Chapter 35

407 28 18
                                    

İlahi bakış açısı

Şaşkınlıkla baka kalmıştı Jennie. Şu anda yatakta sere serpe yatıyordu dahası ise üzerinde bir adet Jimin'in olmasıydı. Jimin altındaki kızın suratını inceliyordu belki bilerek yapmamıştı ama bu durumdan rahatsızlıkta duymuyordu. Her geçen saniye karşısındaki güzel yüzün kızarmasını izledi ama kendisini kızın güzel yüzüne kaptırmasını engelleyen şey ise kızın kaşından çenesine uzanan kan damlasıydı. Elini kaldırıp altındaki Jennie'yi umursamadan baş parmağını kanamanın etrafında gezdirdi diğer parmaklarını ise yanağına yasladı. Jennie şaşkınlığından zor da olsa kurtulup Jimin'in elini ittirdi ve onu omuzlarından tutup kaldırmaya çalıştı ama Jimin Jennie onu kaldırmaya çalıştıkça yükünü daha da vermeye başladı. Jennie zaten boğazına kadar kızarmıştı ama Jimin hala kalkmıyordu ve işini zorlaştırıyordu.

"Yerini çok sevdin galiba!"

Jennie Jimin'i üzerinden kaldırmaya çalışırken aynı zamanda sinirini olabildiğince yansıtmaya çalışır bir biçimde konuşuyordu. Jimin karşısındaki kızdan aşırı etkileniyordu ama bunu hala kendine itiraf edebilmiş değildi. Durup dururken aklına o operasyon gecesindeki yakınlaşmaları geliyordu ve geldiği gibi de gitmiyordu aklından. Uzunca bir süre düşünüyordu. Bu kendine bile itiraf edemediği Jennie'ye karşı olan ilgisini her daim tanışmalarına bağlıyordu ya da öyle olmasını diliyordu. Tanışmaları o operasyon gecesinde olduğu için kendisine her daim sadece o gecede olan yakınlaşmasını unutamadığını başka herhangi bir kızla da o şekilde bir  yakınlaşmayla tanışsaydı ve o kızı bir daha görmek zorunda kalsaydı da aynen öyle hissedebileceğini söyleyip duruyordu. Ama kendisi de farkındaydı ki Jennie'ye olan bu çekimi Jennie'yle alakalıydı. Başka kızlar gibi değildi farklıydı.

Derin düşüncelerinden altında kurtulmak için debelenen boğazına kadar kızarmış kızla sıyrıldı. Jennie'nin üzerinden yavaşça kalktı. Jennie tam sinirle bir şeyler söyleyecekken onu dinlemeyip hızla lavaboya gitti. Jennie ise şaşkınlıkla karşısındaki adamın ne yaptığını izliyordu. Kısa bir bekleyişin ardından Jimin lavabodan elinde çantayla çıkmıştı. İlk yardım çantasıyla. Hala anlamaz bakışlarını Jimin'e atarken Jennie daha fazla dayanamadı ve konuşmaya başladı.

"Senin derdin ne? Neden elli saat üzerimden kalkmadın!?"

"Otur şuraya."

"Ne!?"

"Otur şuraya dedim kaşın kanıyor."

"Seni ilgilendirmez!"

"Beni ilgilendirip ingilendirmemesi önemli değil. Seninle önemli konular konuşmam gerekiyor ve sen bu haldeyken olmaz."

"Tamam ben iyiyim."

"Her daim bu kadar inatçı olmak zorunda mısın?"

"Her daim bu kadar işgüzar olmak zorunda mısın?"

"Ben sadece yardım etmeye çalışıyordum."

"Senden yardım bekleyen olmadı."

"Niye insanları kendinden itiyorsun?"

Jennie duyduğu soruyla şaşırmıştı. O da farkındaydı etrafındaki kişileri ittiğinden ama şu ana kadar ona bu şekilde soran olmamıştı. O ne cüretle onunla bu şekilde konuşabilirdi ki.

"Şu an sakin kalmak için verdiğim çabayı umarım görüyorsundur. Eğer işbirliği içinde olmasaydık bu odadan ölün çıkardı."

Jennie kendisini sakinleştirmeye çalışıyordu ama Jimin hiç yardımcı olmuyordu aksine ne zaman Jimin'le karşı karşıya gelse sinir krizi geçirecek hale geliyordu. Jimin ise neden Jennie'nin herkesi ittiğini anlayabiliyordu. Nedeni yanına birini yaklaştırırsa bağ kurmaktan korkmasıydı ama Jimin neden kendisiyle bağ kurmasını istiyordu neden aşılmaz olarak gördüğü bu duvarları yıkıp ona ulaşmak istiyordu. Hislerinden veya duygularından emin değildi belki de bu ilgisinin sebebi Jennie'yi kapalı bir kutu olarak görmesiydi, gizemliydi Jennie ve Jimin bu kapalı kutunun içindeki hazineye ulaşmak istiyordu peki ya kutuyu açtığında hazine beklerken içinden yaralı küçük bir kız çıktığında ilgisi kaybolacak mıydı, büyü bozulacak mıydı?

Jennie'yi kolundan tutup çekti ve yatağa oturttu. Jennie direnmekten bıkmıştı artık. Jennie bıkkınca bekliyorken aynı zamanda Jimin de çantadan bazı şeyler çıkartıyordu. Elindeki tentürdiyot dökülmüş pamuğu yavaşça Jennie'ye yaklaştırdı. Fark etmeden de kendisi de Jennie'nin dibine kadar girmişti. Jennie neden kalbinin böylesine hızlı atmasını bu hayattaki tecrübesizliğine bağlıyordu. Jennie insan bile öldürme tecrübesine ulaşabilmişken bir erkeğin ona bu kadar yakın durmasında bile afallıyordu, kalbi hiç vermediği tepkileri veriyordu. Karanlık diye adlandırdığı geçmişinin içinde hiçbir erkekle böylesine  yakınlaşmamıştı. Herkes için normal gelen lunaparkta sevgilisinin pamuk şeker alması veya bir sinema salonunda romantik bir film eşliğinde ilk öpücüğünü vermek bunlar Jennie için çok yabancı şeylerdi ki o ilk öpücüğünü hayatında hiç görmediği bir adama bir operasyonda vermişti ama içindeki küçük kız geleceğini ve gelecekteki kocasını hep böyle hayal etmişti. Tatlı aktiviteler, evlilik, bahçede koşan çocuklar bu hayaller ne zaman bitmişti, o gün annesinin kanının eline bulaştığı gün.

Jimin pamuğu yavaşça Jennie'nin yarasına bastırıyordu ve sonra geri çekiyordu. Jennie yine buz maskesini takmış suratında hiçbir ifade olmadan Jimin'i seyrediyordu. Jimin bir kere daha bastırmıştı pamuğu ve Jennie'nin çenesinin kasıldığını gördü. Jennie'ye daha fazla yakınlaşıp kaşına doğru yavaşça üfledi. Hareketleri bir kelebeğin kırık kanadını iyileştirmeye çalışır kadar yavaş ve hafifti. Jennie hala ifadesiz bir şekilde Jimin'i izliyordu ama onu bu sefer ele veren kızaran yanakları olmuştu ve bu Jimin'in sırıtmasına neden olmuştu. Her hareketinde daha da fazla kızarıyordu Jennie.

"Normalde tam tersi olması gerekmiyor muydu?"

"Anlamadım."

"Normalde kızlar erkeklere pansuman yapmaz mıydı?"

"Bu durumu sen istedin."

Sırıtmakla yetinmişti. Pansumanına devam etti Jimin ve bitirdiğindeyse ten rengi küçük bir yara bandı taktı. Şu an yaradan eser yoktu. İşi bitince derin bir nefes aldı Jimin. Artık bazı şeyleri konuşmanın vakti gelmişti.

LOVE SHOT BP&BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin