bir

600 38 35
                                    

klasik dünyanın klasik bir günü, dışarıda yağmur yağıyordu ve bulutların ardından çıkan güneş sayesinde gökkuşağı oluşmuştu. Sehun ise tüm arkadaşları uyurken bu güzel havanın tadını çıkarmak yerine dağınık evi topluyordu. sarhoş olmamalarına rağmen -tamam, gecenin sonlarına doğru baya sarhoşlardı- evin altını üstüne getirmişlerdi.

akşam olanlar aklına geldiğinde utançla yüzünü buruşturdu, en başından beri biliyordu ki arkadaşlarına uymak büyük bir hataydı. geceye dair hatırladığı son şey poposuyla ismini yazdığıydı, içten içe yapmış oldukları son şey olmasını diledi.

Baekhyun dolaptan aldığı suyu başına dikerken göz devirip koltuğa oturdu. telefonuna bakmaya korkuyordu, yaklaşık beş tane insanı işletmişti.

"ya dava edilirsek?"

onun yapamadığını Baekhyun yaptı, telefonu açıp boş bildirim panelini gösterdi.

"edilm-"

asla çalmayan telefonu çalıyordu.

bilinmeyen numara inatla aramaya devam ederken panikle ayağa kalkıp yerinde zıplamaya bağladı. kesinlikle başına bela almıştı!

"şu genç yaşımda hapislerde çürüyeceğim, Baekhyun! ya da borç ödemek zorunda kalacağım! hepsi sizin yüzü-"

"telefonu açtım," diye fısıldadı. "bağırmayı kes ve konuş şununla, aptal."

tamam, kurtuluşu olmadığı belliydi. olumlu düşünmeye çalışıyordu ama, tanrı aşkına, arayan büyük ihtimalle işlettiği kişilerden birisiydi. kesinlikle başına bela alacaktı.

terleyen avuçlarını eşofmanına silip telefonunu eline aldı. Baekhyun onunla dalga geçiyor olmalıydı. cidden aramayı cevaplamıştı.

"alo?"

"beni tanıyor musun? büyük ihtimalle hayır. dün akşam, beni aradın ve seninle evlenip evlenmeyeceğimi sordun."

Sehun nefesini tuttu. bir oyun yüzünden sormuştu bunu, gerçek mi sanıyordu?

"seninle evlenirim."

"ne? hayır— bak, dün sarhoştum. anlıyor musun?"

Baekhyun, koltuktan kalkıp kulağını telefona yasladığında ona sinirle baktı. hepsi onun suçuydu, biraz da Seulgi'nin. bu iki deliye asla uymaması gerekiyordu.

"evet, anlıyorum ama sen de beni anlamalısın. telefonda kendimi ifade edemiyorum. atacağım adrese gelebilir misin?"

"ha— Baekhyun, dur!"

"adresi atın lütfen!"

Baekhyun onu odasına çekiştirip, kıyafetlerine bakarken tek bir kelime bile söyleyememişti. çünkü biliyordu ki arkadaşı asla vazgeçmeyecekti.

***

"mükemmel oldun!"

gerçekten mükemmel olmuştu. moda tasarım okuyan üç arkadaşa sahip olmak bazen iyi olabiliyordu —çünkü Sehun'a kalsa dışarı eşofman ve kazakla çıkardı.

"adresi atmış, bekliyorum yazmış. cidden gitmem gerekiyor mu? ya organ mafyasıysa?"

Joohyun, elinden telefonu almış ve adrese haritada bakmaya başlamıştı. kuyruğu Seulgi hemen arkasındaydı. onları tanımayan birisi Seulgi'yi Joohyun'ın kölesi falan sanabilirdi. Joohyun daha söylemeden Seulgi istediği şeyi anlıyor ve onun için hazırlıyordu.

"organ mafyası teorisi mantıklı çünkü adam Sehun'umuzu aşırı pahalı bir restorana davet ediyor."

"mümkünse poponu koru." Baekhyun, bunu dediği gibi Sehun'dan büyük boy bir yastık kazanmıştı.

call me :: hunho ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin