Jihoon her zaman kontrollü tutarlı hayatında belli bir düzenin olmasını severdi. İplerin kendi elinde olmasından memnundu. Kontrollü olmak onu olacak tehlikelerden koruyor gibi hissettiriyor fazlasıyla güven veriyordu. Kendisi de biliyordu ki ipleri bir kere elinden kaçırırsa bunu toparlamanın ne kadar zor olacağını.
İşte tam da bugün onun ipleri elinden kaçırdığını fark ettiği gündü. Fazlasıyla akşamdan kalma başı ona çığlık atarcasına uyanmasını söylediğinde gözlerini odasında açmadı. Tamam dün gece geldiği partide Mingyu'nun zoruyla içkiyi fazla kaçırmış olması ve bu yüzden kenarda köşede sızmış olması gayet olasıydı. Hatta tüm bedeninin ağırmasının nedeni de bu olabilirdi. Ancak bu neden çıplak olduğunu veya yanında başka tanımadığı birinin çıplak uyuduğunu açıklamıyordu.
Hassiktir!
Halen içkinin etkisinde bir halüsinasyon görmeyi tercih ederdi ancak değildi. Böyle bir halt yemiş olma ihtimali olamazdı değil mi? Bir şeyler hatırlamak için kendini zorlarken kafasının içindeki şey sadece çığlık atmasını söylüyordu. NEDEN HİÇBİR ŞEY HATIRLAMIYORDU!?
Bunun gerçek olmamasını dileyerek yataktan kalkarken canın yandığını fark etti. Bu daha boktan bir şeyin habercisiydi. Hayatı boyunca içkiyi kaçırsa da başına iş açmayan kendisi tanımadığı birinin altına mı yatmıştı? Şaka gibi! Şimdi ne halt yiyecekti! Kaçmalı mıydı? Yoksa halen hiçbir şey yok gibi uyuyan bu aşırı iyi vücutlu çocuğu dövmeli miydi?
Yaptığı şeye inanamayarak yatakta uyuyan kişinin üzerine atlayıp onu boğmak istedi. Onun yerine telefonunu ve cüzdanını aradı. Lanet Mingyu neden onu yalnız bırakmıştı ki? Kenarda köşede birileriyle işi pişirdiği için olması büyük ihtimaldi. Jihoon bunun gerçekten bir kabus olmasını istiyordu.
Odadan telaşla çıktığında arkasında bıraktığı kişiyi dövmediği için kendini kötü hissediyordu. Yediği halta rağmen nasıl bu kadar rahat uyuyabilirdi! Tanımadığı evin içinde bir sağa bir sola ilerlerken evde yalnız olmadığını anlaması kısa sürmedi. Aşağı kata indiğinde alımlı bir kadın ona bakıp gülümsedi.
"Demek uyandınız, Soonyoung nerede?"
Milyon tane siktir çekse düzelir miydi her şey? Neler oluyordu böyle! Kadın şaşkınlığına şaşırmış olmalıydı ki gülümsemesini artırdı. Jihoon kesinlikle Soonyoung denen o herifi öldürmeliydi. Buraya nasıl geldiğini bile hatırlamıyordu. Titreyen eliyle telefonunu kaldırdı.
"Acil telefon aldım, gitmem gerek."
Adeta koşarak terk etti evi. Kendini güvende hissedebilecek kadar koşarak uzaklaştığında Mingyu'nun numarasını çevirdi. Onu düzen herifin peşine arkasını kollamayan biricik dostunu da öldürmeliydi. Defalarca çalan telefon sonunda açıldığında aldığı tek şey homurdanmaydı.
"Hı."
Jihoon onun rahatça zıbarmasına daha da delirdi. Dışarıda olmayı umursamadı. Ağrıyan bedeni ve olayı kabullenemeyen aklı ile tüm sinirini telefona yönlendirdi.
"Sikik beyinli! Sana uyup içen aklıma sokayım ben! Senin gibi bir gevşeği dinlemekle hata ettim!"
Karşıda yürüyüş yaparak gelen kadın durup ona baktıktan iki saniye sonra yolunu değiştirdiğinde belki de sinirini yüz yüzeye saklaması için daha iyi olacağını düşündü. Yeterince beter bir haldeydi zaten.
"Her seferinde bağırarak beynimi sikmek zorunda mısın? Al uykum açıldı işte!"
Bundan bir önceki sarhoş olduğunda da sabah kendini evin bahçesinde sızmış halde bulmuş ve her yeri tutulduğu için üç gün yataktan kalkamamıştı. Bu yine de şu an ki durum yanında çok masum kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pregnant Diary | Soonhoon
FanfictionŞaka yaptığına inanmak isteyerek çubuğa baktı ve tek olması gereken çizgi endişesinden dolayı çift görünüyordu. Gözü yanılıyor olmalıydı. Hayır, orada gerçekten çift çizgi vardı. Gözlerini ne kadar kırpıştırırsa kırpıştırsın teke düşmüyordu. Jihoon...