Önceki seferden farklı olarak Jihoon bu sefer geç uyanan olmuştu. İki kalın battaniye arasında giyinik bir halde uyuyordu. Gece olanları düşündüğünde bir an önceden gördüğü gibi rüya olduğunu düşündü. Kendini belli eden ağrısıyla bunun rüyadan fazlası olduğunu anladı.
Dün gece değiştirdiği kendi kıyafetlerini giyinip çadırdan çıktığında Mingyu sönük ateşin başında elindeki ince izmaritin dumanını içine çekiyordu. Diğer ikili ortalıkta yoktu. Ayakkabılarını giyinip arkadaşının yanına gitti. Yanmamaya dikkat ederek ince beyaz şeyi parmakları arasından çekip aldı.
“Aç karnına içme bari!”
Yanındaki sandalyeye oturduktan kısa bir süre sonra Mingyu gürültülü bir kahkaha attı.
“Dün gece ne bok yediniz!”
Kahkahası arasında söylediği soruyu duyduğunda nasıl açık verdiğini düşünüyordu. Mingyu elini yaklaştırıp boğazına dokundu.
“Aşırı fiyakalı izler bırakmış.”
Jihoon tavrına sinirlenip çadırına gitti ve hırkasını giyinip şapkasını örttü. Lanet olası kırk yıl bununla dalga geçerdi artık bununla.
“Şurada yarım yıl sonra ondan çocuk doğuracaksın ama sen halen yaptığınız şeyden utanıyorsun.”
Etrafta kimsenin olmamasını anlayamıyordu. Nereye gitmişlerdi?
“Neredeler?”
Mingyu paketinden yenisini çıkarıp yaktı ve ilk dumanın tadını çıkardı.
“Kahvaltı yapmak için civarı keşfetmeye gittiler.”
Onlar gelene kadar toparlanabilmesi için harika bir fırsattı. Hem ruhen kendini hem de ortalığı toparlarken çadırın kenarında kendisi için bırakılmış şişeyi buldu.
Nereden bulup getiriyordu bilmiyordu ancak Soonyoung sürekli veriyordu. Her yerde. Sanki bir yerlerde stoğu varmış gibiydi. Yalan söylemeyecekti ilaçlardan sonra bu içeceğe alışınca midesi rahatlamış daha hızlı kilo alır olmuştu. Sanırım sürekli tükettiğinden dolayı işe yarıyordu.
Aç midesine bir şeyler inmesiyle daha iyi hissetmeye başladı kendini. Ortalığı toparlayıp tekrar arkadaşının yanına döndü.
“Eee! Dün gece ne oldu anlatmayacak mısın?”
Dedikodu yapmak için hazırda bekleyen Mingyu dalga geçmek için her ayrıntıyı öğrenmeyi merakla bekliyordu.
“Ben sana Wonwoo ile ne olduğunu soruyor muyum?”
Sormaya korkuyordu çünkü yaşadıkları ilişkiyi çok da gizler gibi bir halleri yoktu. Salak! Ne diye başladığı çocuğa sülük gibi yapışmıştı. Gerçi Wonwoo da ona yapışmış gibi duruyordu.
“Hemen anlatayım. Ben üst-”
Jihoon duyduklarına inanamayarak kulaklarını kapatıp duymamak için bağırmaya başladı.
“Seni duymuyorum ki! Sapık herifin tekisin! Senden nefret ediyorum!”
Nihayet konuşmayı bırakıp güldüğünde önce sustu ve tekrar konuşmak gibi bir itlik yapacak mı diye bekledi. Mingyu kahkaha atıyordu.
“Çocuk büyüdüğünde ona bu durumu nasıl anlatacaksın çok merak ediyorum.”
Jihoon doğmamış bebeği için bunları düşünmenin çok erken olduğunu biliyordu. Aptal Mingyu ve saçma düşüncelerine takılmayacaktı tabikide.
“Vaftiz babası olarak sen anlatacaksın.”
Söylediği sözlere karşısında gördüğü Soonyoung ile pişman olduğunu söyleyemezdi. Dediklerini duymuş olmalıydı ki sinirli gözüküyordu ve Mingyu bu durumdan daha da eğlenmiş gibi görünüyordu. Birbirlerine bu kadar karşı olmalarından hoşlanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pregnant Diary | Soonhoon
FanfictionŞaka yaptığına inanmak isteyerek çubuğa baktı ve tek olması gereken çizgi endişesinden dolayı çift görünüyordu. Gözü yanılıyor olmalıydı. Hayır, orada gerçekten çift çizgi vardı. Gözlerini ne kadar kırpıştırırsa kırpıştırsın teke düşmüyordu. Jihoon...