Bölüm Sekiz - Karanlık

1.1K 68 24
                                    

KARARTI

8.Bölüm:"Karanlık"

Ben hep yeni başlangıçlardan korkmuşumdur. Yeni kitaplara,yeni arkadaşlıklara. Çoğu insan sonunu bildiği kitabı tekrar okumayı saçma bulur. Şayet asıl saçmalık kendi düşünceleridir. Onlar benim için güvenli bir sığınak.Uzun zaman önce kütüphanede gezerken adımlarım oraya,o kitaba gitmişti. Mavi kapaklı ,beyaz kabartma harflerle oradaydı.

Hiç bir kitapla bağ kurdunuz mu?

O bağı kurmuştum. Dikkat çekmeyen bir yerde beni bekliyordu. Gerçekten beni bekliyordu. Dokununca yanan parmak uçlarım ve çocuksu merakımla o kitaba başladım.

Peki bir kitap karakterinin ölmesi sizi ne kadar etkiler?

Histerik bir gülüşün ardından gece geç saatlere kadar ağlayıp,satırları binlerce kez ,harfler birbirine iki aşık gibi dolanana dek okuduğumu hatırladım. İnanmak istemiyordum.

Öldü.

Yazarların acımasız olduğu düşünürüm. Belki de hayatınızı değişterecek bir kitap karakterini acımasızca katlediyordu. Yani ipler daima yazarın elindeydi. Ve ben de oldum olası yazarlara güvenmem. Sonunu bildiğim kitaplar bana güven veriyor.

Peki sen güvenir misin ?

Başımı kitaptan kaldırırken hemen yanımda duran camdan dışarıya baktım. Tüm gün yağmurluydu hava zaten eylül ayında ve Mardin'de olduğumuz gerçeği beni şaşırtmıyordu. Bir gün hava kavurucu bir sıcaklığa dayanırken,ondan sonraki gün böyle yağmurlu olabiliyordu.

Masamda duran kahve,soğumaya yüz tutmuşken bir yudum aldım. Seviyordum kahve ve kitap ikilisini. Kim sevmez ki?

Kantinde benden başka üç kişi vardı. Bugün ortalık biraz daha ıssızdı sanki. İkinci dersime de girdikten sonra Buse'yi beklemek için direkt buraya attım kendimi.
Ders çıkışına ayarlamıştık şu proje meselesini. Ve evet. Şimdiden pişman olmuştum sanki hayatım çok düzenli ve mükemmelmiş gibi başkalarını da hala düşünme azmimi kutluyorum.

Kendime biraz daha sövdükten sonra Buse'yi gördüm. Havalı olmaya mı çalışıyordu yoksa normal yürüyüşü mü böyleydi bilmiyorum ama komik olduğu kesindi. Kim ağzı bir karış açık dolaşır ki?

Zor olsada ciddiyetimi kurmayı sağladım. Boğazımı temizledikten sonra Buse 'de yanımda bitmişti.

"Ah ,canım çok beklettim mi?"

Sahte bir tebessümü yüzüme yerleştiriken

"Yo,yeni gelmiştim.E ne yapıyoruz yani benim çok vaktim yok."

"Yani burada olmaz ben seni evime davet etmek istiyorum orada daha rahat hallederiz. "

NE?

"Maalesef Buse. Yani ben gelemem."

Yüzündeki gülüşü yavaş yavaş solarken,asla gitmeyi düşünmüyordum.

Masanın üzerindeki ellerimi tutarken,yavru bir kedi gibiydi.

"Sana ihtiyacım var. Biliyorsun. Lütfen en fazla bir saat. Gerçekten." Parmağıyla bir diye işaret ederken hem komik hem de üzgün görünüyordu.

"En fazla bir saat fazlası yok. Tamam?"

Hemen boynuma atladı.

"Tamam Buse boğacaksın beni."

"Çok çok teşekkür ediyorum. Gerçekten çok iyisin."

"Gidelim mi?"

Çantasını hemen alırken

"Tabii ,hemen."

Masanın üzerindeki kitabımı çantama tıkıştırdım ve çöpleri de elimde buruşturarak yakınımda bulunan en yakın çöp kovasına attım.

🕸

Yaklaşık yarım saat sonra nihayet Buse'nin evine gidebilmiştik. Evleri en az bizimki kadar büyük ve gösterişliydi.

"Çalışma odasında çalışalım,hem abim yok. Rahat rahat çalışırız. "

"Farketmez."

Buse bana yolu gösterirken kahverengi kapıyı açtı. Oda o kadar boğuk renklerle dizayn edilmişti ki hayatımın beş yılın almışlar gibi. Yani en azından beyaz olabilirdi. Her şey çok koyu.

"Sen burada otur ,ben bilgisayarımı kapıp geliyorum. Kafana göre takıl."

"Tamam." Ruhsuz bir bakış atarken
,gitti.

Kahve tonlarında olan hırkamı ve çantamı masaya bırakırken,etrafı incelemeye başladım.

Raflar kalın kalın kitaplarla doluydu. Ve büyük bir cam olmasına rağmen güneş ışığından o kadar da yararlanmıyordu . Havanın kapalı olması da etken olabilir.

Gözlerim aşağı rafa kayınca ,diğerlerine göre ince bir kitabı elime aldım. Garip bir dokusu vardı.

Kapağı açacakken,

"Bence açma,kuzenim biraz takıntılıdır bu konularda."

Korkudan ellerimden kayıp giden kitapla gözlerimi konuşan kişiye çevirdim.

Yirmili yaşlarının başlarında şık giyimli bir adamdı.

"Sen kimsin?"

Alayla karışık dudağı yukarı kıvrıldı.

"Asıl sen kimsin? "

"Ben Buse'nin arkadaşıyım." Yo değilsin.

Kes sesini.

"Ha.Anladım."

İki adımla yanıma gelirken uzun boyu dikkatimi çekmişti kısa bir kız olmamama rağmen onun yanında epey kısa kalıyordum.

"Ben Arda." Sağ elini bana uzatırken saniyelik idrak edemedim. Daha sonra ellimi ona uzattım ve tokalaşırken

"Ben de Berze."dedim . Elim hala avcunun içindeyken kaşları çatıldı

"Berze? Anlamı nedir?

Tam söyleyeceğim zaman ,onu gördüm.

Dağhan'ı.

Kapkara gözlerini görünce karnıma tekme yemiş gibi oldum onun gözleri ise sadece Arda ile kenetlenmiş ellerimizdeydi.

Ve o an anladım bu adam çok tehlikeliydi. Gözleri ile ikimizi de paramparça edecekmiş gibiydi. Gözlerinde ki ateş ikimizi etrafını sardı. Nefes alamadığımı hissettim.

"Arda?"

Sesi ölüm gibiydi.

KARARTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin