Barbaros'un aklı bambaşka şeyler ile dolmuşken; Serhat, Tanya ile sohbetini devam ettiriyordu.
Ne yapmışlardı, yaşadıkları birkaç günlük peri masalı nasıl da uçurmuştu onları? İkisinin dışına çıkana kadar fark edemedikleri sırlarının bozulduğunu öğrenmesiyle gerilmişti tüm sinirleri. Ne diyeceğini bilemez hale gelmiş, öylesine aşağıyı izlemeye başlamıştı.
Serhat'a olan minik hisleri, onun her bir hareketiyle harlanmıştı. Aynı küçük bir çocuk gibi umutlanmasını sağlamıştı. Onu savunmaları, yakın temasları, bakışları, kahkahaları... Birkaç haftada kafasına kazımıştı bunları. Unutmayacağı, kapatamayacağı izler oluşturmuşlardı.
Barbaros'un bu ani durgunluğunu fark eden Sefa, konuşma gereği duydu. Patavatsızlığı yüzünden bu ikilinin arasına girmek istemezdi.
"Barbo?" diyerek dürttüyse de bir cevap alamadı. Kafasını balkon demirlerine kapatmış, gözlerini tezgahlara çevirmişti ama dalgınlığı beş adım öteden belli oluyordu. Canının sıkkınlığı tüm stüdyoda yayılıyordu.
"Barbo?" diye tekrar etti Sefa, endişelenmeye başlamıştı. Boş bakışları hala tezgâhta olan adamın onu duyduğuna emin olduğunda konuşmaya başladı.
"Barbaros, kimseyi yargılayacak noktada değilim. Yargılamayacağımı da biliyorsun, değil mi?"
Barbaros nihayet bakışlarını mavi gözlere çevirdiğinde Sefa rahatlamış şekilde nefesini verdi.
"Gel, koltuklara geçelim." dedi kolundan tutarken. Barbaros yorgun bakışlarıyla birlikte kafasını salladı. Vücudundaki ağırlık iki katına çıkmış gibi hissediyordu. Sırrın bozulmasının yüklediği ağırlıktı bu.
İki adımını bile son adımlarıymış gibi atan Barbaros, bedenini koltuklara fırlattı. Çok da yumuşak olmayan koltuğun içine gömüldüğünde öyle bir his yaydı ki etrafa, Serhat bakışlarını Tanya'dan alıp ona yönlendirmişti. Sefa ile yan yana oturmalarından önce, Sefa'nın gözündeki endişe dikkatini çekmişti.
Yanına gitmek istese de dikkat çekmek istemediğinden Tanya'ya verdi odağını. Tanya ise Serhat'ın duygu dolu bakışlarının Barbaros'a iliştiğine üçüncü kez şahit oluyordu. Bu ikilinin arasındaki kendi tahminlerince cinsel yönde olan bu gerilimi göz ardı edemiyordu. En nihayetinde sormak istediğine kadar verdi, bu iş böyle Arap saçı misali ilerleyemezdi sonuçta.
"Serhat?" dedi dikkati üzerinde toplamak için. Endişeli akışları kendisine döndüğünde hayran kalınacak bir hızla ciddileşmişlerdi. 'Efendim?' dercesine bakışlarını yolladığında Tanya cümlelerini toparlamak için biraz süre istedi kendisinden.
"Serhat şimdi sen Barbaros'la oda arkadaşısın ya..." Serhat'a sempatik gelen Kıbrıs ağzının onu böylesine gereceğini düşünmemişti hiç. Barbaros ile alakalı ne diyecek olabilirdi ki? Kafasını olumlu anlamda sağlayıp, devam etmesini istediğini belirtti.
"Hah! İşte... Serhat, bunu nasıl derik bilmiyorum ama..." O uzattıkça gerginliği artıyordu Serhat'ın.
"Direkt söyle Tanya, gerildim çünkü." dedi kısa ve net şekilde. Tanya derin bir nefes aldı tek seferde söyledi içinde biriken şeyi.
"Siz şimdi Barbaros ilen çok yakınsınız. Yani bak ben de eğitimciyim anlayabiliyorum. Tabii Türkiye'de sorması da biraz zor ama... Barbaros'la aranızda ne var?"
Bakışlarını Barbaros ve Sefa'ya kaçırırken, stresten bacağını sallamaya başlamıştı. Anlık yaşanan şoklar onu vurmuştu bu sefer. Bu kadar belli miydi her şey? Bu kadar açık seçik ne yaptıklarını sanıyorlardı? Açık seçik bir yana, nasıl bir masalda hayal etmişlerdi kendilerini?