Bu sana ilk aşk mektubum...
O gün seni pencereden, benim kadar incinmiş gördüm. İstasyonda oturmuş, gelip geçenleri izlerken sadece senin içini gördüm. Gelecek olan treni beklerken öylece durmuş rayları izliyordun. Gitmek istiyordum seninle. Ama hayır. Gitmemeliydim. Üzgündüm. Her şeyi unutup senin peşinden geldim. Bu yapmam gereken bir şeymiş gibiydi. Ayaklarım beni öylece senin peşine sürükledi. Sessizce bir bilet aldım. Ve seninle birlikte bekledim o treni, tabi ki senin haberin olmadan.
Trendeki koltuğum senin çok ilerindeydi ama arkamı dönüp baksam bile fark edecek halde değildin. Camdan dışarıyı seyrederken akan gözyaşlarına engel olamıyordun. Sonra durdun ve çantandan çıkardığın muzlu sütü içmeye başladın, gözyaşlarını siliyordun bir yandan. Bu görüntü bana sevimli gelse de kalbimi acıttı.
Cheongdo garında trenden indin. Ben de ardından hemen kalktım, sana yetiştim. Sen önde ben arkada öylece yürüdük. Chengdo kiraz çiçekleriyle ünlüdür. Bahar gelmiş, kiraz çiçekleri açmış olsa bile senin gönlünde bahar çiçekleri açmadığı için hiç fark etmedin. Öylece baktın etrafa, nehre varana kadar. Nakdong nehri berrak görünüyordu. Öylece bekledin. Nereye baktığının bile farkında değildin. Suya atlamandan korkmuştum.
Telefonumu çıkarıp teyzeni aradım. O zamanlar onu pek tanımazdım. Kendimi tanıttım aceleyle. Shim teyze dediğimde ona noona demem gerektiğini söyledi. Şuan düşününce çok komik görünüyor bu diyalog.
Sonra sen bir anda geri dönüp nehirden uzaklaştın. Vazgeçtiğini düşünüp rahatladım ama noonayı boşuna mı aradım diye düşündüm. Sen yol üstündeki bir lokantaya girip yemek yemeye başladığında bir ağacın altına uzanıp seni izledim. Sevimli yemek yiyişine aptal aptal sırıtırken buldum kendimi. Sen iştahla yemeğini yerken ben de çantamdan çıkardığım kitabımı okuyordum ki sen parayı ödeyip oradan ayrılmışsın. Oturduğun masayı boş gördüğümdeki telaşımı unutamıyorum. Tekrar nehre doğru koştum. Elimdeki kitabı öylece bırakıp peşinden koştum.
Tekrar noonayı aradığımda yolda olduğunu söyledi. Onun da sesi telaşlı geliyordu.
Çok korktum, canına kıyacaksın diye. Çok korktum, teyzeni çağırdığım halde öleceksin diye. Seni o nehrin kenarında görmek beni ölesiye korkuttu.
Neyse ki korkum uzun sürmedi. Noona geldi. "Yah Jeon Jungkook! Ne yaptığını sanıyorsun sen." diye bağırdığında rahatladım. Yere çöküp derin bir nefes aldım. Noonanın sana kızışlarını izledim. Sonra artık güvende olduğunu anladığımda geriye dönüp oradan ayrıldım.
Ve bu gezi için... Bizim birlikte gittiğimiz ilk ilkbahar gezimiz diyebiliriz. Ve sana aşık olduğum ilk gün. Bunu senin de bilmen gerektiğini düşündüm. Ama seni üzmek istemediğim için gönderilmeyecek bir mektup bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Winter's Tale | Taekook
FanfictionBana yaşadığın şehrin kapılarını aç... Başka şehirleri özleyelim orada seninle. Bu evler bu sokaklar, bu meydanlar İkimize yetmez. 09.11.20