8

1K 106 15
                                        

Jihoon yarı kapalı bilinciyle geçirdiği araç yolculuğunun ardından hastanenin keskin alkol kokusu onu açmaya yetmemişti. Yediği ilk serumdan sonra biraz kendine gelebildi ancak. Aklı başına yeni yeni gelirken çok bir şey hatırlamıyordu. Çadıra uyumak için gittiğinde fazlasıyla üşüyerek uykuya dalmıştı ancak gerisi bölük pörçüktü.

Şimdi acil müşahede odasında uyanmıştı. Dört tarafı çevrili perdenin etrafından sesler geldiği için kalabalık olduğu belliydi. Soonyoung yatağının başında elini sıkıca tutmuş bir şekilde oturduğu yerde uyuyordu. Jihoon bir süre ona baktı. Tüm günü mahvetmişti sanırım kendisi. Bunu bilerek yapmamıştı.

Dediği şeye içerlenmediğini söylerse yalan söylemiş olurdu çünkü üzülmüştü. Soonyoung’un üzerinde bu kadar etkisi olmasına da üzülüyordu. Her seferinde karnındaki varlığı bu kadar tehlikeye attığı için de üzülüyordu. Her şey sanki tekrar omuzlarına binmişti. Kendini tekrar yorgun hissetmeye başlamıştı. Bu belirsizlik öldürüyordu onu.

“İyi misin Jihoon?”

Mingyu yatağın başında sorduğu soruyla fazlasıyla ciddi duruyordu. Sanırım onu fazlasıyla kızdırmıştı.

“Ne oldu?”

Soonyoung’un yanı başına yaklaşıp uyuduğunu umursamadan ellerini ayırdı. Bir sebepten ötürü ona fazlasıyla sinirli duruyordu.

“Seni buna bıraktım daha ne olsun. Fazlasıyla soğuk almışsın. Ateşin çıktı ve seni hastaneye getirdik.”

Soonyoung irkilerek uyandığında göz göze geldiler. Ayrılan elini tekrar tuttu başında dikilen azrailini düşünmeden.

“İyi misin?”

Sesindeki pişmanlığı duyabiliyordu Jihoon. Kalbinin sabahki olaydan daha çok kırıldığını hissetti. Onun suçu değildi aksine ona durduk yere soğuk yapan kendisiydi. Tüm bunlara rağmen halen yanı başından ayrılmayan oydu. Mingyu onu umursamadı bile.

“Serum bitince çıkabileceğimizi söylediler annene geleceğimizi haber vermeliyiz. Gece yarısı bir anda kamptan dönmüş olman onu ürkütebilir.”

Kamptan her türlü erken dönme durumu annesini korkuturdu. Böyle bir halde eve gidip onu endişelendirmeyi istemiyordu. Kadın yeterince onunla ilgilenip kendini yoruyordu.

“Eve gidip gereksiz yere onu endişelendirmek istemiyorum.”

Mingyu annesini tanıdığı için itiraz etmedi.

“Gereksiz değil ancak yine de bu saatte endişelenmemesi en iyisi. Bize gidelim ben sana bakarım. Eve dönünce de annene açıklarız durumu.”

Soonyoung oturduğu yerden kalktı kendini hatırlatmak istercesine.

“Sana gerek yok. Benim yanımda kalır.”

Çıkacağını tahmin ettiği kavga saniyesinde alevlendi. Mingyu hastanede olduğunu unutarak sesini yükseltti.

“Sana gerek yok asıl! Sana bırakırsam sakat alırım kesin güvenmiyorum!”

Soonyoung onun aksine sakin ses tonuna tüm ciddiyetini yaymıştı. Jihoon bunu ortaya attığı için pişman olmuştu. Annesinin yanına gitmek daha mantıklı gelmeye başlamıştı.

“Wonwoo’ya sigarayı bırakmadığını söylerim.”

Mingyu’nun tehdite karşı bir şey yapacağını beklemişti ancak anında yelkenleri suya indirdi ve elini uzattı.

“Ağzını kapalı tut Jihoon senin olsun.”

Bu kadar kolay satılmamalıydı. Wonwoo’yu gördüğü ilk an bunu ispikleyecekti. Mingyu resmen onun için tek nefeste satmıştı kendisini. Serum bittiğinde hemşire enjektörü çıkarıp gidebileceklerini söyledi. Soonyoung koluna girip arabaya binene kadar desteği olmuştu onun. Emniyet kemerini bile kendisi bağlamıştı.

Pregnant Diary | SoonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin