:: my lady - exo
Junmyeon ile yaşadıklarımızın (ne olduğunu sorgulamayın, biliyorsunuz işte) üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. ve, asıl can alıcı kısım, boşanalı 3 gün oluyordu.
ikimizin de zamana ihtiyacı olduğunu söylemişti. belki flört eder, sonra sevgili olurduk ve ilerde tekrar evlilik düşünebilirdik? ya da sonsuza kadar yollarımızı ayırabilirdik. bunları bana açıkladığında, sıcak bakmadım doğrusu. boşanmak istemiyordum ama biraz (tamam, baya) haklıydı. gün geçtikçe ona daha fazla hak vermeye başladım. tekrar arkadaşlarımlaydım, okuluma ve derslerime odaklanıyordum. kafam rahattı yani.
Junmyeon sayesinde Yun'un işlerini de halletmeyi başarmıştık. nasıl yaptı hiçbir fikrim yok ama abisini hapise attırmayı başarmıştı. bir ara abisinin mallarına el koyduğuna dair bir şeyler söylediğini duysam da üzerinde çok durmadım. Yun'a karşı çok mesafeli ve soğuk davranıyordu, araları asla düzelmeyecekti sanırım.
bir hafta önce Yun ile okula döndüğümüzde yüzlerindeki bakış kesinlikle görülmeye değerdi. eskiden varlığımızdan haberi olmayan kim varsa, şimdi bizi tanıyordu. yanlış anlaşılmasın, bundan kesinlikle memnun değilim. ama Yun biraz memnun gibi duruyordu. artık eskisi kadar sessiz değildi, sosyalleşiyordu. neredeyse herkesle arkadaşlık kurmuştu (onu sevmeyenler büyük ihtimalle onu kıskanıyordur, haha) eh, çok fazla arkadaşı olduğu için her günü farklı bir grupla farklı bir mekanda geçiyordu. yine de bana da bol bol vakit ayırmaya çalışıyordu.
şu kısacık sürede aldığım bir başka karar daha vardı. mühendisliği seviyordum ama mezun olunca gerçekten yapmak istediğim iş bu mu, asla emin değildim. düşünmeye ve araştırmaya bol bol vaktim (ve stressiz bir zihnim) olduğundan, gerçekten yapmak istediğim şeyi bulmuştum. dans!
masaya dağılan notlarımı hızla toplayıp bilgisayarım ile birlikte göğsüme bastırdım. "Yun! gidiyorum!"
anlattığı şeyi bırakıp başını benden tarafa çevirdi. yüzü büyük bir gülümseme ile aydınlandı. "bana video atmayı unutma! seni seviyorum, görüşürüz!" hızla elini sallamasına gülümseyip ben de kısaca el salladım.
fakülteden çıktığımda, ilk gördüğüm şey Seulgi'nin turuncu saçları olmuştu. onun saçları olmasa, bir süre bulabilmek için onları etrafta aramam gerekirdi.
onlara doğru geldiğimi gördüklerinde Joohyun Seulgi'nin tuttuğu elini bırakmıştı. bir iyi haber daha! sonunda birbirlerine karşı olan hislerini kabullenmiş ve sevgili olmaya karar vermişlerdi.
yanlarına ulaştığımda Seulgi direkt belime sarıldı. artık eskisinden daha da korumacılardı bana karşı.
"eve mi geçeceksiniz?"
"hayır. kumaş almamız gerek, ayrıca Joohyun'ın yeni bir makasa ve kalemlere ihtiyacı var."
"daha yeni almamış mıydın?" bugün gerçekten korkutucu görünüyordu. simsiyah giyinmiş ve koyu bir makyaj yapmıştı. normalde feminen giyinse de, artık maskülen takılıyordu. Seulgi'nin maskülenlerden daha çok hoşlandığını öğrenmiş olmalıydı.
"kırdım," dedi. "Seulgi'ye yaklaşmaya çalışan birinin kafasında."
hala belime sarılan Seulgi kısaca kıkırdadı. "kesinlikle görülmeye değer bir sahneydi!"
yüzümü buruşturdum. "hiç sanmıyorum."
"istersen bizimle gel!" diye atladı Baekhyun. "Chanyeol bırakacak, yürümeyeceğiz."
Joohyun Baekhyun'ın kolunu gizlice çimdikledi ancak Baekhyun tiz bir çığlık atarak onu direkt ifşaladı. "napıyorsun ya?!"
"kursu var onun! oyalamayın."