Mika, perdeden yansıyan güçlü ışık ile gözlerini açtı. Uyanmamak için ne kadar dirense de, günü boşa geçirmemek için erkenden uyanması ve bir şeyler yapması gerekiyordu.Gözüne gelen yoğun güneş yüzünden gözlerini kıstı ve yataktan doğrulup, perdenin önünde durdu. Perdeyi kapatıp geri yatağına dönecekken, yatakta uzanan bir beden dikkatini çekti. Zayıf vücut, ince kollar, ince bel... Acaba göründüğü kadar güçsüz müydü? Bunu bilmiyordu.
Uzanan bedenin baş ucuna oturdu ve yanında uzanmış parmaklara baktı. İşaret parmağını tuttu ve hafiften okşamaya başladı. Yanında gördüğü telefonuyla kaşları hafifçe çatılırken, Yuu'nun telefonuna baktığını anladı. Saate baktığında ise çoktan öğle olduğunu farketmişti.
" Yuu-chan uyanmalısın."
Garip homurdanmalar ve hareketlenme oldu, ama uyanmadı.
" Yuu-chan, sensiz giderim-"
" Nereye?"
Yastığa yüzünü gömmüş, boğuk sesli Yuu, Mika'ya şüpheci bir şekilde baktı.
" Benimle kahvaltı et, sonra söylerim."
Yuu bakışlarını sürdürürken, başını onaylar biçimde salladı ve yataktan kalktı. Üstünü değiştirip tekrardan Mika'ya döndü.
" Mitsuba'nın yanına mı gideceksin? "
" O da nereden çıktı? "
Yuu omuz silkti, " Sadece bir soru."
Mika ona anlamaz bakışlar atarken, Yuu mutfağa ilerledi. Mika da arkasından gitti.
" Ne hazırlamamı istersin Yuu-chan? Daha erken uyanmak isterdim ama bu saatte kalkabildim. "
" Sıkıntı yok. İstediğini hazırla."
Mika'nın hüznü sesine yansarken sordu; " Neden böylesin Yuu-chan? Seni kızdıracak bir şey mi yaptım?"
Yuu endişeyle ellerini salladı. Yine üzmüştü onu, hep yaptığı gibi. Güzel başlayan gününü mahvetmişti.
" Hayır! Ben sadece.. Endişeliyim, bu kadar."
" Neden endişelisin? Oradan kurtulmak isteyen sen değil miydin? "
" Evet bendim ama bu biraz da korkunç."
" Korkmana gerek yok. Sana bir şey olmasına izin vermem."
Mika Yuu'ya daha fazla yaklaştı. Kulağına eğildi ve saçlarını okşadı.
" Sana geçmişini unutturacağım. "
Net, kesin bir dille söylediği bu fısıldar biçimdeki cümle, ne kadar kısık sesli çıksa da Yuu'nun kulaklarına sesli ve yankılı biçimde gelmişti. Ya da Yuu öyle algılamıştı.
Donup kalırken, hiçbir şey diyemedi Yuu. Boş duvara öylece bakmaya devam etti.
Boğazındaki konuşmasını engelleyen düğümün kalktığını hissetti. Aklındaki soruyu sordu.
" Benimle aynı okula gitmek ister miydin? Yoksa hep beraber olmak sıkıcı mı olurdu?"
" Sıkıcı olmazdı. Önceden de dediğim gibi, sensiz bir yere gitmem."
Yuu tebessüm etti ve dış kapıya doğru yürüdü.
" Nereye?"
" Ev için bazı şeyler almalıyım. Eve geldiğimde beraber temizlik yaparız. "
" Ha, doğru. Ben de geliyim mi? "
" Gerek yok."
Yuu kapıyı açtı ve dışarı çıktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/264712778-288-k116758.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Carnatıons /MikaYuu
AcakMika, Yuu ile beraber anılardan, zamandan kaçmaya çalışır. Her şey geri teperken, anılar kendini yavaş yavaş tekrarlamaya başlar ve zihinlerinde tekrardan yer bulur. Okumak için ONS izlemiş olmanız gerekmez. ~ Kırmızı karanfil, tutkulu aşk, aşkın...