Ah,Harry," diye soludu ve dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Bana ihtiyacı vardı. Ona ihtiyacım vardı.
Birbirimize ihtiyacımız vardı.
Ayrılınca yatağa girip yanına uzandım ve onu sardım. Başını göğsüme koydu.
"Buradayım. Hiçbir yere gitmeyeceğim." diye fısıldadım çünkü gerçek buydu. Onu bırakamazdım.Uzun bir süre sonra başını kaldırdı.
"Uyuduğunu sanıyordum."
Kafasını iki yana salladı ve dudakları dudaklarımı şefkatli bir öpücük için sardı.
Kollarını başımın iki yanına koyup üstüme çıktı. Öpüşmemiz daha ateşli bir hal alırken, "Sana ihtiyacım var." diye fısıldadı. "Seni istiyorum."
"Senin için buradayım,Louis. Sadece senin için."
İnledi ve ben tekrar; tutkuyla, onda daha önce hiç görmediğim bir heves ve çaresizlikle öptü. Tişörtünün ucunu tutup çektim ve çıkardım. O da benimkini çıkardı. Eşofmanımı indirip bacaklarımı kendime doğru çektim. Ne zaman çıkardığını bilmiyordum ama o da pijamasını çıkarıp yeniden üstüme uzandı. Ereksiyonu benimkine değiyordu. Beni istiyordu, ama annesini öldüren adama benzemem aklıma gelmek için bu anı seçmişti. Ve bu libidoma buz gibi bir su döktü. Bunu yapamazdım. Şimdi olmazdı.
Louis'si ittim ve ağzı benimkinin üstündeyken, "Louis... Dur. Bunu yapamam." diye fısıldadım.
"Ne? Sorun ne?" diye fısıldadı ve boynumu öpmeye, dilinin ucunu boynumda gezdirmeye başladı.
"Hayır, Louis zamana ihtiyacım var şimdi olmaz. Lütfen."
Kulak mememi dişlerken, "Ah,Harry; lütfen bunu gereğinden fazla düşünme," diye fısıldadı.
Onu yine hissederek, "Ah," diye inledim.
"Ben de aynı durumdayım,Harry. Seni seviyorum ve sana ihtiyacım var. Dokun bana,lütfen." Burnunu benimkine sürttü.
ONA DOKUNMAK. ONA SEVİŞİRKEN DOKUNMAK. TANRIM.Doğruldu ve bana bakarken kararımı bekliyordu.
Uzandım ve çekinerek elimi göğsüne uzattım. İç çekti ve acı çeker gibi gözlerini sımsıkı kapattı, ama bu kez elimi çekmedim. Omuzlarına doğru kayarken, içinden geçen titremeyi duydum. İnledi ve onu aşağı, kendime çektim, ellerimi sırtına daha önce dokunmadığım bir yere, kürek kemiklerine yerleştirerek onu yakınımda tuttum. Boğuk inlemesi beni hiçbir şeyin etmediği kadar tahrik etti.
Başını boynuma gömdü ve beni öperek, emerek ve ısırarak burnunu çeneme doğru kaydırdı. Sonra dilini ağzımda gezdirerek elleri bir kez daha vücudumda dolaştı ve iç çamaşırımı aşağı indirdi.
Dudakları aşağı, aşağı, daha aşağı kayarak beni ağzına aldı.
Sesli bir inleme koyverdim. Tırnaklarımı sırtında dolaştırdım.
Boğulur gibi, "Ah, siktir, Harry," diye inledi. Kalbim paramparça olmuştu. Ağzı yine ağzımı bulurken parmaklarından birini içimde hissettim.
"Harry," diye soludu. Birden beni bıraktı, doğruldu ve çekmecesinden iki tane prezervatif çıkarıp birini bana fırlattı. Titreyen ellerimle taktım. Yeniden üzerime uzandı. Şimdilik bütün şüphelerim bastırılmıştı. Bu adam, benim adamım, Elli Ton'um beni sarhoş ediyordu. Ani bir hareketle dönerek beni şaşırttı.
"Kontrol sende." diye fısıldadı. Gözleri ölümcül bir yoğunlukta parlıyordu.
Yavaşça, çok yavaşça üzerine oturdum. İnlerken, başını arkaya atıp gözlerini yumdu. Ellerini sıkıca tutup hareket ederek ona sahip oluşumun dolgunluğunun tadını çıkararak altımda çözülmesini izledim. Kendimi bir tanrı gibi hissediyordum. Eğilip çenesini öptüm ve dişlerimi sakallı çenesinde gezdirdim. Enfes bir tadı vardı. Kalçalarımı sıkıca tuttu ve ritmimi sakinleştirdi.
"Harry, bana dokun... lütfen."
Öne eğildim ve ellerimi göğsüne yaslayıp dengemi sağladım. Hıçkırdı. Tanrım.
Bir anda dönerek beni yine altına aldı.
"Yeter," diye inledi. "Artık yeter." Ve bu içten bir yakarıştı. Uzanıp yüzünü ellerimin arasına alınca yanaklarındaki nemi hissettim. Kalbim çökmüştü. Onu öpmek için kendime çektim ve ellerimi sırtına götürdüm.
"Bırak kendini, Harry."
Bedenim bedeninin kölesi olurken boşaldım. O da arkamdan ismimi haykırarak boşaldı ve üstüme yığıldı.
Sevişmemizi izleyen ışıltılı anlarda, başım Louis'nin göğsündeydi.
"Sakın beni bırakma." diye fısıldadı. Beni göremediğini bildiğim için gözlerimi devirdim.
"Gözlerini devirdiğini biliyorum." Keyfi sesine yansımıştı.
"Beni iyi tanıyorsun."
"Daha iyi tanımak isterim."
"Al benden de o kadar. Kâbusun neyle ilgiliydi?"
"Her zamankinden."
"Anlat."
Yutkundu. "Üç yaşlarında falan olmalıyım ve uyuşturucu bağımlısı fahişenin pezevengi yine öfkeden deliye dönmüş. Sigara üstüne sigara içiyor ve bir kül tablası bulamıyor." Durdu. "Canım yandı," dedi. "Acıyı hatırlıyorum. Kâbuslarımın nedeni bu. Ve kadının o pisliği durdurmak için hiçbir şey yapmaması.
Ah hayır. Bu fazla dayanılmazdı.
Çenemden tutup başımı kaldırdı.
"Sen onun gibi değilsin,Harry. Asla öyle düşünme, lütfen."
Gözlerimi kırpıştırdım. Bittiğini sandım ama devam ederek beni şaşırttı.
"Bazen rüyalarımda, kadın yerde yatıyor. Uyuduğunu sanıyorum ama kıpırdamıyor. Hiç kıpırdamıyor. Ve acıkıyorum. Gerçekten acıkıyorum. Bir gürültü oluyor, adam geri geliyor ve fahişeye kaydederek bana öyle sert vuruyor ki. İlk tepkisi her zaman yumruklarını ya da kemerini kullanmak oluyor."
Doğruldum.
"Sana dokunulmasını bu yüzden mi sevmiyorsun?"
"Karmaşık." dedi. "Flynn benden daha iyi izah ediyor."
"Flynn'le görüşebilir miyim?"
"Ne o? Yoksa Elli Ton'luk sana da mı bulaşıyor?"
"Belki biraz. Gerçi şu anki bulaşma şekli çok hoşuma gidiyor."
Gülümsedi. "Evet, Bay Styles. Benim de hoşuma gidiyor " Uzanıp beni öptü. "Benim için çok kıymetlisin, Harry. Seninle evlenmek konusunda ciddiyim. O zaman birbirimizi tanıyabiliriz. Ben sana bakabilirim. Sen bana bakabilirsin. İstersen çocuk da evlat ediniriz. Dünyamı ayaklarına sererim, Harold. Seni ruhunla, bedeninle, sonsuza dek istiyorum. Lütfen bunu düşün."
"Düşüneceğim, Louis." diye güvence verdim. "Senin için bir sakıncası yoksa Dr. Flynn'le konuşmayı gerçekten isterim."
"Ne istersen, bebeğim. Sen ne istersen. Onu ne zaman görmek istersin?"
"En kısa zamanda." deyip başımı yastığa koydum.
"Tamam." dedi. "Geç oldu, uyumalıyız." Saate baktım. Üç kırk beş olmuştu.
Louis alnıma küçük bir öpücük kondurdu ve alnını alnıma yasladı.
"Seni seviyorum, Harold Styles. Seni daima yanımda istiyorum." Derin nefes aldı. "Şimdi uyu, güzelim."
Dediğini yapıp nefesime değen nefesinin tadını çıkarak uykuya daldım.
YOU ARE READING
Your Love Is King
Fanfiction"Benim için ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğini biliyor musun,Harold?" Sesi acı verecek derecede yumuşaktı ve gözlerimin içine bakıyordu. Cevap vermedim. Derin bir nefes alıp,"Bence biliyorsun," dedi ve içten bir şekilde gülümsedi. "Gitmene izin...