Başını yasladığı masada midesi gittikçe düzeldi. Yine de biraz daha beklemek istedi. Kafeden çıkana kadar tekrar bulanmasını istemiyordu. Garantiye almak istiyordu. Yakalanmak veya ifşa olmaktan deli gibi korkuyordu.
“Özür dile.”
Kan donduracak kadar soğukluktaki sesi duyduğunda aceleyle açtı gözünü. Bugün patakladığı çocuk önünde diz çökmüş duruyordu. Çocuğun yüzü dağılmıştı. Onun öyle durması için omzundan sıkıca tutan Soonyoung özür dilemesini söylemişti.
Jihoon şaşırdı öylece. Ne tepki vereceğini bilemedi. Soonyoung’un böyle bir şeye neden dahil olduğunu veya neden karıştığını bilmiyordu. Çocuk ses çıkarmayınca Soonyoung kafasına sertçe vurdu.
“Özür dile dedim sana.”
Kendini çok kötü hissetti Jihoon. Diz çökmüş çocuk için değildi bu üzüntüsü. Soonyoung’u böyle karşısında görmek üzdü. Onunla ilgili herhangi bir şeye karışırken gördüğü için üzgündü. Önünde diz çöktürdüğü çocuğa rağmen gözlerini Jihoon’a diktiği için üzgündü. İçinde sakladığı şeyi söylemediği için üzgündü.
Jihoon onun çocuğunun babası olduğu gerçeğini göz göze geldikleri bu anda kabul etmesi gerekti. Bu da onu fazlasıyla üzdü. Ondan gizlediği için, böyle olması gerektiği için. Jihoon lanet hormonlarını bahane etmek istedi. Bebeğinin babası olduğu için ona karşı bir zaafı oluşmasını tamamen hormonları üzerine yıkmak istedi.
“Özür dilerim!”
İstediğine ulaşınca omzundaki elini çekti önce ve bir adım geriye gitti. Jihoon onun bu kararlı duruşu karşısında korktu. Sooyoung korkulması gereken bir tipti.
“Şimdi defol git, gözüme gözükme bir daha.”
Dizlerinin üzerinden kalkıp aceleyle kaçtığında tüm kafe çoktan dikkatlerini üzerlerine dikmişti. Jihoon bunun konuşulanları artıracağını biliyordu. Onunla konuşmaktan korktu Jihoon. Bebek kelimesi neredeyse dilinin ucuna kadar gelmişti ve eğer şimdi onunla konuşursa bunu söyleyeceğini biliyordu.
“Artık gidelim Mingyu.”
Çantasına davrandı ve peşinden gelen arkadaşıyla birlikte önünden geçip gitti. Mingyu baş başa kaldıklarında deliye döndü.
“Bu onunla konuşabilmen için harika bir fırsattı. Neden hiçbir şey demeden çekip gittiğimizi söyler misin?”
Konuşabilmesi için bir fırsat olabilirdi ancak konuştuğu an her şeyi söylerdi. Öncelikle ağzını tutmayı becermeliydi. Bu bir anda ağzından yumurtlayabileceği bir konu değildi. Kimse bir anda çocuğu olacağını ve ne yapması gerektiğine karar vermesi söylenemezdi.
Birlikte doktor randevusuna gittiklerinde heyecanlaydı. Sıra ona gelene kadar oturduğu yerden kırk defa kalkmıştı. Mingyu da onun gibi heyecanlıydı. Doktor onları görmek istediğinde odaya girdiğinde heyecandan titriyordu. Ufak bir tanışmadan sonra ultrasyon cihazı için uzandı.
“İki babasının da burada olması ne güzel.”
Jihoon doktorun dediğine burukça gülümsediğinde Mingyu olayı izah etmek istedi.
“Ben yakın arkadaşıyım ancak vaftiz babası
sayılırım.”Tüm bu olanları ele aldığında Mingyu kesinlikle gözünde ideal bir baba olabilirdi ancak son zamanlarda olanlar dışında tam bir şerefsizdi. Kenardan köşeden toplamaktan sıkılıyordu bazen onu. Şimdi Mingyu onun iyi olması için her şeyi yapıyordu.
“Cinsiyetinden dolayı normal bir hamilelik geçiremeyeceğini biliyorsundur. Yediğini içtiğine ve ruh haline dikkat etmelisin. İkinci ayında olmana rağmen zayıfsın. Şimdiye kadar kilo alman gerekiyordu. Senin için yoğun bir diyet listesi hazırlatacağım. Ağır bir şeyler kaldırmak için kendini zorlama. Şimdilik her şey normal gözüküyor.”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pregnant Diary | Soonhoon
FanfictionŞaka yaptığına inanmak isteyerek çubuğa baktı ve tek olması gereken çizgi endişesinden dolayı çift görünüyordu. Gözü yanılıyor olmalıydı. Hayır, orada gerçekten çift çizgi vardı. Gözlerini ne kadar kırpıştırırsa kırpıştırsın teke düşmüyordu. Jihoon...