MULTIMEDIA'DA FRANK STORM AMCA VAR. BİRAZ KISA BÖLÜM OLDU AMA OLSUN, BİR DE ÖNÜMÜZDEKİ BİR İKİ HAFTA BÖLÜM ÇIKMAYABİLİR, SEBEBİ DERSLERİM. ONA GÖRE. İYİ OKUMALAR. :*
-Aysimayaz-----------
"Anne, sen ne yapıyorsun burada?" dedim Brynn'ın kucağından inerek. Bana doğru yaklaşırken biraz sinirli duruyordu. Brynn'a döndüm. Çantamı açıp bir paket kaya tuzu çıkarttım ve ona uzattım.
"Bak, bu tuzu al ve bu kadını gördüğün an üzerine fırlat, tamam mı? Geldiğimiz yere dön ve onlara burada olduğumu söyle Brynn." dedim ve onu ittirdim. Belimden tekrardan silahımı çıkarttım ve ona doğrulttum. Bana gerçekten sinirle bakıyordu. "Neyin var Angel?" Silahımı ona doğru savurdum. "Seni yok etmiştik, nasıl geri geldin?" dedim bağırarak. Gülerek bana daha çok yaklaştı. "Her şey yok olamaz, Angel. Ve sizi büyük bir zevkle öldüreceğim.." diyerek kahkaha atmaya başladı. Silahı elime alıp ona doğru ateş ettim. Yok olunca da koşarak Brynn'ı yakalamaya çalıştım ama görüş alanımdan çıkmıştı.Aşağı doğru koşarken saçımı tutan bir kuvvetle ayaklarım yerden kesildi. Acı içinde bağırarak kafamı tutuyordum. "Sana ne dedim ben?!" diye bağırdı. Sonra elini kalbimin olduğu tarafa götürdü. "Bir şeyler hala yaşıyor." Sonra yok oldu! Sinirle solurken çığlık atarak kendimi yere bıraktım. Ne salak biriydim ben? Neden neler olduüunu anlayamıyordum?
Kolyeyi yakmıştım, bana verdiği her şeyi tek tek yok etmiştim.. Ne vardı anlamıyorum. Biraz daha ağlarken yanımda hissettiğim esintiyle ayağa kalktım. "Castiel?" Sonra onu beklemeden eğilip ona sarıldım. Hüngür hüngür ağlıyordum. Sonra o da ayağa kalktı. "Angel, neyin var?" dedi bana bakıp.
"B-ben.. Annem." dedim ve onu itip yüzümü sildim. "Senin amacın ne!" diye gürledim. "Defol git buradan Castiel!"
"Angel, az önce bana sar-
"Çünkü üzgündüm Cass! Zayıf anımdan faydalanmana izin vermeyeceğim, kapiş?" dedim ve yola inip sığınağa ilerledim. O da arkamdan bakakalmıştı herhalde.Sığınağa girince kapıyı açtım ve bağıra çağıra içeri girdim. Deli gibi etrafta annemden kalan son bir şeyler arıyordum. Neydi onu hala dünyaya bağlayan şey? Elini kalbime götürmüştü, acaba hala ona olan sevgim mi bağlıyordu onu? "Sam!" Beni deliymişim gibi izleyen Dean'e baktım.
"Sam! Buraya gel!" diye haykırınca paldır küldür yanıma koşan Sam'e baktım. Peşinden de Brynn geldi. "Ne oluyor An?" dedi Dean.
"Annem hala burada! Ne var Sam? Onu buraya ne bağlıyor?" dedim bağırarak. Koşarak odama gittim. Çekmecelerimi açtım, her şeyi dağıtıp tüm kıyafetlerimi tek tek kontrol ettim.
"Angel sakin olur musun?" diye beni sarstı Kevin. Odama giren tek kişiydi. "Önce testleri halletmek istersin sanıyordum?" deyince birden derin bir nefes alıp sakinleştim. "Kev, annem burada ve git gide öfkeleniyor." dedim. Kafa salladı.
"Bak, senin için bir av buldum. Sen Bobby John ve Brynn'ı alıp git. Brynn eve dönmeli." dedi. Kafamı salladım ve çantamı alıp odadan çıktım. Herkes içeride beni bekliyordu.
"Selam, tekrardan. Ben gidiyorum. Brynn, eve gidiyorsun. Hemen. Bobby John, sen de hazırlan." dedim ve merdivenlerden çıkarak onları izledim. İki dakika içinde hazırlardı ve Brynn'ı arabasının önünde durduk. BJ arabaya -bizim arabaya- bindirip Brynn'a baktım.
"Bu kadar?" dedi gülmeye çalışarak.
"Bu kadar." dedim yutkunarak. Sonra elini uzattı. "Seni tanımak güzeldi, Ajan." gülerek elini tuttum ve kendime çekip onu öptüm. Bir süre sonra bizim arabadan gelen sesle Brynn'ın omzuna doladığım elimin orta parmağını BJ'e kaldırdım. Bana gülerek kafa salladı. Ondan ayrılınca bu sefer bana sarıldı. "Bir daha görüşmek üzere.." Kafamı umutla salladım. "Dört gözle bekleyeceğim, ama yakın bir zamanda olmasın." Gülerek arabaya bindirdim ve arkasında el sallayarak kendi arabama ilerledim. İçine binince Bobby John'un saçma bakışlarıyla karşılaşınca arabayı çalıştırıp Kevin'i aradım. "Kev, olay nedir?""Eee bir saniye. Hah! Buldum. Dün gece olmuş. Topeka'da. Winter Millon saat 3.23 sularında Tarihi Kansas Müzesi'nde ölü bulunmuş. Boynunda ısırık varmış ve kalbi yokmuş." dedi. Kafa salladım.
"Testlerden haber ver Kev.""Off, Angel. İkinci test için düşen bir meleğin özünü bulup bir şeytana aktarman lazım." O ne be öyle?
"Tamam, Castiel'e söyle o halleder. Özü bulunca beni arayın." dedim ve telefonu kapattım. Bobby John bana bakıyordu. "Angel, ben kendime takım elbise almadım." Derin bir nefes verip şarkı açtım."Aferim sana gerizekalı." diyerek şarkıyı söylemeye başladım. O da bana eşlik etmeye başladı. Arabadan sıcaklık düşünce hemen arabayı durdurup kapının yanından bir tuz aldım. "Haydi bakalım sürtük, göster kendini." dedim ve beklemeye başladım. Bobby John gülerek bana baktı. "Büyük annem hakkında çok güzel konuşuyorsun." Minik bir kahkaha attım.
"Büyükbaban da bana aynılarını söylemişti, aldırma." dedim ve annemi beklemeye devam ettim. Yaklaşık on dakika sonra herhangi bir şey olmadığını anlayınca da tekrar yola devam etmek için arabayı çalıştırdım. Biraz dikkat edince sadece klimaların açık olduğunu anladım.
Yarım saat sonra bir motelin önünde durduk. İçeri girince çok sevimli bir kızla karşılaştık. Bobby John kızı keserken ben de bir oda istedim. "Ayrı yataklar olsun, lütfen." dedim gülümseyerek. Anahtarları uzatınca BJ elini uzatıp aldı ve kıza teşekkür edip odaya girdi."Hepimiz Dean Winchester'ız." dedim göz kırparak. Gülerek kafa salladı ve çantadan bir badi çıkarıp giydi. Ben de gömleğimi giymeye başladım. Şortumu çıkartıp pantolonumu giyerken bana hayvan gibi bakan Bobby John'a baktım. "Yavaaş!"
Kafasını başka yöne çevirdi. Pantolonumu giyince ceketimi de sırtıma geçirip kendime bir FBI cüzdanı aldım. Arabaya atlayıp eve gelince kapının önünde birçok siyah giyinmiş insanla karşılaştım. Arabadan çıkınca güneş gözlüklerimi taktım ve eve girdim. Yanıma gelen bir adama kimliğimi gösterdim. Biraz gülümsedikten sonra bana bir odayı işaret etti. Odaya girince belime bir silah tuttu ve boynuma eğildi. "Şşş, sakın bağırma." Ben neler oluyor diye düşünürken beni bir koltuğa itti. "Kimsin sen, ajan.. Border?" dedi gözlerini kısıp bana bakarken. "Bu kimliklerle gerçek bir ajanı mı kandırıyorsun?" İçimden küfür ederken dışardan sadece ona bakıyordum.
"Bunun sahte olduğunu bir ajan bile zor anlar. Asıl sen kimsin?" dedim sinsi bir gülüşle. Kaşlarını kaldırıp gülümsedi ve elini uzattı. "Frank Storm." Storm.. Storm?!"Sen.. Ölmemiş miydin?" dedim şaşkınca. "Senin adını Mount Massive Asylum'da duymuştum." Gülerek kafa salladı. "Vay canına.. Böyle güzel kızların avcı olabileceği aklıma gelmezdi. Şimdi, ne arıyorsun anlat bakalım." dedi ve koltuğa oturdu.
"Bilemiyorum. Vampir olabilir, kurtadam olabilir..?" Kafasını kaldırıp kahkaha attı. Bir süre sonra bana ciddi bir halde baktı. "Sende John Winchester'a benzeyen bir ifade var.. Yoksa onun kızı mısın?" dedi şaşırarak. Kafamı salladım. "Eee.. Torunuyum desek daha doğru." dedim.Kafa salladı.
"Bir Winchester, ha? Seninle çalışmak büyük bir zevk olacak." dedi ve elini uzattı. Elini sıkarken koluma bir kelepçe taktı. "Ne zaman bir şeytan kokusu alsam, gözlerim seyirir ufak sürtük!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ve Hayatım |SUPERNATURAL|
FanfictionDoğuştan lanetli bir aile. Winchester'lar... Her anını ölüm korkusu ile yaşayan 3 avcı, 1 melek. Boğucu bir hayat ve insanlık için verilen zor ve son kararlar.. Angel, Dean, Sam ve Castiel'ın hayatlarından bölümleri okurken heyecanlanacaksınız.. © T...