İlahi bakış açısı
Jimin son lafını söyleyip arkasını döndü. O an aklına gelmişti kapıyı kilitlediği. Biraz daha bu odada kalmak ve az önce yaşanılanları düşünmek istemiyordu. Şu an yapabileceği tek seçenek aklından geçti, başka çaresi yoktu. Jennie'ye dönemiyordu da. Kafasını kendinden emin bir şekilde sallayıp kapıya ilerledi ve kapının kilidine güçlü bir tekme geçirdi. Çıkan yüksek sesle Jennie irkildi ve sonunda buz kesmiş gibi durmayı bırakıp kendisine geldi. Sen ne hakla beni öpersin bile diyemedim Jimin kilidi kırılmış kapıdan çıkmıştı. Çıkan yüksek ses yüzünden birkaç kişi yukarı çıkmıştı. Jimin hızlıca yürürken yukarı çıkan meraklı ekip arkadaşlarına da talimatlar veriyordu.
"Eşyalarınızı toplayın, çıkıyoruz buradan. "
Şaşkınlıkla kendine bakan gözleri umursamadan hızlıca odasına gidip eşyalarını toplamaya başladı. Artık buradan uzaklaşıp kafasını dinlemek ve içerde bıraktığı kızı düşünmek istemiyordu. Uzaklaştığında her şeyin yok olacağını ve eski haline geri döneceğini düşünüyordu ya da zannediyordu. Sonunda bir kaç parça eşyasını toplayıp bir de yanında getirmiş olduğu silah ve teçhizatı çantaya sıkıştırdı. Hala ona şaşkınlıkla bakan gözleri umursamıyordu. Seulgi bu haberi duyar duymaz eşyalarını toplamak için büyük bir mutlulukla odasına gitmişti. Ama diğer ekip üyeleri Jimin'in odasının kapısında dikilmiş onu izliyordu. Lisa artık dayanamayıp konuşmaya başladı.
"Ne oldu Jimin?"
Jimin onu umursamadan kaldığı yerden devam etti yaptığı işe. Sonunda çantasına bir kaç parça eşya daha sıkıştırıp kafasını kaldırdı ve ekip üyelerine döndü. Hepsini orada görmek şaşırmasına sebep olmuştu; kendine olan bu siniri yüzünden gözü uzun bir süredir kapının pervazından onu izleyen ekip arkadaşlarını bile görmemişti. Sonunda konuşmaya başladı.
"Hadi eşyalarınızı toplayın, gidiyoruz. Çok bile kaldık."
Lisa artık kendini tutamadı ve bir anda kelimelerin ağzından dökülmesine izin verdi.
"Yeter Jimin. Bize bir açıklama bile yapmıyorsun, farkında mısın? Tamam başımız sen olabilirsin ama biz de bu ekipte söz sahibiyiz, otur diyince oturup kalk diyince kalkacak köpeklerin değil EKİP ARKADAŞLARINIZ!"
"Ne dememi bekliyorsun Lisa? Biz buraya bir amaç uğruna geldik, amacımız Seulgi'yi kurtarmaktı. Kurtardık da, oluşabilecek herhangi tehlikeye karşıda önlem için birkaç gün burada kaldık. Şimdi de gidiyoruz. Neyi açıklamamı bekliyorsun olanlar bunlar işte."
"Olanlar bunlardan fazlası, anlamadığımızı mı zannediyorsun? Anlık kararlar alıyorsun, sen böyle değildin! Bir şey yapacaksak bunu tartıp biçer yapmadan önce de bize söylemeden yapmazdın. Bir şeyler oluyor bilmiyorum neler oluyor ama sen bu olanlardan etkileniyorsun ve anlık kararlar veriyorsun bize sormadan! Duygularının esiri olma. Şu an geri döndüğümüz de bir anda Seulgi ile dönüşümüz konusunda Choi Jin-ho'ya nasıl bir açıklama yapacağımızı düşündün mü peki? Ne diyeceksin, senin en büyük düşmanının sağ koluyla anlaşma yaptım kendimi ve ekibimi tehlikeye attım şimdi de döndüm mü? Hm?"
Jimin anlık hak vermişti ona. Gerçekten hiçbir şeyi düşünüp tartmamıştı.
"İşte sen de söylüyorsun buraya gelerek ve düşmanımıza güvenerek zaten kendimizi tehlikeye attık burada kaldığımız her saniye de bu tehlike devam ediyor. Choi Jin-ho için ben bir şeyler düşünürüm sizi zor durumda bırakmam ama buradan gidelim artık."
Lisa tam ağzını açıp bir şeyler daha diyecekken omzunda bir el hissetti. Jisoo ona anlayışlı bir bakış atıp kulağına eğildi.
"Daha fazla uzatmayalım, neler yaşandığını gittiğimizde Jimin'in ağzını arayarak bir şekilde öğreniriz. Baksana ikiniz de sinirlisiniz. Kapatalım burada."
Lisa Jisoo'ya bakıp sakince kafasını salladı. Jimin'e döndü ve son laflarını etti.
"Bu iş burada bitmedi. Eve gidince her şeyi konuşacağız. Neler olup bittiğini anlatacaksın."
Jimin şu an konu uzamasın diye hızlıca kafa salladı ve Lisa'yı geçiştirdi. Lisa odasına doğru adımlamaya başladı. Jisoo ve Jin de odalarına gidip eşyalarını toplamaya başladı. Rose ve Tae şaşkınlıkla olanları izlemişlerdi. Jungkook ise kısa sürede alıştığı bu insanların neden bir anda gittiğini ve içindeki bu burukluğu anlamlandırmaya çalışıyordu. Jennie ise kendine gelmesinin ardından odasındaki yatağa oturmuş ve düşünmeye başlamıştı. Bu yaşanılanlara yetişmekte güçlük çekiyordu. Yaklaşık bir buçuk saat önce Jungkook ile bu odaya gelip Jungkook'un bilgisayardaki bilgileri aktardığı flaşı inceleyecekken şimdi nasıl işler bu hale gelmişti. Ruhunun yaşlandığını hissetti bu kısa sürede. Jimin ve ekibinin ona iyi gelmediğini hatta sadece Jimin'in başlı başına ona iyi gelmediğini düşündü. Baktığında ekiple ilgili bir sıkıntısı yoktu hatta Lisa'nın tatlı tavırları hoşuna dahi gidiyordu ancak Jimin onun dengesini şaşırtmıştı bu kısa zamanda. Öpüşü aklına gelince istemsizce eli dudaklarına gitti. Neydi bu şimdi. Bu öpücük ona bir şeyler hissettiği anlamına mı geliyordu yoksa o an onu sinirinden kudurtmak için mi yapmıştı? Öpücüğün onun için bir değeri var mıydı? Sadece gitmeden önce ruhunu ve düşüncelerini allak bullak etmek için öylesine mi yapmıştı? Başlı başına bunları düşünmek bile ona zor gelirken bir de düşüncelerine Sang-ho' nun sırları, annesinin katilinin kim olduğu bunca zamandır uğruna savaş verdiği değerlerinden hiçlikten ibaret olabileceği, arkadaşlarının güvenliği eklenince iş içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Düşünmekten yorulduğunu hissetti ama aşağıda neler olduğunu da çok merak ediyordu. Ayakları kendinden habersizce kırık kapıdan dışarı adımlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE SHOT BP&BTS
FanficJennie bir intikam uğruna öyle bir yola girmişti ki önüne gelen herkesi öldürecek kadar acımasız biri haline dönüştürmüştü seçtiği bu yol onu. Ama sonu bitmek bilmeyen bu zalim yolda karşısına çıkan biri onun bütün dengesini bozmuştu. O bu adamın d...