Bir kaç metre yürüdükten sonra alt kata inen bir merdiven çıktı karşılarına. Mika eliyle göstererek '' İşte bu merdiven. Alt katta güvenlikler burada olduğu gibi tek tük değil çünkü bakım odalarının geneli burada. Adımlarına dikkat et. ''
'' Merak etme. Yürümeye devam edelim. ''
Mika merdivene doğru yöneldi ve ağır adımlarla merdivenden inmeye başladı. Hinata'da arkasından geldi. Merdivenden indiklerinde Mika dikkatle duvarı kendine siper ederek etrafı kolladı ve temiz olduğunu görünce yürümeye devam etti. Mika'nın arkasında onu takip eden Hinata Mika'nın güneş sarısı saçlarına bakmadan duramıyordu. Önüne bakarken saçı gözünü alıyordu resmen bu loş ışıkta. Böyle bir ışıkta bile böylesine parıldaması Hinata'yı fazlasıyla şaşırttı. Saçlarında kaybolurken onun bu denli ciddi olması onu endişelendirdi. Duygusuz gibiydi o Hinata için. Tabii daha tanımıyordu ama ileri ki zamanlarda daha çok konuşup tanışacaklarına emindi. Evine gitse bile Mika'yı bırakmazdı çünkü Yuu'yu onunla kurtarmak daha mantıklı olurdu. 2 kişi demek 2 ayrı yetenek demektir. Bir insan hiç tek başına böyle işlere girişebilir mi?
'' Şansa bak ki hemen önümüzde aşağı inen merdiven var. Yoksa güvenliklerle uğraşmak zorunda kalırdık. İyi ki sağdaki merdivenden gelmemişiz. '' dedi Mika rahatlayarak. Hinata da bu durum karşısında mutlu oldu. Yakalanmazlardı artık.
Son kata doğru ilerledi Mika ve Hinata. Yüzlerinden okunan umut onları iyice çıkışa götürmeye zorlarken ikiside çıkacaklar, kurtulacakları için şükrediyorlardı.
Hinata bir anda duraksadı. Merdivenden gelen ayak sesiyle irkildi ve olduğu yerde çivi gibi kaldı.
'' Hey, buradan gelen bir ses duyduğuma eminim.''
İrkildiler, tüyleri diken diken oldu ve oldukları yerde kalakaldılar. Ne aşağı inebildiler, ne teslim olabildiler. Korku ve panik hücrelerini, bedenlerini ele geçirmişken üstten gelen ayak sesleri onları daha çok strese soktu.
'' 4. HÜCREYE BİRİNİ GÖNDERİN ÇOCUK PANİK ATAK GEÇİRİYOR! ''
'' Hemen geliyorum, sakinleştirici verin! ''
Ayak sesleri giderek kaybolurken derin bir nefes aldı Hinata. Yavaşça ve titrek titrek verdiği nefesle rahatlarken yanında gözlerini iriletmiş Mika'ya çevirdi başını. İkiside çok korkmuş ama bir yandan rahatlamış haldelerdi. Yavaşça tebessüm ederken ellerini 'gidelim' anlamında salladı Mika.
Lobiye vardıklarında karşılarında bir ağaç, onun etrafında oturaklar, masa ve masanın üstünde gazete yığınları, kenarda üstünde 2 bilgisayar kenarında yazıcı, kağıtlar ve sandalyeler bulunan alana baktılar. O alanın üstünde yazan tabelayı okudu Hinata yavaşça.
'' NONA ''
'' Buraya tekrar geleceğiz. İsmi ezberlemen iyi olur. ''
'' Unutur muyum sence? ''
Tebessüm etti Mika yavaşça. Karşılarındaki geniş camlı kapıya doğru çevirdi başını.
'' Gidelim. ''
Beraber kapıya doğru yürüdüler.
'' Hey, bu kadar zamandır ilerlemenize ve uğraşmanıza izin veriyorum ve karşılığını böyle mi alıyorum yani? Yakıştıramadım doğrusu. Saygıda kalmamış sizde. Aslında, sizi tebrik ederim. Çok iyi çalıştınız. Uğraşlarınızın karşılığını alacaksınız ama ben adil olmayı seven biriyim çocuklar. ''
Hinata ve Mika anlamaz bakışlarla gözlerini lila saçlı kadına çevirdiler.
'' Bir anlaşmaya ne dersiniz? ''
'' küçük Hinata, ben Mika'yı alırım. Sen ise özgürlüğünü. Bence gayet adil ve iki taraf içinde uygun. ''
Hinata'nın gözleri bu sözler karşısında fal taşı gibi açıldı. Birini daha ondan almak istiyorlardı. Birinin daha özgürlüğü gidiyordu.
'' Bizi nasıl buldun? ''
'' Ah hadi ama! Kamera diye bir şey var. Sonuçta bir şirkette kameralar olmazsa güvenlik nasıl olur ki? ''
'' Buranın şirket olup olmadığı bile belli değil.''
'' Burası bir şirket. Hükümetle beraber işleri yürüten bir şirket. Mücadeleniz boşa olsa da çok hoşuma gitti doğrusu. Çok keyifliydi. İzlerken ben bile heyecanlandım. Sahi, kardeşin şuan ne yapıyordur acaba? ''
'' Bunu bildiğini ikimizde biliyoruz. ''
Lila saçlı kız ellerini yüzüne doğru götürdü.
'' Evet o çocuk cidden çok tatlıydı! ''
Kadının bu söylemleri Mika'yı çileden çıkarıyordu.
'' ee? Kararını vermişsindir umarım küçük Hinata. Sen iyi bir kızsın sonuçta. ''
'' Kabul etmezsem ikimizi de götüreceksin, değil mi? ''
Kadın başını evet dercesine salladı.
Hinata kesik bir nefes verdi ve arkasındaki Mika'ya doğru baktı. Gözlerini irileştirmesi mavi gözlerini daha da çok göz önüne seriyordu. Bir süre Mika'ya doğru baktı ve Mika başını hafifçe salladı.
'' En azından birimiz dışarıda olacağız Hinata. Anlaşmayı yap. ''
Hinata'nın gözleri doldu.
'' Kabul. ''
'' PEKALAA! Evet Mika gel bakalım. Kontrollerini yapıp dinlenmen için oda ayarlayalım.''
Mika yavaşça kadına doğru yürüdü ve kadının tutması için uzattığı elini tuttu. Beraber uzaklaşırlarken Hinata gözyaşlarıyla onların gidişini izledi.
'' SENİ ÖLDÜRECEĞİM! ''
Diye bağırdı sessiz koridorda onların duyacağı şekilde. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Geniş kapıya doğru baktı. Yavaşça oraya doğru yürüdü ve kapıyı açtığında yüzüne vuran soğuk rüzgarla titredi. Havayı iyice içine çekti ve şirkete son defa bakıp kapıyı kapattı. İçinden de bir söz verdi.
Seni öldüreceğim.
🍜🍜🍜🍜🍜🍜🍜
Merhaba! Aslında bu bölüm biraz saçma gelebilir. Olayları ilerleyen bölümlerde açıklığa kavuştrmayı düşünüyorum. Bu anlattıklarım Hinata'nın başından geçenler bu yüzden öncesini yani neyden kaçtıklarını ve nasıl deney olduğunu anladıklarını, oraya nasıl geldiğini hatırlayamadığı için anlatmadım. İlerleyen bölümlerde orada olan birileri tüm olayları onlara anlatacak.
Canım noodle çekti🍜🍜🍜🍜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Carnatıons /MikaYuu
CasualeMika, Yuu ile beraber anılardan, zamandan kaçmaya çalışır. Her şey geri teperken, anılar kendini yavaş yavaş tekrarlamaya başlar ve zihinlerinde tekrardan yer bulur. Okumak için ONS izlemiş olmanız gerekmez. ~ Kırmızı karanfil, tutkulu aşk, aşkın...