❈Poyraz'dan
Ben önde onlar arkamda giriş yaptığımızda daha önce de gitmeye alışık olduğumuz salona ilerledim. Bu an o kadar garipti ki. Kelimelerle tarif edemediğim bir sürü duyguyu aynı anda hissediyordum. O dönemde Ayşe'ye beslediğim duygular benim bile fark etmediğim kadar yoğundu. Aradan geçen seneler varken böyle hissetmemin başka açıklaması olamazdı. Aynı değerde de o bana bir şey hiç beslememişti. Ona eski olanları söyleme gibi bir niyetim yoktu. Fiziğine bakılacak olursa seçileceğini tahmin ediyordum. Adada iyi geçineceğim bir arkadaşım olurdu. Aleyna'yla yakın olsam da uzun vadede dayanılacak bir karakteri yoktu.
Salonun ortasına geçerken bizden önce gelenlerin de olduğunu fark ettim. Sağıma soluma baktığımda ne Aleyna vardı ne de Ayşe. Şu an bulunduğunuz zeminden bir tık daha yüksek olan platforma gelen kişiyle dikkatimi oraya verdim. Seçilenlerin ismini okuyacağını belirterek başladı.
"Yunus Emre Karabacak" dediğinde ismen bildiğim bir pehlivanın konuşan abinin yanına gitmesiyle abi ona perdenin arkasını gösterdi. Herkes alkışlarken ben de ellerimi cebimden çıkararak birbirine çarptım. Perdeyi aralayarak gözden kaybolduğunda yeni isim okundu."Ayşe Yüksel" dendiğinde aklıma okullararası turnuvayı kazanan Ayşe'nin kurduğu takım geldi. O zaman da onun adı ve takımdakilerin adı aynen böyle yüksek şekilde anılmıştı.
Perdenin olduğu alana yönelen bir hareketlilik arama çabasıyla etrafıma baktığımda en arkadan kalabalığı yararak gelen Ayşe'yi gördüm. Gözleri beni bulduğunda ona gülümseyerek selam verdim ve alkışlayanların arasına ben de katıldım. Onun gibi 6 isim daha okunduktan sonra umudumu kaybetme seviyesindeydim. Gerçekten efor testinde en başarılılardan biri bendim. Düşüncelerimi bölen "Yiğit Alp Poyraz" sesi olduğunda yüzüme yayılan kocaman sırıtışla önümdeki kalabalığı delerek piste çıktım. Arkamdan alkış sesleri yükselirken final koltuğunda elimde kupayı kaldırdığımda da böyle alkışlanmayı arzu ettim.Perdeyi açtığımda bir koridora çıkmamla dengem şaşmıştı. Oda bekliyordum. Hemen sağ tarafımdaki çocuğun "Şurası" demesiyle işaret ettiği odaya girdim. Uzunca bir masa ve etrafında toplanan ismi okunan gönüllüler takımı vardı. Gönüllüler takımı.. Maksimum 6 ay geçireceğim takımıma baktım. İçten içe bir duygulanma yaşayarak hızla en baştaki boş sandalyenin arkasına geçtim. Orası boşken etraf doluydu.
"Burası boş mu?" dediğimde varlığını yeni fark ettiğim bir görevli konuştu. "Boş oturabilirsin " dediğinde gülümseyerek oturdum. Ayşe de tam karşıma geçmişti. Ayşe'nin yanına Aleyna otururken yanıma baktığımda zaten tanışmış olduğum sarı kıvır kıvır saçları olan Hanzade olduğunu gördüm. Ona gülümseyerek karşımda Aleyna'yla ciddi bir şekilde konuşan Ayşe'ye baktım. Bu duygu kabarmasının tek anlamı lisede delicesine platonik olduğum kızla böyle bir ortamda bulunmamdı. Sevinememiş, aptal olmuştum. Gözlerini bana çevirdiğimde hızla kafamı eğdim. Bu sırada Acun abi gelmiş olacak ki kapıya yüzü dönük olanlar alkışlamaya başlamıştı. Ben de yüzümü kapıya döndüğümde tahminimde yanılmadığımı fark ettim. Acun abi ve panoramada gördüğüm adını bilmediğim bir yorumcu gelerek hemen yanımdaki masanın baş köşesine geçtiler. Acun abi o köşeye oturduğunda diğeri bir tabure çekerek onun yanına geçti.
"Evet arkadaşlar hepinizi tebrik ederim. Buraya kadar gelmek de bir başarı bence." dediğinde üzerimdeki montumu çıkararak sandalyenin arkasına astım ve üzerimdeki beyaz kısa kolluyla kaldım. Ellerimi aşağıda birbirine kenetleyerek Acun abinin söylediklerini dikkatle dinlemeye koyuldum. Arada gözüm Ayşe'ye kaysa da kontrollü bir şekilde gözlerimi kaçırdığımı düşünüyordum. Kısa bir genel açıklama yaptıktan sonra hepimizle tek tek konuşmaya başlayacağını belli eder bir ses tonuyla "Eveet" dedikten sonra Ayşe'ye döndü.
"Ayşe sen nerelisin?" dediğinde cevabını ben içimden söylerken o da "Düzce" dedi.
"Öyle mi? Bizim ekibin çoğu Düzce'li" dediğinde Ayşe gülerek kafasını salladı.
"Biliyorum Acun abi, hep parkurları yapıyoruz yeter artık demeye geldim" dediğinde hepimiz ona gülmüştük. Onda değişmeyen tek şey bu neşeli, şen haliydi sanırım. Bunu zaman geçtikçe görecektim. Bir aralar onunla aynı voleybol takımında olmaya çalışırken şimdi, ıssız bir adada onunla olacaktım. Bu fikirle aydınlanma yaşarmış gibi istemsizce silkelenmiştim.
"Evet Poyraz'dı dimi? Burada Yiğit Alp yazıyor" dediğinde "Yatakhanede Poyraz denilirdi abi, öyle kaldı" diye kısaca cevapladım onu.
"Güzel bir özellik, o okulu kazanmak kolay değil" diyerek elindeki kağıda baktı. Özellik değil, başarıydı. O okulda okumak için de, sonrasında Boğaziçi'nde okumak için de çok şeyi feda etmiştim. Hatta belki de bunların başında Ayşe gelirdi."Sağol abi" diyerek kafamı eğdim.
(Buraya bunları koymazsam ayıp olurdu🔥)
Acun abi bu şekilde herkesle kısa kısa sohbet ederken Hanzade'den gelen soruları yanıtlıyordum. Bir yandan da konuşanları rahatsız etmemek için iyice birbirine girerek sohbet eden Ayşe ve Aleyna'daydı gözüm. Aleyna'nın gülerek anlattığı çoğu şeye Ayşe soğuk bir gülümsemeyle bakıyordu. Onun içinden geçenleri tahmin edebiliyordum.
"Güzel bir takım oldunuz, hepinize başarılar arkadaşlar. Gerekli bilgilendirmeler e-posta'larınıza gereken zamanda gelecek. Bir sonraki sefere kadar kendinize iyi bakın." diyerek Acun abi ve adının Gökhan olduğunu öğrendiğim abi de odayı terk etti. Masanın kapıya yakın olan yarışmacıları da çıkmaya başlamışlardı. Telefonumu çıkararak hızla Burağa işimin gittiğine dair bir mesaj attım. Kafamı kaldırdığımda Aleyna ve Ayşe de kapıdan çıkıyordu. Sonra kalan bir ben vardım. Aleyna dönüp bana baktığında eliyle bana 'gel' işareti yaptı. Koridora çıktıktan sonra az önce toplandığımız salon yerine bize farklı gösterilen çıkışa doğru yöneldik. Aleyna'nın yanına geçerek onun söyleyeceklerini beklemeye başladım.
"Spor salonuna gidelim diyoruz, gelecek misin? Emin de gelecekmiş, acelesi vardı önden çıktı. Hiç pas vermemişsin kızgın sana, ona göre" dediğinde güldüm. Gözlerimi Ayşe'den çekebilseydim belki de fark edebilirdim."Tamam, siz geçin. Bana Emin konum atsın, numaram onda var." dediğimde "Okay" diyerek ileride bir erkekle sarılan Ayşe'nin yanına hızla ilerledi. Arkalarından geçerken Ayşe'nin "Hadi be" dediğini duymuştum. Muhtemelen seçilememişti. Nasıl olur da onca zaman boyunca karşılaşmamıştık hiç? Kaderin cilvesi.
Aynaya bakma ihtiyacı hissederek erkekler tuvaletine çıktım. Ellerimi kıvırcık saçlarımdan geçirerek ufak bir düzeltmeden sonra elimde tuttuğum montumu giyerek insan sayısı azalan kapıya yürüdüm. Bahçeden hızlıca ilerleyerek ilerde Burağın arabasını görmemle oraya ilerledim. Arabaya yaklaşırken "We are the champions " sesini duydum. Gülerek arabaya bindim. Binmemle bağırarak "Ben az önce bir şey gördüm" dedi ve gözlerini kocaman açarak bana baktı. Onun bu haline güldüm.
Lisede Ayşe'yi dikizleyen, nerede ne yaptığını söyleyen hep o olmuştu. Ben tanıyamasam bile o kesin tanırdı."Ayşe, dimi?" dediğimde dudağını dişleyerek kafasını salladı. Arkamızdaki aracın kornaya basmasıyla "Tamam lan" diyerek yolu kontrol ederek gaza yüklendi.
"Ne işi varmış ya?" diye merakla bana baktı.
"Seçildi. Aynı takımdayız." dememle "YANSIIIIN" diyerek direksiyona avuç içiyle vurdu.
"Oğlum nasıl oldu ya? Hala şaşkınım. Bir de onca zaman karşılaşmadık." diyerek önüme döndüm.
"Kader kardeşim. Issız adada neler olur artık bilemem" demesiyle "Saçmalama oğlum" diyerek ellerimi sakallarıma götürdüm. Aklıma geçen seneki Sercan-Nisa olayı geldi. Barış Murat'la Nisa sevgili olmuşlardı survivor'dan sonra.
"Neyse kardeşim beni alakadar etmez. Ben çıkarım parkuruma, işime bakarım." diyerek sözümün arkasında durmayı diledim.❈
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Önceki bölüme gelen yorumlar için hepinize teşekkür ederim💜