3

850 138 103
                                    

okuyup okuyup oy verilmeyince ve yorum yapılmayınca üzülüyorum,,

———

Böceklerin ses çıkardığı, ay ışığının aydınlattığı ve ağaçların neredeyse aya dokunmayı başaracak kadar uzun olduğu köşkün arkasındaki büyük ormanda, karşımda bulunan soylu ile aramda elle tutulur bir şekilde gerginlik vardı. Bu gerginlik ona cevap veremememden kaynaklanmıyordu veyahut beni daha kuklası olarak kullanacağını söylediğinden de değildi.

Yalnızca ben, kafamda oluşturduğum tonlarca senaryoya karşılık, önünde durduğum soylunun sorusuna cevap vermeyi unutmuş, kendi hayal dünyamda kaybolmuştum.

"Ormanda," dedim tüm düşüncelerimi bir kenara atarak ve kafamı yere eğerek "önemli bir şey yapmıyordum efendim aksine önemsiz bir sanrı yüzünden geldim."

Kafamı eğdimden ötürü göremediğim hareketlerine ek, karşımdaki soylu bana doğru bir adım daha atıp aramızdaki mesafeyi en aza indirirken ben, kendimi sakinleştirmeye ve yalanımın gerçekçiliği üzerinde kafa yoruyordum.

Çenemde hissettiğim soğuk parmak uçlarıyla birlikte bedenime küçük bir titreme yayılırken, çenem sertçe kavranılarak kafam yukarı doğru kaldırıldı ve benimkinin aksine, delici yakutlara bakmam zorlanıldı.

"Nasıl bir sanrı bu?" dedikten sonra sol kaşını kaldırarak alaylı bir ifadeyle bakmıştı irislerime. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve kafamda kurguladığım birkaç küçük senaryo ile stabil bir ses tonuyla karşılık verdim.

"Küçük malikaneye girerken, ormana doğru siyah bir silüetin girdiğini gördüm ve şüphelendim efendim fakat dediğim gibi, boş bir sanrıdan fazlası değilmiş."

Marki'nin gözleri koyulaşıp, kaşları çatılırken eş zamanlı olarak çenemdeki eli de sıkılaştı ve "Hangi cüretle böyle bir işe atılabilirsin?" diyerek beni kendisine daha da çekti. Çenemdeki sıkı eli yüzünden, gözlerim dolarken sesli bir şekilde inledim ve dudaklarımı araladım.

"Affınıza sığınıyorum, lütfen bu aciz köleyi affedin efendim."

Çenemdeki eli biraz olsun gevşerken, baş parmağı dudaklarımın üzerinde gezinmiş ve hastalıklı bakışlarıyla beni süzerek "Biliyorsun," demişti ben ona itaat edip dudaklarımı aralarken "sana bir şey olursa," durdu ve işaret parmağını ağzımın içine yollayarak dilime baskı uyguladı "kime ne yaparım, kestiremiyorum."

Yalan.

Söyledikleri yalandan başka hiçbir şey değil, biliyorum, eğer ki bu süslü cümleler ve sahte endişeler ile kendisine körü körüne bağlanan bir köle elde etmeyi başarırsa, köşke de küçük bir fare sokmayı başaracaktı lakin ben bunlara kanamazdım.

Dilimde hissettiğim baskı ve bacak arama giren bacak sayesinde, gözlerim büyürken kendimi geri çekmeye çalışmıştım fakat nafile, belimde yerini bulan büyük el gitmeme engel oluyordu.

"Toprak kokuyorsun," diyerek burnunu bana yaklaştırdığında, endişe tüm vücuduma yayılırken konuşmak istedim fakat dilime baskı uygulayan parmak yüzünden öğürmekten ileri gidemedim.

Kalp atışlarım hızlanırken, dilime baskı uygulayan parmağını çekmiş ve ıslak parmağıyla çenemi yukarı kaldırıp, boynumun açılmasına olanak sağladıktan sonra, eğilmişti. Anladığım durum ile kolları arasında çırpınıp, geri kaçmaya çalışırken boynumda hissettiğim acı ile gözlerim dolmuş ve çığlık atmamak için dudaklarımı ısırmıştım.

Obedience | Katsudeku Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin