Barbaros'un odaya girişi Serhat'ın düşündüğünden daha agresifti. Serhat da sakin sayılmazdı ama yanındaki adamın tavrı, onun öfkesinin önüne geçiyordu.
"Mal abi! Mal yani ve patlayacağım bir gün!" Serhat sadece anlamaya çalışıyordu, iki haftadır Duygu ile olan bu tartışması bugün neden bu kadar tetiklemişti ki?
"Barbo?" diyerek yatağın ucuna oturmuş, ellerini saçlarına daldırmış adamın yanına yaklaştı ve dizlerinin önüne çöktü. "Kanka niye sinirlendin ki bu kadar? İki haftadır Duygu ile alışılmış kavganız zaten." Barbaros öfke dolu bakışlarını Serhat'a yönledirdi.
"Kameralar yok kardeşim ama devam edelim istersen böyle."
Serhat ne yaptığını fark etmesiyle normale döndü.
"Benim de kafam karıştı iyice, gel boşver tarifi falan. Erkenden yatalım olur mu?" Alttan alma sırası ondaydı, Barbaros'un sinirini neyin tetiklediğini anlayamıyordu ama çözebilecek güçte de hissetmiyordu kendini.
"Olur, yatalım." Barbaros, karşısındaki bu adamı kırmaktan ölesiye korkuyordu. "Ama öncesinde bir balkona çıkacağım. Sen Burcu ile konuştuktan sonra gelirsin." Cevap beklemeden kalkmış, Serhat'ı şu an yanında istemediğini belli edercesine hızla balkona girmişti.
Serhat'ın odadan çıktığını belirten kapı çarpma sesiyle başta irkilse de kendi haline döndü. Gün içerisinde olan büyük bir olay olmasa da birikmişliklerin getirdiği bu öfkenin ona zarar vermesini istemezdi.
Sigarasını yakıp derin bir nefes çekerken, içten içe Serhat'ı kırmamış olmak için dua ediyordu. Onun da canının sıkkın olduğunu anlayabilmişti aslında. Eray'ın ismi geçtiğinde yüz hatlarındaki gerilme, küçük ama fark edemeyeceği gibi değildi.
"Ah be yavrum..." diye söylendi ciğerlerindeki dumanı sigara dalına üflerken. Canı sıkkın olduğunda hep böyle yapardı. Kendi içerisindeki mutsuzluğu ise tam olarak isimlendirememişti. "Şu yüzden mutsuzum." diyemiyordu.
Oysaki içerisinde duyguları çığlık atıyordu
"Rahatsızsın çünkü her şey belirsiz, öfkelisin çünkü Burcu hala var, ağlamak istiyorsun çünkü konuşamıyorsun, titriyorsun çünkü anksiyeten seni konuşturmuyor, nefesin daralıyor çünkü o kokuyu alamıyorsun, yanıyorsun çünkü Serhat var, donuyorsun çünkü Serhat yok..."
Bu seslere kulak verdiği birkaç saniye balkon camına çöküp saçlarını çekiştirmesine yetmişti. Yine oluyordu, anksiyete krizi yine geliyordu ama tutmalıydı. Sakin kalmalıydı. Derin nefesler eşliğinde kendini sakinleştirmeye çalışırken, sigarasını dudaklarına götürdü yavaşça. Titreyen elleri öylesine zorlamıştı ki onu, sigara dalını dudaklarına götürmesi bile saniyeler almıştı.
Nihayet sigarası bittiğinde yavaş yavaş doğrulup yatağa ilerledi, kendi yatağına yatsa da duvar kenarına ittirmişti kendini Serhat'a yer açmak istediğini belli edercesine.
-------
Serhat, Eray'ı kafasından atamadığı gibi Barbaros'un bu tavrına da bir hali bozulmuştu. Ne zamandır böyle şakalaşıyorlardı? Nasıl fark etmemişti? Gerçi laf etmeye de hakkı yoktu ona göre. Neden edecekti ki?
Her şet bitmişti bir de kıskancak mıydı? Asla olmazdı.
Sakince ortak salona geçip, Burcu'yu aradı. Her ne olursa olsun Burcu stresli olduğu anlarda iyi konuşurdu ve artık iyi yönlerini görmeye başlaması gerektiğini düşünüyordu. Yarışma ortasında bir ayrılık konuşması yapacak değildi ya.
Burcu vardı, olmaya da devam edecekti. Barbaros bu hengamede bir mola noktasıydı; çölün ortasında bir vaha misali serinletmiş, sevindirmiş, canlandırmıştı Serhat'ı. Bunun için minnettar olmadığını söyleyemezdi.