevgisiz geçen yılları ve duygusuz geçen çocukluğunu hatırlıyordu. Bir daha yapabilir miydi bunu? Bir daha yalnız kalabilir miydi?
Bilmiyordu.
Bilmediği için de koşmaya devam ediyordu.
Nefes nefese bir halde önüne çıkan köşeyi döndü, titreyen ellerini pileli eteğinin uçlarına sürttü. Nefesleri mümkünmüş gibi daha da hızlanırken adımları bıçak gibi kesildi; nefret ettiği rüzgârın etkisiyle hafifçe sendeledi. Boğazı kurudu biraz, susadı aniden; kalbi kırılır gibi oldu orta yerinden.
Çünkü karşısında tam da beklediği gibi bir manzara vardı.
Sejun, alt sınıflardan bir çocuğu duvara yaslamıştı. Gözü dönmüş bir şekilde suratına doğru bağırıyor, okul gömleğinin yakasını çekiştiriyordu. Çocuğun yüzü gözü dağılmıştı, elleri titriyordu korkudan.
Hana'nın gözü usulca Seungwoo'ya doğru kaydı. Elinde dövdükleri çocuğa ait olduğunu tahmin ettiği bir telefon tutuyor ve onun ekranına dünya üzerindeki en önemli şeyi görmüş gibi bakıyordu. Hanse de hemen yanındaydı. Bir elini destek olmak ister gibi arkadaşının omzuna atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Juliet Is Dead
FanficHwang Hyunjin, Kim Hana'nın canını yakmak istiyordu. Çünkü onun daha önce hiç ağlamadığını duymuştu.