İlahi bakış açısıJimin, Jennie'nin kapısının önüne gelmişti. Kapıyı tıklattı ve içeriden yanıt gelmesini bekledi fakat hiçbir ses gelmedi. Bir daha tıklattı ve sonuç yine aynıydı. Belki duyuyor ama yanıt vermiyor diye düşündü. Kendi odasına adımlamaya başladı fakat içindeki merak duygusuna bir türlü hakim olamıyordu. En sonunda içindeki sese kulak verip tekrar Jennie'nin kapısının önüne geldi. Son bir kere daha tıklattı ve ses gelmeyince yaptığının yanlış olduğunu bilse de içeri girdi. İçeride kimse yoktu. Demek bu yüzden ses gelmiyordu diye düşündü ve tam çıkarken banyodan bir ses yükseldi.
"Ah-"
Jimin banyoya doğru yöneldi. Konuşma sesleri geliyordu.
"Neymiş zarar vermek istese verirmiş asıl biz istesek verirdik. Kafası hala bedenindeyken müteşekkir olması gereken yerde hala- Aishh"
Jimin duyduklarıyla sırıtmaya başlamıştı. Jennie Jimin'in varlığından habersiz devam etti konuşmasına.
"Elim bu halde olmasa asla yapamazdı onları. O kim ki benim elimden silah alacak! Aptal herif, tek yapabildiği şey kafa dağıtmak! Dengesiz de hayır yani öpüyorsun madem- üff ben ne diyorum ya. Diyorum işte tek kabiliyeti bu, kafamı allak bullak etti."
Jimin'in gülümsemesi daha da yayıldı. Ardından banyodan gelen patırtı sesleriyle kulak kesildi.
"Bir işim rast gitse şu dişimi kıracağım gerçekten! Nerede şu ilk yardım çantası."
Jimin artık dayanamadı ve banyonun kapısını açıp içeri girdi. Jennie kapının açılmasıyla hemen başını kaldırdı ve aynadan büyümüş gözlerle Jimin'e baktı. Hemen arkasını döndü ve pişkince sırıtan Jimin'le yüz yüze geldi.
"Ne işin var benim odamda?! Çık hemen!"
Jimin kollarını birbirine dolayıp sırtını da kapının pervazına yasladı. Suratındaki sırıtma gittikçe genişlerken Jennie de her an saldırmaya hazır bir şekilde duruyordu. Jennie kendini öne atacaktı ki arkadaşlarının söylediğini hatırladı. Böyle bir kız değildi o, tamam belki vahşetine tanıklık etmiş biri tam da öyle bir kız olduğunu savunabilirdi ama aslında o her durum da sakinliğini koruyabilen sabırlı bir insandı. Ama iş ne zaman karşısındaki bu pişkince sırıtan adama gelse kendisine hakim olamıyordu. İçine derince bir nefes çekti, bu sefer sakin olacaktı.
"Ne istiyorsun?"
Sakince sorduğu soru karşısında Jimin şaşırmıştı ama karşısındaki kızın sakinleşmek için verdiği çabayı görünce de suratındaki sırıtmayı yok etmeden ona doğru bir adım attı. Biraz sinir etmek istiyordu çünkü onu.
"Bilmem."
Jennie asla geriye adım atmayan bir kızdı ki keza öyle oldu. Jimin'in ona yaklaşmasına rağmen başı dik bir şekilde yerinden bir milim bile oynamadı.
"Ne demek bilmem! Jimin hadi hızlıca söyle ne istiyorsan. Yapacak işlerim var."
Jimin eliyle elmacık kemiğinin üstünü göstererek
"Belki şuraya bir yumruk. Hem sen de sakinleşmiş olursun."
Jennie önüne gelen saça üfleyerek gözünün önünden gitmesini sağladı ama bunu yaparken bile sinirle Jimin'e bakıyordu.
Jimin'e ise o kadar tatlı geliyordu ki bu halleri, onu sinir etmek için her şeyi yapabilirdi. Ona doğru bir adım daha yaklaştı ve suratına doğru eğildi.
"Peki dengesizliğimle seni öpmemin-"
"Anladığım kadarıyla kapı dinlemeyi huy edinmişsin. Ajancılık mı oynuyorsun, hm? Anlaşılan seni entrikaların geçtiği bir diziye koysak baya iş çıkar senden."
Sırf öpme konusunu dağıtabilmek için nefessizce art arda kurduğu bu cümleler Jimin'i güldürmüştü. Zaten her hareketine pişkince sırıtmaktan başka bir şey yapmıyordu. Biraz daha Jennie'nin dibine girip birkaç santim varken konuşmaya başladı.
"Dengesizliğimi bir daha ölçmek ister misin?"
Jennie'nin gözleri iyice açıldı ve hemen göğüsünden itip uzaklaştırdı onu.
"Çekil be burnumun dibinden."
Anında kızaran yanakları Jimin için o kadar öpülesiydi ki. Jimin artık kendisini geri çekmek istemiyordu. Gerçekten bu kadar kısa sürede fikrini ne değiştirdi bilmiyordu ama bu kıza gerçekten güçlükle çekiliyordu. Hayatında ilk defa mantığını bir kenara bırakıp duygularıyla hareket etmek istiyordu ve yapacaktı da, sonu ne olursa olsun pişman olmayacaktı bunu kendisine çok rahat bir şekilde söyleyebiliyordu.
Jennie'nin kaskatı kesilmiş elini arkasına saklamaya çalıştığı fark etti. Hemen kolunu uzatıp Jennie'nin bileğini kavradı ve kendine çekti.
"Ne yapıyorsun bırak elimi!"
Jimin elini koymuş gibi bulduğu alt çekmecedeki ilk yardım çantasını aldı. Jennie yarım saatten beridir aradığı çantayı görünce hem onun orada olduğunu fark edemeyecek kadar olan kendi alık haline kızdı hem de Jimin'in tek seferde bulmasına şaşırdı. Jimin ise daha özceden Jennie'nin yaralarıyla ilgilendiği için biliyordu nerede olduğunu.
Jennie'nin bileğini bir daha tuttu ve lavabodan çıkıp odaya geldiler. Jennie'nin bileğini çekmesine fırsat vermeden hemen yatağa oturttu Jimin. Yanına da kendisi oturup çantayı açtı. Jennie agresifleşmek istiyordu ama hep kendisine yardım etmiş adama da çıkışınca gerçekten kendisini etrafındaki her şeye saldıran kuduz hayvanlar gibi hissediyordu. Neden yapıyordu ki bunu? Neden yaralarını sarmaya çalışıyordu, acaba sarılamayacak kadar büyük yaralara sahip bir kız olduğunu fark ettiğinde de böyle saracak mıydı yaralarını ya da arkasına bile bakmadan gidecek miydi? Eliyle ilgilenen Jimin'i izlemeye başladı. Elini sertçe vurduğu için hem aşınmıştı derisi hem de eline kramp giriyordu. Jimin krem sürmeye başlamıştı o kadar hafif sürüyordu ki Jennie'nin canı bile yanmıyordu ama buna rağmen her krem sürüşünde yavaşça üflüyordu. Jennie gözlerini Jimin'in üzerinden alamıyordu ama yine de aklındaki soruyu sormaktan geri kalmadı.
"Jimin neden yapıyorsun bunu? Yaralarım seni neden ilgilendiriyor, neden sarmaya çalışıyorsun onları?"
"Çünkü canın yansın istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE SHOT BP&BTS
FanfictionJennie bir intikam uğruna öyle bir yola girmişti ki önüne gelen herkesi öldürecek kadar acımasız biri haline dönüştürmüştü seçtiği bu yol onu. Ama sonu bitmek bilmeyen bu zalim yolda karşısına çıkan biri onun bütün dengesini bozmuştu. O bu adamın d...