Bölüm 33

230 17 13
                                    

~4. Yıl~

{Bir önceki bölümden yaklaşık 1.5-2 ay sonra}
"Bazu ayrılıklar acıtır, bazıları yaralar.. ama her ayrılığın bir sonu vardır, değil mi? Öyleyse neden benimkinin... bizimkinin bir sonu yoktu?..
Unutmak, kolay yolu seçmek demekti.. ama bırak unutmayı, aklımdan bir saniye olsun çıkmıyor ki!..
Bazenleri hissettiğim bu yoğun his, beni yamıştmasa gerek... bir şeykerin iyi gideceğini hissediyorum..."

Bunları yazdıktan sınra dın bir kez sesli okuyup Uğurböceği desenli günlüğünü kapattı. Asmalı çatıda oturuyordu.. Karşısında da onu silüet olarak izleyen Kara Kedi vardı..

Elini yanağına yaslamış, Uğurböceği'nin günlüğüne yazmasına bakıyordu. El yazısına yakılı kalmıştı... Daha sonrasında Ub'nin ayağa kalkıp yoyosuna gelen çağrıyı cevapladığını duymamıştı bile.. günlüğe bakarken dalmıştı.. Sonrasında Uğurböceği'nin elini masaya koymasıyla kendine geldi.. Elini kendi elinin üstüne koymuştu çünkü...

Toparlandı. Uğurböceği'ne bakmaya başladı. Akuma alarmu olsa gerekti. Ama bu sefer Uğurböceği oradan ayrılırken, gördüşü görüntü kaybolmadı. Hala leydisinin yanındaydu ve telefonda konuştuklarını duymamıştı. Ancak geçen konuşma şöyleydi:
R: Uğurböceği, orda mısın?
Ub: Evet, ne oldu?!
R: Zafer Takı, aaah!! Çabuk, buraya gelmelisin.. keşke bu şeyi yok edebilecek bir güç olsaydı...
Ub: Tamam, hemen geliyorum..

Yok etme gücü.. aslında böyle bir güç vardı.. Kara Kedi'nin kediklizmi... ama şu an Kara Kedi olamadığından, onsuz idare etmesi gerekecekti.. yine de yol boyunca kediklizmi ve Kara Kedi'yi düşündüğü için Kara Kedi'nin gördüğü görüntü kaybolmamıştı...

~Ub olay yerine geldiğinde~
Ub: Hey Rena, burda neler oluyor?!
R: Şu yapışkan şey, bi türlü alt edemiyoruz onu!!
Ub: Kraliçe arı nerede?!
R: Onun zehrini kullandık, ama kendşni ikiye bölüp diğer parçasını serbest bıraktı.. Şimdi ne yapacağız?!
Ub: Şanslı tılsım!!!

Şanslı tılsımdan çıkan şey bir yüzüktü. Yüzüğün üzerinde parlak, göz kamaştıran bir ayna vardı. Açıkçası kara kedi'nin yüzüğüne benziyordu. Bu yüzük, savaş sırasında Kara Kedi'nin Uğurböceği'nin aklından çıkmamasını sağlamıştı..
O sırada Kraliçe arı elindeki yüzüğü gördü
Ka: Bir yüzük mü? Bununla ne yapacaksın ki?
Ub: Keşke kediklizm gücünü taşıyabilseydi bu yüzük...
Ka: Kediklizm mi? O da ne?!
Ub: A-şey boşver onu şimdi, odaklanmalıyız.

Ub yüzükle ne yapacağını düşünürken yağışkan sülük (yani akuma) Zafer Takı'nın her bir yanını sarmıştı.. Aynı zamanda insanlara da saldırıyordu. Eğer herhangi bir kişiyi içine hapsederse onları nefessiz bırakabilirdi.. Uğurböceği acele etmeliydi. Önce insanları kurtarmalıydı.. Yoksa çok geç olabilirdi...
Ub: Ren! Sen yapışkana batmış olan insanları kurtar. Kaplumbağa, sdn de bir kalkan oluştur ki bu yapışkanımsı sülük daga fazla yayılmasın
R&K: Tamamdır Uğurböceği!!

Uğurböceği de kendi hamlesini yapmıştı. Bu canavar şey sülüğe benzese de, elbette ki gözleri olmalıydı. Bir yerlerde gözükmeliydi.. Etrafına bakınırken sonunda bir çift parlayan ışık gördü.
İşte!! Elindeki yüzüğü aynalı tarafına çevirdi. O parlayan gözlere doğru doğrulttu. Evet! Dikkati dağılmış ve geri çekilmişti.. Ama Ub o sülük geri çekilirken altından çıkan şeyi görünce şaşkınlığa uğradı..
Neredeyse sülük yığınına hapsolmuş bir kişi vardı orada..

Uğurböceği o hapsolmuş kişinin yanına giderken Rena v Kaplumbağa da akumayı salmayı başarmıştı. Kaplumbağanın kalkanı sayesinde akuma o çevrenin dışına çıkamıyordu.. Sülüğün neredeyse içine aldığı kişi, yere yapışmış ayaklarını kurtaramaya çalışıyordu.. Uğurböceği yoyosuyla hamle yapıp onu ordan çıkardı ve Zafer Takı'nın tepesine taşıdı..

TuhafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin