"İçimi acıtıyorsun,Harry. Benimle evlenir misin?"
Doğrulup oturdum ve ona doğru eğilip ellerimi dizlerinin üstüne koydum. Güzel yüzüne baktım. "Louis. Silahlı ve eski manyak erkek arkadaşınla burun buruna geldim, kendi evimden kovuldum, sen.termonükleer bir patlama etkisi yaratacak bilgilerle geldin... Kendinle ilgili hayli şok edici bilgiler verdin ve şimdi benden seninle evlenmemi istiyorsun..."
Gerçekleri değerlendirir gibi kafasını bir o yana bir bu yana yatırdı. Keyiflenmişti.
"Evet, sanırım bu, durumun adil ve doğru bir özeti sayılabilir."
"Bak Louis, seni yaklaşık üç dakikadır tanıyorum ve bilmem gereken çok şey var. Çok fazla içki içtim, karnım aç, yorgunum ve yatmak istiyorum. Teklifini, tıpkı bana verdiğin o kontrat gibi değerlendirmem gerek. Ve..." Hem memnuniyetsizliğimi dile getirmek, hem de aramızdaki havayı dağıtmak için, "... çok romantik bir teklif olduğu söylenemez."
Başını yana yatırırken dudakları bir gülümsemeyle kıvrıldı "Gayet net anlaşıldı, Bay Styles." derken sesini rahatlama bürümüştü. "Yani bu.bir hayır değil?"
İç geçirdim. "Hayır, Bay Tomlinson, bir hayır değil ama evet de değil. Bunu sadece korktuğun ve bana güvenmediğin için yapıyorsun."
"Hayır. Bunu sonunda hayatımın kalan kısmını birlikte geçirmek istediğim biriyle tanıştığım için yapıyorum."
Ah, kalbim tekledi ve için için eridim. Nasıl oluyordu da en tuhaf durumların orta yerinde, en romantik şeyleri söyleyiveriyordu? Ağzım şaşkınlıktan açık kalmıştı.
"Bunun başıma geleceğini hiç sanmıyordum." diye devam ederken gözlerinden su katılmamış, saf samimiyet saçılıyordu.
Ona doğru sözcükleri arayarak baktım.
"Düşünebilir miyim... lütfen? Ve bugün olan diğer her şeyi? Az önce bana söylediğini? Sabır ve inanç istemiştin. Şimdi sıra sende Tomlinson. Şimdi bunlara benim ihtiyacım var."
Gözleri benimkileri taradı ve bir saniye sonra uzanıp saçımı kulağımın arkasına itti.
"Tamam," diye fısıldadı ve dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurdu. "Demek kalpler ve çiçekler istiyorsun?"
Başımı eğince bana gülümsedi.
"Aç mısın?"
"Evet."
"Sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım." deyip ayağa kalktı ve bana elini uzattı.
"Doğrudan yatmaya gidemez miyim?"
"Hayır. Bir şeyler yemelisin. Gel." Patronluk taslayan Elli geri gelmişti ve bu çok büyük bir mutluluktu.
Beni mutfağa götürdü. Taburelerden birine oturtup buzdolabına yöneldi. Saatime baktım. On bir buçuktu.
"Louis, gerçekten aç değilim."
Kocaman dolabı karıştırırken beni özellikle duymazdan geldi.
"Peynir?"
"Bu saatte olmaz."
"Kraker?"
"Buzdolabından mı? Hayır."
Döndü ve bana sırıttı. "Kraker sevmez misin?"
"Saat on bir buçukta değil. Louis ben yatmaya gidiyorum." deyip tabureden kalktım ve arkamı döndüm.
"Makarna ve peynir!" üzeri folyoyla kapatılmış kaseyi havaya kaldırdı.
"Peynirli makarna sever misin?"
YOU ARE READING
Your Love Is King
Fanfiction"Benim için ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğini biliyor musun,Harold?" Sesi acı verecek derecede yumuşaktı ve gözlerimin içine bakıyordu. Cevap vermedim. Derin bir nefes alıp,"Bence biliyorsun," dedi ve içten bir şekilde gülümsedi. "Gitmene izin...